Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Timur KOHEN
Timur KOHEN

MARİD

Yorum

MARİD

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

81

Okunma

MARİD

MARİD

Adam o gün güneş ışıklarının en yakıcı olduğu öğlen vakti Tavşantepe’de gezinirken pembe tişörtlü, kumral saçlı, kulaklarında iki toplu küpe olan şirin ve güzel bir kız çocuğu gördü. Kız çocuğu tabelasında adı silinmiş, paslanmış bir kuran kursundan yeni çıkmıştı.

Adam aracın içerisinden kız çocuğunu izledi.Uzun kollu ince bir tişört giymişti. Aracın kliması olmasaydı sıcaktan gebereceğini iyi biliyordu. Az sonra yapacaklarını düşündükçe midesine giren kramplar giriyordu. İlk seferinde tam bir hafta uykusu bölünerek uyanmış ve yine o hafta boyunca midesine giren kramplar yüzünden bir şey yiyememişti. Ama artık kendisini daha iyi hissediyor ve kendince haklı sebepler bularak kararmış vicdanını tatmin edebiliyordu. Yani, gitgide bu duruma alışıyordu. Çünkü bunu yapması gerekiyordu. Çünkü o bir uyuşturucu bağımlısıydı ve para bulmak için geçerli bir sebebi vardı.

Kız çocuğu hala dışarıdaydı. Bu kız çocuğunu da kaçıracak ve ona satacaktı. Onun adı yoktu. Sokaklarda ona takılan bir ad vardı elbette. Ve adam onun sadece bu adını biliyordu. Onun adı Tuhaftı. Adam, Tuhafa ilk çocuğu sattığında ondan ürpermişti. Geniş omuzlu, koca kafalı, kütük gibi elleri vardı. Adam o gün Tuhaf’a çocuklara ne yaptığını sormayı düşünse de bunu ona soramamıştı.

Fakat Tuhaf, adamın aklında beliren soruyu hissetmiş gibi ‘Onları Amerika’ya götürüyoruz.’ Demişti. Adam, Tuhaf lakaplı bu iğrenç caninin bir aracı olduğunu ve bu işten iyi paralar kazandığını anlamıştı.

Adam yine kız çocuğuna odaklandı. Kız çocuğu birini bekliyor gibiydi. Çevrede kimsenin olmaması ona cesaret veriyordu. Kızın yanına gidecek, onu kandıracak ve daha önce kaçırdığı çocuk gibi arabaya atacak ve oradan hemen uzaklaşacaktı. İlk seferinde farklı bir araç ve sahte bir plakayla yaptığı işi bu defada aynı yöntemle yapacaktı. Kiralık araç ve sahte plaka delil bırakmaması için yeterli değildi ama eğer dikkatli olursa kimseye görünmeden bu işi halledebilirdi. Gerçi yakalanmak ile yakalanmamak arasında onun için pek bir fark yoktu.

Tuhaf ‘ın borçlularına yaptıklarını düşündükçe irkiliyor uykuları bölünüyor ve lanet midesine bir lokma bir şey sokamıyordu.

Araçtan indi ve hala birini bekliyor gibi duran kıza doğru yürüdü. Kız tamda Tuhaf’ın istediği yaşlardaydı. Adam kızın yaklaşık şekiz yaşında olduğunu düşündü. Belki yediydi ama fark etmezdi. Öğle güneşinde çocuğun yüzü bembeyaz görünüyordu. Belki de çocuk hastaydı ya da bir şeyden korkmuştu.

Kız çocuğu kursun önünde nereye gideceğini bilmeden bekliyor ve birisinin onu alması için sağa sola umutla bakınıyordu.

Sanki birisi yanına gelse ondan yardım isteyecek gibi bir hali vardı. ‘Annemi bulamıyorum. Lütfen bana yardım edin.’ Diyecek gibiydi. Adam bundan cesaret alarak kıza doğru yürümeye devam etti.

Fakat çocuğun yanına doğru giderken bir jandarma aracının ardında toz bırakarak geldiğini gördü. Adam ‘Lanet olsun.’ Dedi. Hemen yönünü değiştirdi ve jandarma aracının onu ve aracı görmemiş olmasını diledi. Göz ucuyla gelen arabaya baktı ve aracı süren jandarmanın onu fark etmediğinden emin oldu. Çünkü aracı süren jandarma ne ona ne de park halindeki aracına bakmamıştı.

Bunu fırsat bilerek. Harekete geçmeye karar verdi. İşin riskli olduğunu elbette kestiriyordu ama Tuhaf’a olan borcunu ödemezse başına gelecek şeyler karşısında bu riske girmesi gerektiğini biliyordu.

Duyduğuna göre Tuhaf’ın feci cezaları vardı. Duydukları arasında onu en fazla korkutan ceza ise kompresle yapılandı. Adam bu cezayı düşünmek bile istemedi.

Adam tekrar çocuğa doğru hamle yaptı. Bir avcı gibi çocuğun yanında bitti. Çocuğa doğru eğilip sevecen bir ifade takındı. Kız ağlamaklı bir haldeydi. Adamın içerisinde bir nebze olsun acıma duygusu belirmedi. Sadece midesine kramp girmişti.

‘Anneni mi arıyorsun?’ diye sordu. Yüzündeki sevecen ifadeyi hiç bozmadı.

Kız çocuğu adama doğru yüzünü kaldırdı ve ‘Marid’i arıyorum.’ Dedi.

Kız sanki adamı beklemiş gibiydi. Gölgeli gözlerine biriken yaşlar şimdi akmaya başlamıştı.

‘Sana yardım edebilirim. Lütfen ağlama.’ Dedi ve elini onun omuzuna attı. Adam kızın tişörtünün altındaki teninin soğuk olduğuna dikkat etmedi.

Kız çocuğu ‘Marid’i arıyorum.’ Diye tekrarladı.

‘Elbette.’ Dedi adam. ‘Marid’i bulacağız. Lütfen üzülme artık.’

Kız çocuğu umutla gözyaşlarını sildi ve adamın gözlerine baktı. Adam bu gözlerdeki gölgeyi tekrar gördü ama buna bir anlam veremedi.

‘Onu bulabilir misiniz?’ diye sordu kız.

Adam avını yakalamıştı. Kıza güven veren ifadeyle bakmaya devam ederek ‘Tabi ki bulacağız. Sen hiç meraklanma.’ Dedi.

Kız çocuğu umutla adama bakıyordu. ‘Peki onu Marid’i nasıl bulacaksın?’ diye sordu.

Adam ‘Onu bana tarif edersen bulmama yardımcı olursun.’ Dedi.

Kız gölgeli gözleriyle adama bakıyordu. ‘Onu gördüysen sen söyle ne giydiğini.’ Dedi.

Adam biraz düşündü ve bu çetin kız çocuğuna biraz daha güven vermesi gerektiğine kanaat getirdi. Kızı yakasından tutup koyu cam filmle kaplattığı arabaya sürüklemenin riskli olacağını ve kızın çığlığını birilerinin duyup başının belaya girmesini istemiyordu. Kız çocuğunu hiç riske girmeden arabaya atması yeterliydi.

Adam düşünürmüş gibi yaptı. ‘Sanırım onu gördüm ve şu yöne doğru gidiyordu.’ Dedi.

Kız çocuğu umutsuz bir ifade takındı ‘Ama o bizi bırakmaz.’ Dedi.

Adam ‘Bu amk. Marid’i kim?’ diye geçiriyordu içinden.

Kız korkunç sayılabilecek bir ifadeyle sanki onun içini okumuş gibi ‘O benim atamdır.’ Dedi. Kızın gözlerini içinde yine o gölgeler belirmişti.

Adam, bir anlık korkuyla daldığı düşünceden sıyrıldı ve ‘Yani baban mı?’ diye sordu.

Kız evet der gibi başını aşağı yukarı salladı.

‘Hadi onu gördüğüm tarafa doğru gidelim.’ Diyerek aracını park ettiği tozlu yolu işaret etti.

Kız çocuğu ‘Marid orada olmamalı.’ Dedi.

Adam ‘Bilmiyorum, orada birini gördüm ve atanın o olabileceğini düşünüyorum.’ Dedi.

Adam bu noktada bir karar vermesi gerektiğini düşündü ve kızın babası olduğunu iddia ettiği adamın uzun boylu sakallı ve siyah elbiseler giyindiğini söyledi. Adam tüm bun detayları tamamen sallamıştı.

Kız ‘Eveti’ dedi sevinçle bu o. Her zaman siyah giyer ve sakallarını hiç kesmez.’ Dedi.

Adamın içi rahatlamıştı. ‘Hah işte bak gördün mü?’ Haydi gel arabaya binip onu aramaya gidelim.’

Çocuk gölgeli gözleriyle ve tuhaf bir ifadeyle adama baktı. ‘Emin misin?’ diye sordu.

Adam, kız çocuğunun bu halinden ürkmüştü ama yine de o bir avcıydı ve kız onun avıydı. Bu kız çocuğundan korkacak hali yoktu.

‘Evet. Eminim.’ Dedi adam. ‘Hadi gel Marid daha fazla uzaklaşmadan onu bulalım. Hem hava çok sıcak ve eğer seni çarpmayacaksa klimayı da açarım.’

Çocuğu elinden tutarak arabaya doğru yürümeye başladı. Kızın elleri de soğuktu. Adam içinden, eğer kız çocuğu hastalıklıysa Tuhaf’ın onun borçlarının tamamını silmeyeceğini ve bir köpek gibi onu kullanmaya devam edeceğini düşünüyordu.

Adam kız çocuğuna arka kapıyı açtı ve yine o güven veren gülümsemesini takınarak kapıyı kapattı. Fakat kız çocuğu ona yine ürkütücü bakışla baktı.

Adam ise işin bu kadar kolay bitmesinden son derece mutluydu. Artık bu işte ustalaştığını düşünerek içten içe böbürleniyordu.

Kız çocuğu henüz farkında değildi ama bir canavarın arabasına binmişti ve götürüleceği yer de canavarların en zalimlerinden biri olan Tuhaf vardı.

Her insanda olabileceği gibi adamında bazı sorunları ve takıntıları ve hatta bağımlılığı vardı. Adamın sorunlarından en ciddisi ansızın geçirdiği panik ataklardı. Bu durum önceleri onu hastane hastane dolaştırmıştı. Çünkü her panik atakta kalbinde bir sorun olduğunu düşüncesi ile hareket ediyordu. En son gittiği acil doktoru onun panik atak hastası olabileceğini, kalbinde hiçbir sorun olmadığını söylemişti.

Herkes gibi onun da takıntıları vardı. Balonlardan ve plastik şeylerden hoşlanmazdı.

Gelgelelim en büyük bağımlılığı uyuşturucuydu ve bugün bu halde olmasının en büyük sebebi bu uyuşturucu belasıydı. Vücudunda delmediği yer kalmamıştı. Kolları iğne deliklerinden yara bere içerisindeydi ve artık damar bulamıyordu. Kasıkları da aynı şekilde yara bere içerisindeydi ve oradaki damarlarda erimişti. En son iğneyi boynundan yapmıştı ve ölmeyi istemişti fakat ölmemişti.

Ve bu illetin temini için paraya ihtiyacı vardı. Para bulmak her zaman kolay olmuyordu çünkü kimse onun gibilere iş vermiyordu.

Onun gibi birisi için hayatın tek amacı uyuşturucuyu alabilmekti. Yemek yemesi için, su içmesi için ve uyuyabilmesi için uyuşturucuya ihtiyacı vardı. Ve bunun için her şeyi yapabilirdi. Ve yapmaya başlamıştı bile.

‘Borcumu en kısa sürede ödeyeceğim.’ Demişti adam. ‘Bana sadece birkaç gün daha müsaade edin.’

‘Ödememek gibi bir seçeneğin zaten yok.’ Dedi Tuhaf.

‘Sana bu süreyi tanıyacağım ama bu süreyi uyuşturucu bulmak için geçireceğini de çok iyi biliyorum. Fakat verdiğim sürenin dolmasını sabırla bekleyeceğim. Ve hala bana olan borcunu ödememişsen seni büyük bir zevkle ve coşkuyla cezalandıracağım.’ Demişti.

‘Söz veriyorum. Parayı ya da paranın karşılığını getireceğim. Geçen sefer getirdim. Bu defa da yapabilirim.’

Adam o günden sonra bir avcı gibi tenha yerlerde geziyor ve kiraladığı, sahte plakalar taktığı, cam filmle kaplattığı arabayla çocuk arıyordu.

Adam aracı hızla sürmeye başladı. Tozlu yol arkalarında hayaleti andıran şekiller bırakıyordu. Adam, aracın direksiyonunu hemen ilerideki ana yola doğru kırdı. Kız çocuğu dikkatle adamın nereye gittiğine bakınıyordu. Bakışları donuktu. Yüzünde masum ve sevecen bir ifade vardı. Adam aracını, en tenha olduğunu daha önceden araştırdığı bit yola doğru yönlendirdi.

‘Neden bu yöne saptık?’ diye sordu çocuk.

‘Sakin ol evlat. Marid’i arıyoruz işte.’

‘İyi ama Marid buralarda gezinmez.’

‘Neden gezinmesin belki yolunu kaybetmiştir.’

Çocuğun yüzünde rahatlama ifadesi belirdi. Sadece bir anlığına adam ona acıdığını hissetti. Ama bu his kalıcı ve iz bırakıcı olmadı. Ama yine de içinden kalan son vicdan kırıntıları yaptığının yanlış olduğunu ve bu işin sonunun iyi olmadığını söylüyordu. Ama ben bir canavar değilim. Bir katil hiç değilim. Borcum var ve yaşamam için bu çocuğu satmam lazım. Eğer ölmek istemiyorsam bu işi yapmam lazım.

Aracı hızla önceden anlaştıkları ve Tuhaf’la buluşacağı yere sürmeye başladı.

‘Doğru yolda olduğumuzdan emin misin?’ diye sordu kız çocuğu.

Adam paniklememek için derin nefesler alıyordu. Çocuğun araç camını, kapısını açma ihtimaline karşı her iki yeride çocuk kilidine almıştı. Ama yine de çocuk saldırganlaşırsa boynuna sarılıp bir kazaya sebep olabilir ya da o esnada orada olmaması gereken bir araç tarafından görülebilirlerdi.

Bunun olmaması için de bazı planlar yapmıştı. İlk çocuğu kaçırdığında az daha başı belaya girecekti. Çünkü çocuk olanca gücüyle bağırıp arka koltuktan ona defalarca vurmuştu. Yüzünü tırmalamış ve vücudunda birçok çürüğün oluşmasına sebep olmuştu.

Adam yavaşça fren yaparak aracı durdurdu. Dikiz aynasından kız çocuğunun ne tepki vereceğine baktı.

Kız çocuğu ‘Neden durduk?’ diye sordu.

Adam ‘Şey! Ben sadece ehliyetimi arka koltukta düşürdüğümü hatırladım. Jandarmalara ehliyetsiz araç sürmediğimi kanıtlamam lazım değil mi?’

‘Haklısın.’ Dedi kız çocuğu.

Adam yavaşça sürücü kapısından indi ve hemen arka kapıyı açtı. Elinde araçtan inmeden döktüğü eterli bez vardı. Kapıyı heyecanla açtı ve eterli bezi kız çocuğunun ağzına bastı. Kız çocuğu fazla direnmeden bayıldı. Adam derin bir nefes aldı. Ama içinde yine bir ürperti vardı. Ve bu ürperti ya da korkunun sebebinin vicdanı olabileceğine karar verdi. Çünkü ürpermesine ve hatta korkmasına sebep olan şey, eterli bezi kız çocuğunun ağzına bastırdığında avucuna gelen soğuk nefesti.

Adam kızı çocuğunu dik bir pozisyonda oturtup emniyet kemerini taktıktan sonra iyice ferahlamış olarak sürücü koltuğuna oturdu. Yine derin bir nefes aldı. Bu işi de bitirmişti. Şimdi geriye sadece kız çocuğunu satıp Tuhaf’a olan borcunu sıfırlamak kalmıştı.
Yaklaşık dört buçuk saatlik yolu vardı. İnce detay olarak yapması gereken tek şey sakince arabayı sürmek ve ne olursa olsun kaza yapmadan Tuhaf’la anlaştıkları yere varmaktı. Sonra eğer kız çocuğu hastalıklı değilse belki de borcundan bir miktar daha fazla para alabilir ve o parayla kırallar gibi bir gece geçirebilirdi. Bu umutla aracı sürmeye devam etti

Dört saat yirmi beş dakikalık yolculuğun ardından, hayallerine ulaşmasına sadece beş dakika kaldığını fark etti. Evet yol bitmek üzereydi.

‘Seni öldüreceğiz.’ Dedi çocuk.

Adam, ürpererek dikiz aynasından kız çocuğuna baktı. Şimdi uyanmaması gerekiyordu, diye düşündü. Ara ara kız çocuğuna eter koklatmayı ihmal etmemişti oysa.

Adam dikiz aynasından kız çocuğuna bakıyordu. Keşke ellerini ve ayaklarını da bağlasaydım diye düşündü. Ama bu defa da olası bir aksilikte çok kolay yakalanabilirdi.

‘Kes sesini ve oturmaya devam et.’ Dedi.

Ama kız çocuğu durmadı ve korkunç bir çığlık attı. Adam korkuyla ürperdi. Bu desibelde bir çığlık beklemediği için yerinden hoplamış ve direksiyonun hakimiyetini zor sağlamıştı.

Adam varış noktasına çok yakın olduğu için durmak ya da kız çocuğuna tekrar eter koklatmakla uğraşmak istemiyordu.

‘Bir daha bağırırsan eğer…’

Kız çocuğu tekrar çığlık attı. Bu defa çıkan ses öyle korkunçtu ki araç camları titreyerek çatladı.

Adam bu imkânsız diye düşünüyordu ama aklına bir yerde okuduğu bir şey gelmişti. Bazı durumlarda insanların olağanın üzerinde güce erişebileceğini ve imkânsız sayılabilecek şeyleri yapabileceği yazıyordu. Şu an bu kız çocuğunun da bu zor durumda benzeri bir şey yaşadığına inanıyordu.

Adamın kulaklarının duymaya başlaması bir dakika kadar sürdü. Torpido gözünü açarak gerekmedikçe kullanmayacağı silahı çıkardı.

‘Kancık gibi bir daha bağırırsan seni öldürmek zorunda kalırım.’ Dedi.

Güçlü ve etkileyici bir çığlığa sahip olsa da bir silahtan tüm çocuklar korkardı.

Kız çocuğunun teni beyazlamış, dudakları morarmıştı.

‘Bir daha çığlık atmazsan silahı yerine koyarım ve yolumuza devam ederiz. Tamam mı?’ diye sordu.

Kız çocuğu kısık bir sesle ‘Tamam.’ Dedi.
‘Bir daha çığlık atmak yok.’

‘Tamam.’

Çocuk ayaklarını kendi karnına doğru çekti.

Adam ayaklarındaki sakatlığa şu ana kadar dikkat etmediği için kendine çok kızdı.

Direksiyona yumruk attı.

Allah kahretsin. Sakatmışsın.’ Dedi.

Kız çocuğu gölgeli gözleriyle gülüyordu. Sanki adamla alay ediyordu.

Adam ise Tuhaf’ın para konusunda ona pek yardımcı olmayacağının farkındaydı artık. Kim ayakları sakat bir kız çocuğuna fazladan para verirdi ki?

Ama her şeye rağmen kız çocuğunu teslim edip parasını allık siktir olup gitmek istiyordu.

Adam camı araladı ve sıcak hava hemen içeriye daldı. Beklediği ferahlığı alamadığı için camı tekrar kapattı.

‘Biliyor musun Marid bizi bulabilir.’ Dedi kız çocuğu.

‘Öyle şeyler söyleme. Korkutma beni.’ Diyerek kız çocuğuyla alay etti.

‘Sus ve kaderine razı ol.’ Dedi.

Kız çocuğu sustu.

Adam Tuhaf’la kararlaştırdıkları yere varmak üzereydi. Neredeyse işi bitirmişti. Alacağı ücret kız çocuğundaki defo yüzünden az olsa da Tuhafla bir pazarlık yapabilirdi. Ondan yine bir miktar para alabilir ve uyuşturucu içebilirdi.

‘Marid.’ Dite çığlığı bastı çocuk.

‘Kes sesini. Burada kimse yok. Kör müsün?’

Kız çocuğu tekrar ‘Marid!’ diye bağırdı.

Adam korkudan ne yapacağını şaşırmış bir halde önce sağ aynasına, sonra sol aynasına baktı. Ne önündeki yolda ne de arkasında bıraktığı yolda kimse yoktu. Yol bomboş ve tenhaydı.

Tam o sırada ön kaputa bir şey düştü. Kaput hafifçe iki baskı noktasından içe göçtü.

‘Bu Marid.’ Dedi kız çocuğu. ‘O korkuyu hisseder.’

Adam korkudan neredeyse kalp krizi geçirecekti. Ne yapacağını bilmeden frene asıldı. O an tek yapabileceği şeyi yapacak ve aracı durdurup ön kaputa düşen şeyden kaçacaktı.

Ama hiçbir şey adamın istediği gibi olmadı. Kız çocuğunun daha önce o kadar uzun olmadığını gördüğü kolları yüzünde geziniyordu. Hemen sonra ön cam bir gücün etkisiyle fırladı ve yola savruldu. Adam korkudan donmuştu. Şu an tek yapabildiği şey aracın direksiyonu tutmak ve kaskatı kesilmiş bacağıyla gaza basmaktı.

Yandaki yolcu koltuğuna ağır bir varlık çöktü. Kızın uzun parmakları adamın yüzündeki deriyi yüzüyordu. Adamın kafa derisi sıyrılıp omuzlarına düşene kadar o uzun parmaklar işini yapmaya devam etti.

Adam o sırada korkmuş ve şoka girmiş bir haldeyken Marid’in ayaklarına bakıyordu. Marid’in de kız çocuğunun da ayaklarında bir terslik vardı.

Sürücü koltuğuna boca olan kan, yoldaki tümseklerde vıcık vıcık sesler çıkarıyordu. Yan koltukta oturan Marid, kızının büyük bir zevkle yüzdüğü adama ait deriyi yiyordu.

Marid’in ve kızının o geceki avları çok eğlenceli geçmişti. Marid kızının başını okşadı. Ve yürüyerek yollarına devam ettiler.








Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Marid Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Marid yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MARİD yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL