0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
113
Okunma
Yaşamanın akışı, zamanın ilerlemesi beni asla korkutmaz. Yüzüme yansıyan çizgiler, saçlarıma düşen beyazlar ve gözlerimde derinleşen bakışlar; alnımda birikmiş anılarla birlikte, hayatımın izlerini taşıyan sayısız hikâyelere dönüşür. Her bir kırışıklık, yılların bana sunduğu deneyimlerin, sevinçlerin ve zorlukların sessiz tanığıdır.
Saçlarımdaki beyazlar, yalnızca fiziksel değişimin işaretleri değil; aynı zamanda yaşanmışlıkların, sabırla kazanılmış hikâyelerin birer nişanesi olarak gururla taşınır. Onlar, geçmiş yılların hiç boşuna geçmediğinin sessiz ama güçlü bir kanıtıdır.
Zaman yavaşladığında, adımlarım ağırlaştığında dahi durmak istemem. O anlarda belki bedenim biraz daha yorulmuş olur ama ruhum ve iradem hâlâ hedeflerime doğru ilerlemek ister. Hafızam belki her detayı hatırlamaz, kimi anılar soluklaşır; ama kalbimin derinliklerinde yaşayan izler var — sevgiyle, umutla, mutlulukla örülü anılar. İçimdeki bu hafıza, bazen unutan beynimin yerine geçer ve beni yaşamaya devam etmeye teşvik eder.
Ancak var ki; zamanla yaşamaktan korkmadığım hâlde, içimde gizli bir endişe taşıdığım bir durum daha var: Bir gün sevdiklerim için, istemeden de olsa bir yük hâline gelme düşüncesi... Sevdiğim insanların omuzlarına bindireceğim bir ağırlık… Bu düşünce beni derinden ürpertiyor. Çocuklarımın, ailemin ya da dostlarımın hayatına ek bir zorluk, ekstra bir yük getirmek istemem. Onları yormak, sabırlarını sınamak benim için en ağır kâbuslardan biri olurdu.
Kendi ayaklarım üzerinde durabildiğim sürece içim huzurla dolar. Bu, sadece fiziksel dayanıklılıktan değil; aynı zamanda özgüvenin ve bağımsızlığın simgesidir. Ancak eğer bir gün gelir de, en basit ihtiyaçlarım bile başkalarının sabrına bağlı hâle gelirse, o zaman içimde bir yara açılır. Çünkü yaşlanmak sadece bedensel bir süreç değildir; insan onurunu ve kendine olan saygısını da korumak ister. Yardım almak bir gereklilik olabilir; ama ben yine de kendi yaşantımın sorumlusu olarak saygıyla yaşamaya devam etmek isterim.
Yaşlılık, düşkünlük değil; deneyimlerin, bilgeliklerin ve sevginin bir araya geldiği bir hazine sandığıdır. Ben de bu kutsal hazineyi, her çizgiyi, her beyaz teli ve her anıyı kucaklayarak taşıyacağım. Zaman beni yok etmeyecek; beni ben yapan şeyleri daha da anlamlı kılacak. Ve ben, her anın kıymetini bilen, sevgiyle dolu bir yaşam yolcusu olarak ilerleyeceğim.