Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
MuratKEREMk
MuratKEREMk

Rezonansın İnsan Gerçeğindeki Yankısı: Akıl, Kalp ve Ruhun İlâhî Senfonisi

Yorum

Rezonansın İnsan Gerçeğindeki Yankısı: Akıl, Kalp ve Ruhun İlâhî Senfonisi

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

119

Okunma

Rezonansın İnsan Gerçeğindeki Yankısı: Akıl, Kalp ve Ruhun İlâhî Senfonisi

Rezonansın İnsan Gerçeğindeki Yankısı: Akıl, Kalp ve Ruhun İlâhî Senfonisi

Yazar: Murat Kerem



Rezonans Sadece Fizikte mi Vardır?

Fizikte rezonans, bir sistemin kendi doğal frekansına uygun bir dış titreşimle karşılaştığında o frekansa yüksek bir genlikle cevap vermesidir. Bu tanım teknik gibi görünse de, insanı yalnızca biyolojik ya da fiziksel bir varlık olarak görmek eksik olur. Çünkü insan; beden, akıl, kalp ve ruhtan oluşan çok katmanlı bir varlıktır. Bu yönüyle rezonans, sadece fiziksel değil, varoluşsal bir olgudur. İnsan, hakikatle karşılaştığında bazen bilgiyle, bazen bir bakışla, bazen de aşkın bir hitapla sarsılır. Bu sarsıntı, onun derinliklerinden yükselen bir senfoniye dönüşebilir.



I. Bilgiyle Titreşmek: Öğrenmede Akıl, Kalp ve Ruhun Rezonansı

Akıl: Anlamlandırmanın Zeminidir

İnsan aklı, verileri toplayan, sınıflandıran ve onları anlamlandırmaya çalışan bir merkezdir. Ancak akıl tek başına her zaman yeterli değildir. Kur’ân bu bağlamda şöyle buyurur:

“Onlara kalpler verdik, fakat onunla anlamazlar; gözler verdik, fakat onunla görmezler; kulaklar verdik, fakat onunla işitmezler…”
(A’râf, 179)

Bu ayet, anlamanın sadece akılla değil; kalp ve işitme gibi daha derin boyutlarla ilişkili olduğunu bildirir. Bu da ancak iç rezonansla mümkündür.

Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur’da vurguladığı şu cümle bu hakikati özetler:

“Bir zerre ihlaslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır.” [2]

Bilginin insanı dönüştürmesi, sadece miktarına değil; onunla kurulan iç ilişkiye bağlıdır.



Kalp: Bilgiyi Dönüştüren Ayna
Akıl anlamlandırır; ancak kalp anlamı derinleştirir. Kalpte oluşan manevî rezonans, bilgiyi ahlâka dönüştürür. Bediüzzaman Said Nursî, marifet-i ilahiye ile ilim arasındaki bu ayrımı şöyle ifade eder:

“İlim ise marifetin vesilesidir. Fakat marifet, yalnız ilim ile hâsıl olmaz. Belki çok defa, hâl ile, sevgi ile, zikir ile, kalbin tasfiyesi ile hâsıl olur.” [3]

Bu yönüyle bilgi sadece zihne değil, kalbe de hitap etmelidir. Kalpte bir karşılık bulmayan bilgi, davranışa dönüşemez.



Ruh: Bilgiyi Sonsuzluğa Taşır

Ruh yalnızca anlamak istemez; hakikatin içine girmek, onunla bütünleşmek ister. Fethullah Gülen’in bir eserinde dikkat çekici bir yorum şöyledir:

“İnsan sadece aklın ürettiği bilgiyle yetinirse donuklaşır. Ancak ruhun derinliğiyle beslenen bilgi, hikmete dönüşür.” [4]

Ruh rezonansa geçtiğinde bilgi yalnızca bilinmekle kalmaz; yaşanır ve nihayetinde bir “ilm-i hâl” ve “ilm-i ledün”e dönüşür.



II. Aşkın Yankısı: Kalbî ve Ruhsal Rezonansla Sevgiye Açılmak

Mecazî Aşk: Kalbin İlk Titremesi

Sevgi, iki kalp arasında frekans uyumudur. Hz. Peygamber’in rivayet edilen şu hadisi, bu etkileşimin mahiyetini veciz biçimde özetler:

“Ruhlar ordular hâlinde yaratılmıştır. Uyum sağlayanlar birleşir, uyuşamayanlar ayrılır.” [5]

İki kalbin aynı titreşimde buluşması, sevgi ve aşka kapı aralar.

Fuzûlî’nin meşhur beyti, bu tür bir mecazî aşkın ruhsal titreşimle ilgisini ortaya koyar:

“Aşk derdiyle hoşem, el çek ilâçtan tabîb / Kılma derman kim helâkim zehr-i dermanındadır.” [6]

Buradaki “zehr-i derman”, aşkın acısında dahi bir tat olduğunu, yani aşkın ruhsal dönüşüm vesilesi olduğunu ima eder.



İlâhî Aşk: Ruhun Hakikatle Rezonansı

Yunus Emre, ilâhî aşka dair şöyle demiştir:

“Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni.” [7]

Burada mecazî aşk yerini ilâhî aşka bırakmıştır. Ruh artık beşerî sevgilerle değil, Allah’ın nazarıyla tatmin olur. Fethullah Gülen’in bir çalışmasında bu duruma şöyle değinilir:

Allah aşkıyla yanan bir gönül, artık başkasının sevgisine değil, Allah’ın nazarına taliptir.” [8]

Kur’ân da bu frekans uyumunu şu şekilde ifade eder:

“Onlar, Allah anıldığında kalpleri titreyen kimselerdir.”
(Enfâl, 2)

Bu titreme, rezonansın en saf hâlidir: insanın Rabb’iyle senkronize oluşunu gösterir.



III. İmanda Rezonans: Akıl, Kalp ve Ruhun Senfonisi

Akıl: Tefekkürle İman Derinleşir
Kur’ân şöyle buyurur:

“Onlar dinleyip en güzeline uyanlardır.” (Zümer, 18)

Bu ayet, aklın işlevini sadece dinlemek değil; seçmek ve değerlendirmek olarak çizer. Bediüzzaman’ın ifadesiyle:

“İman hem nurdur, hem kuvvettir.” [11]

Bu nur sayesinde akıl, kâinatı karanlıklar içinde değil; mânâlarla dolu bir kitap gibi görmeye başlar. Yani akıl, imanla sadece bilgi üretmez; hakikati görmeye başlar.



Kalp: Tasdikle Titreşir

Kur’ân’da sıkça geçen “kalplerin mühürlenmesi” ifadesi (Bakara, 7), kalbin rezonansa kapalı hâline işaret eder. Kalp hakikate açık değilse, bilgiyle karşılaşsa da yankı oluşmaz. İman, bu yankının oluşmasıyla kalpte kök salar.



Ruh: Teslimiyetle Uçar

Ruh imanla yükselir. Fethullah Gülen’in ifadelerinde bu durum şöyle aktarılır:

“İman eden bir ruh, artık her şeyle rezonans hâlindedir: çiçekle, yıldızla, Kur’ân’la, Allah’la…” [12]

Bu senkronizasyon, ruhun evrensel uyum hâlidir. Artık o, varlığın senfonisine katılmıştır.



Bilim ve Zikir Arasında: Kalbin Rezonans Gücü

Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, kalbin elektromanyetik alanının beyinden yaklaşık 5000 kat daha güçlü olduğunu ortaya koymuştur. [13] Bu, kalbin yalnızca bir organ değil, yüksek frekanslı bir enerji yayıcı olduğunu gösterir. Kalp, çevresiyle etkileşime geçen güçlü bir rezonans merkezidir.

Kur’ân bu hakikate işaret eder gibidir:

“Bilesiniz ki kalpler, ancak Allah’ı zikretmekle mutmain olur.” (Ra’d, 28)

Kalbin tatmini sadece bilgiyle değil; zikrullah ile, yani kalbin Allah’la frekans uyumu yakalamasıyla mümkün olur.

Bilgiyle bir seviyeye kadar ulaşılır; fakat îmânın zirvesi, ancak kalbin rezonansa geçmesiyle yaşanır.
Akıl, insanı bilgiye götürür; kalp, imanın menzilidir.
Ruh ise bu imanın semâsında kanat çırpar.

İnsan Bir İlâhî Senfonidir

İnsan sadece madde değil;
Akılla düşünen,
Kalple hisseden,
Ruhla sonsuzluğa açılan
bir ilâhî senfonidir.

Bu senfoninin ahengi, iç rezonansın gücüne bağlıdır.
• Bilgiyle rezonans: Hikmettir.
• Aşkla rezonans: Vuslattır.
• İmanla rezonans: Kulluktur.

İnsan, titreştiği yere akar.
En sahici rezonans, insanın Rabb’iyle senkronize olduğu andır.



Kaynakça

[1] Kur’ân-ı Kerîm, A’râf Suresi, 179
[2] Risale-i Nur Külliyatı, 17. Lem’a, Şahdamar Yayınları
[3] Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, 23. Söz, 2. Mebhas, Şahdamar Yayınları.
[4] Fethullah Gülen, Prizma II
[5] Sahîh-i Buhârî, Nikâh, 48
[6] Fuzûlî, Divan, Aşk Kasidesi
[7] Yunus Emre, Divan, İlâhîler
[8] Fethullah Gülen, Zaman ve Mekân Üstü
[9] Kur’ân-ı Kerîm, Enfâl Suresi, 2
[10] Kur’ân-ı Kerîm, Zümer Suresi, 18
[11] Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, 23. Söz, 2. Mebhas, Şahdamar Yayınları.
[12] Fethullah Gülen, Işığın Göründüğü Ufuk
[13] McCraty, R., Atkinson, M., Tomasino, D. (2001). Science of the Heart: Exploring the Role of the Heart in Human Performance. HeartMath Institute.

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Rezonansın insan gerçeğindeki yankısı: akıl, kalp ve ruhun ilâhî senfonisi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Rezonansın insan gerçeğindeki yankısı: akıl, kalp ve ruhun ilâhî senfonisi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Rezonansın İnsan Gerçeğindeki Yankısı: Akıl, Kalp ve Ruhun İlâhî Senfonisi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL