2
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
181
Okunma
Bu dünya…
Zamanın yorgun omuzlarına yaslanmış bir misafirhane...
Ve bu misafirhanede gördüğün her şey, bir ayet aslında.
Toprak, taş, deniz, kuş…
Her biri sessiz bir sûre okur gönül ehline.
Kim görebilir ki bir yaprağın düşüşünde secdenin inceliğini?
Kim anlayabilir bir çiçeğin açışında "Ol" emrinin yankısını?
Her nefes, her gölge, her tını;
Yaradan’ın "Ben buradayım"deyişidir aslında.
Lokman Sûresi’nin diliyle seslenir sema:
Allah, gökleri direksiz yarattı; sizi sarsmasın diye dağlar dikti,
yeryüzüne her çeşit canlıyı serpiştirdi,
ve gökten indirdiği suyla her güzel bitkiden çift çift yarattı.
Yağmur inerken, bulut yürürken,
gök gürlerken, dağ susarken hepsi birer ders verir.
Yeter ki kalp kör olmasın.
Bir inciri eline alırsın,
bir zeytini ezersin dişlerin arasında…
Tin Sûresi’nin hatırlatması dokunur kalbine:
"İncire ve zeytine and olsun..."
O an anlarsın;
her nimet, bir ayetin şekil bulmuş hâlidir.
Kimi insanı görürsün
"Bu gidiş nereye?" diye iç geçirirsin.
Kimine rastlarsın, kalbin fısıldar:
"Korkma, Allah bizimle beraberdir."
Bazısı vardır, susmuştur ama adı hâlâ diridir:
"Onlara ölü demeyiniz!"
Bir başkası çıkar karşına,
yürüyüşüyle bile hatırlatır:
"Yeryüzünde böbürlenerek yürüme!"
Zira her varlık, bir harf gibi dizilmiş İlahi kelâmda.
Her can, bir sûre, bir cümle, bir nida...
Bizler de o kitabın satır aralarına yazılmış ayetleriz aslında.
Kimi sabrı anlatır, kimi şükrü, kimi de unutuşu…
Ve asıl soru şudur:
Kendinde hangi ayeti okuyorsun, ey insan?
Gözlerin rahmet mi taşır, kibir mi?
Kalbin secdeye mi meyleder, yoksa dünyaya mı?
Her insan bir ayettir,
ama kimimiz anlamını unutur, kimimiz hâlâ tefsir edilmeyi bekleriz…
Belki de en büyük mucize,
kendini okuyabilen bir gönül olmaktır.
5.0
100% (4)