0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
69
Okunma
Görünmez İbadet: Karakterin Mahşer Terazisi
İslam, birçoğumuzun zihninde anında bembeyaz bir seccade, mübarek Ramazan’ın uzun günleri ya da tevazu simgesi bir başörtüsü çağrıştırır. Bu ritüeller, dinimizin görünür direkleridir ve şüphesiz imanın temel taşlarıdır. Fakat İslam’ı uygulamada asıl zorluk, bedenin zahiri amellerinde değil, ruhun derinliklerinde, kimsenin görmediği yerde verilen mücadelede yatar. En çetin ve en kritik imtihan, bireyin karakteridir.
İyi bir Müslümanlık, sadece beş vakit namazı vaktinde kılmakla sınırlı değildir. Asıl kıymet, nefsle verilen cihadın ürünü olan güzel ahlakta gizlidir.
I. Dilin Sınavı: Öfke ve Şifa Arasında
Namazın vakti bellidir; zorluğu, kısa sürelidir. Oysa karakterin sınavı süreklidir. Bu sınavın en büyük cephesi ise dildir. Peygamberimiz (s.a.v.) "İnsanları en çok cehenneme sürükleyen şey, dillerinin hasadıdır," buyurmuştur.
Sinirlendiğimizde o dili tutabilmek, zehir yerine bal akıtmayı tercih edebilmek, İslami yaşamın en zorlu rükûsudur. Birinin hakkında elimizden geldiğince kötü konuşmamak, sadece bir dedikodu yasağı değil, kalbin temizliğini koruma gayretidir. Bazen hakkımız yenildiğinde bile nezaketi elden bırakmamak, incinmiş dahi olsak sükûneti seçmek; işte bu, kalbin namazıdır. İyi bir Müslüman, sözleriyle bir gönlü inciten değil, bilakis teskin eden, şifa verendir. Çünkü dilden dökülen her kelime, ya bir bağ inşa eder ya da bir köprü yıkar.
II. En Ağır Yük: Kul Hakkı ve Kırık Kalpler
Bedenî ibadetlerdeki eksiklikler, Allah’ın sonsuz merhameti sayesinde tövbe ile telafi edilebilir. Ancak dinimizin en hassas ve en tehlikeli çizgisi kul hakkıdır. Ve bu hak, sadece çalınan para veya gasp edilen mülk demek değildir. Kul hakkının manevi boyutu, kalp kırmaktır.
Bir müminin kalbini kırmak, Kâbe’yi yetmiş kez yıkmaktan daha büyük bir günah sayılmıştır. Zira Kâbe taştan, insan kalbi ise bizzat Allah’ın tecelli ettiği ruh cevherinden yaratılmıştır. Öfkeyle fırlatılan tek bir kırıcı söz, haksız bir itham veya küçük düşürücü bir tavır; bunlar o anda önemsiz görünebilir. Oysa bu sözler, karşı tarafın ruhunda açılan, tedavisi zor yaralardır.
Unutulmamalıdır ki, Allah Teâlâ, kendine karşı işlenen günahları dilediğinde affedebilir. Ancak, bir kul affetmedikçe kul hakkını affetmeyeceğini açıkça bildirmiştir. Bu, sırtımızda taşıdığımız ve bizi mahşere kadar takip edecek en ağır yüktür. En güzel Müslümanlık, ardında kırık bir kalp ve incinmiş bir âh bırakmayandır.
III. Karakter İnşa Etmek de İbadettir
İslam, hayatın her anını kapsayan bir yaşam biçimidir. Bu nedenle, iyi karakter inşa etmek başlı başına bir ibadettir. Namaz ve oruç, belli zamanlarda yerine getirilirken; sabır, dürüstlük, merhamet ve nezaket, uyanık olduğumuz her anın farzıdır.
İmam Gazali’nin de vurguladığı gibi, kötü ahlak, Allah’a karşı işlenen en büyük günahlardan biridir, zira kalpteki kibir ve dildeki gıybet, kılınan namazın ruhunu zedeler. İyi karakter, sadece Allah’a değil, O’nun yarattığı her şeye gösterilen saygının ve merhametin yansımasıdır.
Sonuç: Bir Müslüman’ın değeri, ne kadar dindar göründüğüyle değil, hayatın zorlu anlarında dahi ne kadar insan kaldığıyla ölçülür. Seccadede bıraktığımız izler ne kadar derin olursa olsun, eğer gönüllerde yara izi bırakıyorsak, asıl sınavı kaybetmişiz demektir. En büyük cihad, insanın kendi nefsine karşı verdiği nezaket, doğruluk ve affetme mücadelesidir. Çünkü karakter, Mahşer Günü’nde mizana konacak en ağır ve en değerli amellerimizdir