0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
36
Okunma

Zeka, insanın en değerli hazinelerinden biridir, o doğru kullanıldığında hem bireyi hem toplumu aydınlatan bir ışık olur. Fakat günümüzde birçok kişi, zekasını geliştirmek yerine onu çıkar ve menfaat hesaplarının bir aracı haline getirmeyi öğrenmiştir. Böyle olunca zeka, rehberlik etmesi gereken yoldan saparak üretmek ve yol göstermek yerine manipülasyon ve yıkımın hizmetine girer.
Akıllı görünmek belki kolaydır, fakat o aklı ve zekayı doğru ve adil biçimde kullanmak oldukça zordur. Çoğu zaman o parlak fikirler, yalnızca kendini göstermek için sergilenen bir sahne ışığı gibidir, ondan dolayıdır ki derinlikten, sorumluluktan ve ahlaki pusuladan da oldukça yoksundur. Zekasını yalnızca kendi çıkarı için kullanan kişiler, kısa vadede kazançlı görünse de uzun vadede hem kendilerini hem çevrelerini kaybederler.
Gerçek zeka, doğruluğu savunur, adaleti gözetir ve insanlığın iyiliği için çalışır. Çıkarın gölgesine düşmüş bir zeka, her adımda kendi değerini dahada çok yitirir, çevresine zarar verir ve sonunda boş bir rüzgar gibi eser. Bu tür bir akıl, artık ne yol gösterir ne ışık olabilir, yalnızca kaybolan bir potansiyel değeri kendi sessizliğine bırakır, orada öylece heba olup gider.
Bugün zekanın yanlış kullanımı, toplumsal çürümenin ve bireysel yozlaşmanın en açık göstergesidir. Zeka, güç ve bilgiyle birlikte sorumluluk ve doğrulukla yoğrulmadığı zaman, insanı insan yapan değerler birer birer yok olur. İşte bu nedenle, zekayı yönlendiren erdem ve niyet aynı zamanda yetenek ve bilgi kadar önemlidir.
“Zeka, çıkarın emrine girdiği andan sonra akıl olmaktan çıkar.”