13
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
425
Okunma

Kalburabastı Efendi Hazretleri Defteri – 24. Bölüm (Ayrılık)
Efendim…
Bendeniz Kalburabastı Efendi, defterimin yirmi dördüncü bölümünü açtım. Konumuz, gönülleri burkan, gözleri ıslatan, nice şairi perişan eden, nice âşığı sokaklara düşüren bir kelime: Ayrılık.
Ayrılık…
Adını duyunca bile insanın içini ürperten, bir fincan kahvenin dibinde telvesini saklayan, bir mendilin köşesine gözyaşıyla nakış işleyen o meşum hâl. Âşık için sevdanın yangını, derviş için vuslatın imtihanı, yolcu için menzilin gecikmesi, çocuk için anasız uyanılan sabah…
Kalburabastı Efendi der ki:
“Vuslat bir ömür sürse de, ayrılık bir an’a sığar; ama o an insanı ömür boyu taşır.”
Efendim…
Şairler ayrılığı yazmadan duramamış. Biri demiş: “Ayrılıklar da sevdaya dâhil.” Öteki demiş: “Ayrılıkta kavuşmanın tohumu vardır.” Ben de derim ki: “Ayrılık, hayatın en acı tuzudur; ama onsuz da yemek lezzetsiz kalır.”
Bir hicivle arz edeyim:
Görmüşsünüzdür efendim, bazıları ayrılığı bir tiyatroya çevirir. Elinde mendil, dilinde “beni bırakma”lar… Halbuki gönül göçmek isterse, kimse o göçü durduramaz. Mendil sallar, bavul hazırlar. Gerisi hep dekor… Ayrılıkta asıl acı, sözün değil, sessizliğin yüküdür.
Felsefesine gelirsek…
Ayrılık, aslında bir aynadır. İnsan, sevdiklerinden ayrılınca kendi içini görür. Çünkü kalabalıkta sakladığı boşluğu, yalnızlıkta çıplak görür. İşte bu yüzden ayrılık, gönül terbiyesidir. Tıpkı sabır gibi, tıpkı şükür gibi.
Kalburabastı Efendi’nin vecizesi:
“Ayrılık, vuslatı hatırlatır; vuslat, ayrılığın kıymetini öğretir.”
Efendim…
Yolculuklarda ayrılığı çok gördüm. Tren kalkar, el sallanır, göz yaşarır. Gemiler limandan ayrılır, mendiller havada uçuşur. Otobüs terminalinde sarılmalar, vedalaşmalar… Ayrılık aslında her yolculuğun biletidir. Ama biliniz ki her biletin dönüşü olmayabilir.
Bir de aşk yolculuğunun ayrılığı var. Meşk ehli bilir ki, sevgiliye kavuşmak ne kadar yakıcıysa, ondan ayrılmak o kadar kavurucudur. Ama âşık, ayrılıkla da yanmayı öğrenir. Çünkü sevda, kavuşmakla değil, ayrılıkla pişer.
Velhasıl efendim…
Ayrılık acıdır, doğrudur. Ama ayrılığın en fenası, aynı sofrada oturup da aynı duyguyu paylaşmamaktır. Aynı evde yaşayıp da birbirine yabancı olmaktır. Aynı dili konuşup da gönül diliyle anlaşmamaktır. İşte bu, ayrılıkların en koyusudur.
Kalburabastı Efendi der ki:
“Gerçek ayrılık, bedenlerin uzaklığı değil, gönüllerin suskunluğudur.”
Son olarak defterime şu satırları düşeyim ki, ibret ola:
— Ayrılık, ölümü hatırlatır. Çünkü ayrılık küçük ölümdür, ölüm ise ebedî ayrılık. Ama iman eden bilir ki, her ayrılığın ardında bir kavuşma vardır. Dünyada kavuşamasak da, Hak katında vuslat vardır.
Efendim…
Ayrılığın da çeşitleri var elbet. Bir de “gönüllü ayrılıklar” vardır. Hani insan kendi kendine “Biraz uzak kalalım da kıymet bilelim” der. Sonra bakar ki o mesafe, araya denizler, dağlar koymuş. İşte Kalburabastı Efendi bu hâle güler der ki:
“İnsanoğlu bazen kendi kazdığı kuyuya düşer, sonra da kuyuya bakıp ‘Beni kim itti?’ diye sorar.”
Bir başka ayrılık da, teknolojiyle gelir. Aynı evde oturup ayrı ayrı telefon ekranlarına gömülenler… Göz göze bakmazlar, gönül gönüle dokunmazlar. Ayrı odalarda değil, ayrı dünyalarda yaşarlar. Kalburabastı Efendi bu manzarayı görünce yine hicveder:
“Bir zamanlar ayrılık, tren istasyonunda olurdu; şimdi aynı salonda, Wi-Fi şifresini bilmeyenle başlar.”
Ama unutulmamalıdır ki ayrılık bazen rahmettir. Çekilen özlem, vuslatın tadını artırır. Bir dostun yokluğu, onun kıymetini gösterir. Sevdiğinden ayrılmak, aşkın sabrını öğretir. Kısacası ayrılık, gönle imtihan, insana terbiye, hayata mana katar.
Kalburabastı Efendi buyurur:
“Her ayrılık bir hicret, her vuslat bir bayramdır. Lakin hicreti bayrama çeviren, sabırdır.”
Anadolu’da derler ki:
“Ayrılık odun ateşi gibidir; uzak durursan söner, üstüne varırsan yakar.”
“Ayrılığın ekmeği gözyaşıdır, ama onun da tuzu umuttur.”
“Gönülden ayrılık olmaz; ten ayrılsa da yürek birbirini bulur.”
Kalburabastı Efendi der ki:
“Sevdiğinden ayrılan insan, aslında kendi sabrına kavuşur. Çünkü sabır, ayrılığın gizli yoldaşıdır. Vuslatı bekletir, gönlü pişirir, insanı olgunlaştırır.”
Ve yine bir hicivle sözü tamamlar:
“Eskiden ayrılık, köyden kente göçle olurdu; şimdi bir ‘çevrimdışı’ uyarısıyla başlıyor. İnsan, sevdiğinin sesini değil, son görülme saatini özlüyor.”
Efendim, ister felsefesini alın, ister mizahını, ister hicvini; ayrılık hepsini taşır.
Çünkü ayrılık, insanın en eski, en yeni, en kalıcı misafiridir.
Ve dua ile noktalayayım:
Allah hiçbir gönlü vuslatsız, hiçbir gözyaşını cevapsız, hiçbir ayrılığı da sonsuz bırakmasın.
Ser Feyzlizof Delibal Hazretleri
Nam-ı diğer Celil ÇINKIR
5.0
100% (12)