3
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
183
Okunma
Betonlaşıyoruz
Sabahları camdan baktığımda, bir zamanlar ufuk çizgisine kadar uzanan boşlukların yerinde gri duvarlar görüyorum.
Bir binanın gölgesi, diğerinin omzuna yaslanmış gibi. Aralarından sızan ışık, artık güneş değil; reklam panolarının dijital parıltısı.
Biz büyürken şehir de büyüdü — ama biz insanlaştıkça o betonlaştı.
Eskiden sabahları kuş sesleriyle uyanırdık; şimdi klaksonlar, beton matkaplarının tiz sesi, sirenler birbirine karışıyor. Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor ama kimsenin nereye gittiği belli değil. Trafikte sıkışan arabaların içinde, insan yüzleri aynı renge bürünmüş: yorgunluk grisi.
Bir sokak vardı çocukken top oynadığım. Şimdi orada dört katlı bir otopark yükseliyor. Duvarına kocaman harflerle “YAŞAM ALANI” yazmışlar.
İçimden gülüyorum: Yaşam, park yerlerine sığar mı?
Dar sokaklarda yürürken nefes almak bile zor artık. Her apartman birbirine omuz atar gibi dizilmiş. Gökyüzü, ince bir şerit halinde yukarıda kalmış.
Yukarı bakıyorum — göğün mavisi değil, betonun tozu düşüyor yüzüme.
Bir gün işe giderken, yanımdan yaşlı bir adam geçti. Elinde bir saksı vardı, içinde solgun bir sardunya. Trafik ışığında durdu, kaldırımı boydan boya çevreleyen gri bariyerin önüne koydu ve derin bir nefes aldı.
“Burası da biraz nefes alsın,” dedi sessizce.
O an anladım — şehir nefessiz kalmadı, biz kaldık.
Yollar genişledi ama adımlar kısaldı.
Evler yükseldi ama gölgeleri uzadı.
Her yeni bina, bir ağacın, bir çocuk sesinin, bir hatıranın üstüne inşa edildi.
Şehir büyüdükçe içimiz küçüldü. Artık bir yere varmak değil, bir yerden kaçmak istiyoruz. Ama nereye?
Betonun köşeleri, sesin yankısını bile hapsedecek kadar keskin.
Gece olunca pencereden dışarı bakıyorum. Her dairenin ışığı yanıyor; ama kimsenin yüzü birbirine değmiyor.
Camların ardında, her biri yalnız birer kutu: televizyon ışığında ısınmaya çalışan hayatlar.
Ve ben o an fark ediyorum:
Biz şehirleşmedik, şehir bize bulaştı.
Betonun içinde yaşıyor, ama toprağı hatırlıyoruz.
Kaldırım taşlarına basarken, bir yerlerde hâlâ çimenin kokusunu özlüyoruz.
Her sabah o kokuyu unuttuğumuzu fark etmek, insanın kendine attığı en sessiz tokat.
Belki bir gün...
Bir duvar yıkılır, bir çocuk bir saksıya tohum eker, bir pencere açılır, içeri biraz gökyüzü girer.
Ve o zaman, belki yeniden insanlaşırız.
Ama şimdilik...
Biz betonlaşıyoruz.
5.0
100% (2)