Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
MuratKEREMk
MuratKEREMk

Süfyân es-Sevrî – Hakikat Uğruna Direnen Kalem

Yorum

Süfyân es-Sevrî – Hakikat Uğruna Direnen Kalem

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

126

Okunma

Süfyân es-Sevrî – Hakikat Uğruna Direnen Kalem

Süfyân es-Sevrî – Hakikat Uğruna Direnen Kalem

Yazar: Murat Kerem



Kûfe’nin Fırtınalı Ufukları

Zaman değişmişti.
Kûfe’nin sokaklarında artık yalnızca ilim değil, korku da dolaşıyordu.
Sarayın gölgesi halkın üzerine düşmüş, âlimler ikiye ayrılmıştı:
Kimisi susmayı tercih ediyor, kimisi konuştuğu için susturuluyordu.

İşte o karanlık dönemde bir isim parladı:
Süfyân es-Sevrî (r.a.)
Kûfe mektebinin hem ilmini hem vicdanını devralan bir yıldızdı [1].
Ne sükûtu tercih etti, ne de saraya yaklaştı; o, hakikatin tarafında kalmayı seçti.



Bir Âlimin Kalbi, Bir Dervişin Duruşu

Süfyân, Kûfe’nin fakihlerinden, muhaddislerinden, sûfîlerinden ders aldı [2].
Ama hepsinden çok, vicdanından ders aldı.

Bir gün öğrencilerine şöyle dedi:

“İlim, seni dünyaya bağlarsa hastalıktır;
seni Allah’a yaklaştırırsa şifadır.”

Bu cümle, onun hayatının özeti gibiydi.
Zenginlik teklif edilince yüzünü çevirdi,
mevkî teklif edilince uzaklaştı.
Hükümdarlar mektuplar gönderdi; o ise onları açmadan yırttı [3].

Çünkü biliyordu:
Bir âlimin kalemi satılırsa, ümmetin vicdanı susar.



Sarayla Arasındaki Mesafe

Bir gün Abbâsî halifesi onu kadı tayin etmek istedi [4].
Haberi getiren görevliye Süfyân yalnızca şunu söyledi:

“Kalemim hür kalacaksa, adaletim de hür kalır.
Ama siz kalemimi satın almak istiyorsunuz.”

Görevli şaşırdı:
— “Efendim, bu makam sizin gibi bir âlime yakışır!”
Süfyân gülümsedi:

“Zincir altından olsa ne çıkar, sonuçta zincirdir.”

Bu söz halk arasında bir atasözüne dönüştü.
Kûfe’nin çocukları onu anlatırken, “Zinciri altın görmeyen adam” derdi [1].



İlmin Direnişe Dönüştüğü Gün

Bir gün Kûfe mescidinde öğrencileri etrafında toplanmıştı.
Süfyân mushafı önüne koydu, derin bir nefes aldı ve dedi ki:

“Bu kitabı okuyan, zulme susarsa;
kelimeleri ağzında taş olur, yutamaz.”

Kalabalık sessizleşti.
Çünkü o gün, ilim bir ders değil, bir direniş manifestosu olmuştu [2].

Süfyân’ın ilmi yalnız fetva değil, vicdanın sesi idi.
O, hakikat uğruna kırbaçlanan İmam Ahmed’in öncülüydü;
zincirlerle değil, kelimeleriyle savaşıyordu [3].



Kaçak Bir Âlimin Yolu

Halife onun hakkında tutuklama emri çıkardı [4].
Süfyân Kûfe’den gizlice ayrıldı.
Basra’da, Mekke’de, Şam’da dolaştı.
Ama nereye gittiyse, ardından halkın duası gitti.

Bir gün Mekke’de, Kâbe’nin gölgesinde talebelerine dönüp dedi ki:

“Kaçıyorum ama korktuğum için değil;
çünkü kalemimin hürriyeti, benim nefesimdir.”

O, kaçarken bile öğretiyordu:
İlmin sahibi korkmaz;
ama zulmün önünde eğilmektense, dağda yalnız kalmayı tercih eder [5].



Zühdün İçinde Fırtına

Süfyân es-Sevrî yalnızlıktan korkmadı.
Bir gece ellerini semaya kaldırıp ağladı:

“Rabbim, insanlar beni unuttuysa, sen an!”

Ve o gece Kûfe’nin semasında yıldızlar daha parlak görünmüştü [1].

Talebeleri yıllar sonra onu anarken şöyle dediler:

“O, fıkhın aklıydı; takvânın kalbiydi; direnişin diliydi.”

Kûfe Mektebi, Süfyân’la birlikte yeniden canlandı:
İlim, adalet ve özgürlük bir kez daha aynı masada buluştu.



Bir Mektebin Mirası

Yıllar sonra Ebû Hanîfe’nin mektebinde Süfyân’ın sözleri yankılandı [2].
Belki doğrudan ders vermemişti; ama duruşuyla ders olmuştu.
Kûfe Mektebi’nin ruhu ondan Ebû Hanîfe’ye,
oradan Mâlik, Şâfiî ve Ahmed’e aktı [3].

Her birinin kaleminde bir nebze Süfyân’ın korkusuzluğu,
bir nebze Alkame’nin vakarını,
bir nebze Esved’in takvâsını buluruz [4].



Hakikat Uğruna Eğilmeyenler

Süfyân es-Sevrî bir ömür hakikatin tarafında yaşadı.
Arkasında sadece kitaplar değil, bir duruş mirası bıraktı.

Bugün biz onun hikâyesinden şunu anlıyoruz:

“Gerçek âlim, ne alkışa muhtaçtır ne korkuya yenik.
O, yalnız Allah’ın rızasını ölçü alır.”

Kûfe Mektebi bir şehirde doğdu;
ama bir ümmetin vicdanında yaşamaya devam ediyor.
Alkame’nin edebiyle, Esved’in takvâsıyla, Süfyân’ın direnişiyle…

Hepsi birleşip tek bir cümlede özetleniyor:

“İlim, hakikate yürüyenlerin sancağıdır;
rüzgâr eğse de, kökü secdede kalır.”



Kaynaklar

[1] Zehebî, Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, c.7
[2] İbn Sa‘d, Tabakātü’l-Kübrâ, c.6
[3] İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, c.7
[4] İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-Safve, c.2
[5] Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Süfyân es-sevrî – hakikat uğruna direnen kalem Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Süfyân es-sevrî – hakikat uğruna direnen kalem yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Süfyân es-Sevrî – Hakikat Uğruna Direnen Kalem yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL