0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
25
Okunma
UNUTTURULMAYA CALIŞILAN TÜRKLÜK
AYRIŞTIRILAN İSLAM
Sağ sol dediler, başaramadılar. Kürt Türk dediler, başaramadılar. Dinci, laik dediler başaramadılar. Osmanlıcı Cumhuriyetçi dediler, basaramadılar. Şimdi yeni bir akım başladı; "Mezhepçilik"
Altını çizercesine “Ben Hanefiyim”, “Ben Sünniyim”, “Ben Hambeliyim”, “Ben Şafiiyim”, “Ben Caferiyim” Şii, Alevi’yim, demenin özünde, aynı sorun yatmıyor. "AY RIM CI LIK". İnsanın ille de bir aidiyet hesabı yapmak zorunda kalıyor ya da bırakılıyor. Bu aslında inandıkları dine hizmet için değil, dar bir kalıbin içine sıkıştırmasıdır.
Oysa İslam’ın özünde; mezhep, tarık, tarikat, cemaat yoktur. Çünkü İslam bir mezhep değil, bir dindir. Ve nereden bakarsanız bakın, İslam dininin Peygamberi Hz. Muhammed’dir; kitabı ise Kur’an’dır.
Allah’ın birliği nasıl tartışmaya kapalıysa, İslam’ın birliği de tartışmaya kapalıdır. Ne var ki, bu birliği, önce mezheplerle bozmaya çalıştılar ve bunu da başardılar. Ama İslam dini yeterince yara almalıydı. Bu yüzden de, Kuran hukümlerini, dolayısıyla, mezhepler aracılığıyla tartışmaya açıldı. Bugün gördüğümüz gibi, Hanefi, Şafii, Hambeli, Sünni, Şii, Alevi gibi Mezhepler ortaya çıkması yetmezmiş gibi, yüzlerce cemaat ve tarikatlar peydahlandı.
Derken herkesin bildiği o malum söz gerçeğe dönüştü. "Nerede çokluk, orada mokluk!"
Kur’an’ın hiçbir ayetinde, hiçbir cüzünde “mezhep” kelimesi geçmez. Mezhepleri kabul edenler ise, peygamberden yaklaşık dört yüz yıl sonra doğmuştur. Ne yazık ki, her bir mezhebin, her bir cemaat ve tarikatın farklı Allah, farklı peygamber, farklı din, farklı İslam profili yaratması samimi inanan insanlarda bir kafa karışıklığı yarattı.
Örneğin: ben bir Ateist ya da Hıristiyan, putperest, Mecusi olsam ve İslamiyet’e geçmek istesem; Hangi Tanrının, hangi peygamberin, hangi mezhep veya cemaatin, tarikatın İslam profilini kabullenmem gerekir? Allah bir, peygamber bir, din bir. Peki bu mezhepler, cemaatler tarikatlar ne işe yarar.
Daha da önemlisi… Anadolu topraklarında asırlardır içtihadi meseleleri ırki meselelerin önüne geçirenler, kendi özünü de inkar etmiş olurlar.
Şöyle ki, özellikle siyasal islamcılar, diğer bir deyişle "Ajan islamcılar" İslam dini kardeşlik dinidir derken, bir Arabı Türk’e kardeş yapıyor. Ne hikmettir bilinmez. Ama bir Türk’ü Araba veya Fars’a kardeş yapamıyor.
Bu sebeple, bu toprakların hafızasında mezhep, cemaat veya tarikat değil, kültür, kimlik, dil ve tarih vardır.
Kısacası, Din bir seçim, Irk ise kaderdir. Bizim kaderimiz de Türklüktür.
Hiçbir din, benim ırkımın üstünde değildir.
Siyasal islamcılar ya da" Ajan İslamcılar" Türk’ün milli ve manevi degerlerine hakaret ederek kazanacaklarını sanıyorlarsa, kendilerini bir kez daha sorgulasınlar.
Unutmasınlar ki, "İslamiyet Türkülerle şereflenmiştir.
Bu sebeple siz siz olun; dininizi, ırkınızın üzerinde görmeyin.
İnançlı bireylerseniz, inancınız sizi büyütsün, bölmesin!
Efkan ÖTGÜN