11
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
575
Okunma

Eskiden güzeldik…
Çünkü zamanın yüzü daha yumuşaktı;
insan, insanın omzuna yaslanmaktan utanmaz;
bir ses, bir nefes kadar yakındık birbirimize.
Bugün geriye dönüp “güzeldik” derken aslında bir mevsimi değil,
bir insanlık hâlini çağırıyoruz geri.
Çünkü o zamanlar hayat, koşarak üstümüzden geçen bir rüzgâr değil;
dizimizin dibine oturup halimizi hatrımızı soran bir misafirdi.
Bir lokma ekmeğin bile çehresi vardı.
Sofralarımız zengin değildi ama bereketliydi.
O bereket, tabaktaki yemekten değil;
yan yana oturan insanların kalbinden taşan sıcaklıktandı.
Kaşığı alan paylaşırdı.
Birinin lokması azsa, ötekinin eli kendiliğinden uzanırdı.
Kimse “yardım ettim” diye övünmez,
kimse “bana kim sahip çıkacak” diye düşünmezdi.
Çünkü o çağda iyilik bir meziyet değil, insanlığın ömrü kadardı.
Kapılar kilitli değildi, gönüller de öyle.
Mahallenin sesini birbirimizin nefesinden duyardık.
Bir evde acı varsa, diğer kapı dayanır;
bir evde sevinç varsa, bütün sokak aydınlanırdı.
Kapı eşiklerinde yapılan iki çift laf,
bazı kitapların veremediği ferahlığı verirdi insana.
Bugünün dünyasında “komşu” kelimesi eski tadını yitirip
yan yana duran kapılara sıkıştıysa,
o bizim hatamız…
Çünkü bir zamanlar komşuluk,
birbirinin derdine susamış insanların kurduğu görünmez bir köprüydü.
Ve sevgi…
Ah o sevgi…
Bugünkü kadar yıpranmamış, hesaba kitaba karışmamıştı.
Sevmek, içtenlikli bir hâl;
sevilmek, yürekten bir nasipti.
Kimse bir menfaat için yanına sokulmaz,
kimse sevgisini ispat yarışına girmezdi.
Sevgi; sessizdi, derindi, temizdi.
Bazen bir çayın dumanında,
bazen uzaktan gelen bir “iyi misin?” sesinde saklıydı.
Bugün “Güzeldik biz eskiden…” dediğimizde aslında
kayıp giden yıllara değil,
o yılların insani vicdanına,
sosyal dokusuna,
vefasına ağıt yakıyoruz.
Çünkü o eski günlerde insanlık bir ahlaktı.
Bugünse zaman, insanı insana yabancı eden bir telaşla akıyor.
Selam vermek “tanışıklık”,
yardım etmek “lütuf”,
bölüşmek “cömertlik” diye anılır oldu.
Herkes konuşuyor, kimse kimseyi duymuyor.
Hayat bir maraton, insanlar birer koşucu;
kimse nefes almak için bile durmuyor.
Ama sen, ben, biz…
O eski güzelliğin çocuklarıyız.
İçimizde bir yerlerde hâlâ o eski mahalle duruyor:
kapısı açık evler, kaynayan tencereler,
gözünün ucuyla bile “yanındayım” demeyi bilen insanlar…
Belki bugün dünya hızlı, yorucu, kalabalık…
Ama içimizdeki o sıcaklık ölmedi, sadece tozlandı.
Bir selamla bile ortaya çıkar.
Bir tas çorba uzatmakla, bir kapı çalmakla,
bir el uzatmakla yeniden filizlenir.
O yüzden bu yazı bir ağıt değil,
bir hatırlatmadır.
Bir çağrı.
Bir davet.
Çünkü güzellik eskide kalmadı;
biz güzel olmaktan uzaklaştık.
İstersek yine döneriz o eski yolun başına.
Yeter ki hatırlayalım:
Biz güzeldik… çünkü birbirimize iyi geliyorduk.
Güzeldik… çünkü çıkar değil, vicdan rehberdi.
Güzeldik… çünkü insan insanın yarasını sarardı.
Ve güzeldik… çünkü yürekler iç içeydi.
Bugün zor olabilir, ama imkânsız değil.
İnsanın özü değişmez;
sadece zamanın tozu ruhuna çöker.
Üfleyince bile yeniden parlar.
Ve ben biliyorum ki,
hepimizin içinde hâlâ o güzelliğe dönecek bir yol var.
Eskiden güzeldik.
Yine olabiliriz.
Peri Feride ÖZBİLGE
06.12.2025