0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
185
Okunma

KES SESİNİ SEN DE KİMSİN?
Ben kim miyim?
Şöyle geç otur da, kim oldugumu anlatayım; Öncelikle sen, yalnızca çocuk doğurup, yemek yapıp, iki gömlek ütüledin diye "köktenci bir üslupla" benim kimliğimi sorgulayamaz, kişiliğimi küçümseyemezsin!
Kadın-erkek eşitliğinden söz ederken, “bütün erkekler” diye başlayan cümlelerle beni aşağılayamazsın.
Ben, anamın ak sütü, babamın erdemli öğretileriyle büyüdüm.
Kadını “cennet” olarak, “ana” olarak bildim.
Hiçbir zaman, hiçbir kadına saygısızlık etmedim.
Babamın bana öğrettiği her şey, bugün hâlâ Kuran ayeti gibi, geçerliliğini koruyan birer yaşam ilkesi olarak benimsemişim.
Her akşam aynanın karşısına geçer, kendime şu soruları sorarım; “Hayatın anlamı nedir?
Kadın nedir?
Erkek nedir?
İki cins arasındaki ilişkiler hangi dengede var olmalıdır?”
“Nereden geldim, nereye gidiyorum?
Bunca çaba, bunca telaş boşuna mı?” diye her defasında, hayatta olmamın bir nedeni olduğunu düşünürüm.
Şimdi kim olduğumu sırasıyla anlatayım.
Ben, patlayan ampulleri değiştiren bir elektrikçi,
her sabah ekmek almaya giden bir apartman görevlisi, pazar alışverişinden dönerken kolları maymun kolu gibi uzayan bir emekçiyim.
Ben, çocuklarına baba, eşine yoldaş, evinde sabırlı bir hamalım.
Evde tıkanan giderleri açan bir tesisatçı, poşetteki çöpleri konteynere taşıyan bir temizlikçiyim.
Yaz olunca sivrisinek kovucusuyum.
Kurumlara dilekçe yazan, faturaları yatıran bir muhasebeciyim.
Hafta sonu, camları silen, evi süpüren, halıları yıkayan, zaman buldukça eşine, aşk şiirleri yazan bir ozanım.
Ben, ailemin günahlarını üstlenen, günah çıkarmak isteyenlere ise ağlama duvarı olan bir insanım.
Ailenin yaralarını saran hemşireyim.
Evimin geçimini sağlayan, çocuklarına harçlık veren bir bankayım.
Evlatlarına, “Başını dik tut!” diyen vakur bir komutanım.
Her yemek sonrası sofrayı toplayan, bulaşıkları yıkayan bir hizmetkârım.
Ben ilişki onarıcısıyım.
Barışın hakemiyim, evin içindeki kavgalarda en çok susan ve en çok suçlananım.
Evinin direği değil, duygusal sigortasıyım.
Bazen evren bana anlaşılmaz gelir ama biliyorum ki ailemde vazgeçilmezim.
Ben şoförüm, kuryeyim, yedek parçacıyım.
İstasyonlarda bekleyen, geleni karşılayan, gideni uğurlayanım.
Ben konserve açıcısı, ailenin sağlığı için miadı dolmuş yiyeceklerin kontrolcüsüyüm.
Artan yemekleri çöpe atmaya kıyamayan, emek israfına direnen emekçiyim.
Ben, dışarıda itici, somurtkan, iç hesaplaşması bitmeyen, eve girdiğimde gülümseyen bir şebeğim.
Her türlü sıkıntının sorumluluğunu üstlenen,
ailesinin güvenliğini koruyan bir nöbetçiyim.
“İyi geceler” deyip herkesi huzura uyutan, kendisi uykusuz kalan bir deliyim.
Ben, baldızın, kayınbiraderin hakaretlerine sabreden bir enişte, kayınvalidesine evinde huzurlu bir köşe açan damadım.
Ben kırılganım, neşeliyim, bazen kederliyim ama hep sabredenim.
Ben, ailede aranan suçlu, baş şüpheli, yıldırım savarıyım.
Kimi zaman somurtkan, kimi zaman şakacı en çok da huzur taşıyıcısıyım.
Amatör cerrah gibi yaraları sarıp, yeri geldiğinde, kendi göbek bağını kendim keserim.
Ben kalp kıran, çiçek diken, mobilya taşıyan, temizlik yapan, patates soyan, masal anlatan,
evdeki son ışığı söndürenim.
Dışarıda, beşinci kata elli kilo çimento torbası taşıyan işçiyim.
Oto tamircisiyim, kalıpçıyım, hamalım.
Benim ömrüm; anlatmak, ağlamak, gülmek ve anlamakla geçti.
Bu anlattıklarım da, emekle örülmüş hayatımın sessiz tanıklarıdır.
Söyleyeceklerim sadece bunlardan ibaret de değil. Küfemdeki yükü anlatmaya devam edersem günlerce bitmez ama şimdilik yorgunum.
Yine de bu yorgunluk tatlı bir yorgunluk, bitkinlik huzurlu bitkinliktir.
Artık gitmem gerek.
Anlarsınız ya, evde beni bekliyorlar.
"Bu saate kadar nerdeydim" diye hesap vermem gereken birileri var.
Hadi hoşca kalın.
Pardon, az kalsın unutuyordum;
Kadınlığınıza saygı duyarım ama söyle bakalım; sen kimsin?
Beni yargılarken, haddini bilmelisin.
Efkan ÖTGÜN