Benim buluşuma göre bütün insani kötülükler, insanların bir arada sessizce oturamamalarından kaynaklanmaktadır. moliere
Halit Durucan
Halit Durucan

Hey Gidi Günler Hey...

Yorum

Hey Gidi Günler Hey...

( 4 kişi )

4

Yorum

7

Beğeni

5,0

Puan

269

Okunma

Hey Gidi Günler Hey...

Hey Gidi Günler Hey...

O Eskidendi…

Eski Çamlar Bardak Oldu:

İnsanların yaşı kemale ermeye başladığında hüzün kaplıyor yüreğini. Kimi yalnızlığına sarılırken, kimi bu dünyayı umursamadan yaşayabiliyor.

Yalnızlığı dost edinenler, gecenin kederli çehresinde geçmişine yolculuk ediyor. Teselli kaynağını o sisli ve dalgalı geçmişinde arıyor. Kimi zaman haylaz çocukluğu, kimi zamanda uysal çocukluğu geliyor aklına. Annesi, babası, kardeşleri ve arkadaşları birer film sahnesi gibi akıp geçiyor, hüzün yüklü gözlerden.

Sonra;

Anıların akıntılarına bırakıyor kendini. Hayatın zorluğunu hırçın dalgalara benzetip, tıpkı çocukluğunda olduğu gibi, tıpkı gençliğinde olduğu gibi o hırçın dalgalarla boğuşmaya başlıyor. Anılar, ah o deli-dolu, siyah-beyaz anılar…

Anılarda yaşamak bile geçmişin tazeliğini hiç kaybetmeden zihinlerde dolanıp duruyor. Göz önünde sanki bir sinema perdesi açılıyor da birilerinin hikâyesini seyrediyor, dinliyor.

Bayram günleri, dedeler, nineler, babalar, anneler, amca ve dayılar, hala ve teyzeler. Büyük bir heyecanla büyüklerin hanelerine koşuşuyorlar. El öpmeler, sarılıp bayramlaşmalar ve çocuklara verilen şekerler, hediyeler ve bayram harçlıkları. Çocuklar, harçlıklarını ceplerine bohçalayıp o günün bakkal amcalarına koşuşuyorlar. Maytaplar, mantar tabancaları, kurulacak olan oyun sahnesinde oyunlara dönüşüyor. Vuranlar, vurulanlar ve sevinç çığlıkları…

Çocukluk aklıyla yeni oyunlar icat ediliyor. Bir yarıştır başlıyor. Yenilenler ve yenenler saf saf oluyor bir anda. Kimi çocuk suratlar yere düşüyor, kimi suratlarda çiçekler açıyor. Galip gelmenin dayanılmaz çığlığı…

Yeni elbiseler, arkadaşlarla paylaşılırdı. Bir gün ben, diğer gün bir başka arkadaşın sırtında görürdük o yeni elbiseleri. Yamalıklı çorapların, gömleklerin ve pantolonların yamalıklı olmasından asla hicap duymazdık. Her çocuk, arkadaşlarının hayatından bir anı yaşıyordu çünkü.

Yeni ayakkabı veya bir oyuncak alındığında, giymelere-oynamalara kıyamazdık. Çocukça duyguların bize emriydi ayakkabılara, oyuncaklara sarılıp yatmak. O ne müthiş bir mutluluktu öyle, tarifi imkânsız...

Çocukların yüreği temiz olurdu. Kin ve nefret nedir pek bilinmezdi. O yaban bir kelimeydi, bilmece gibi bir şeydi. Kırgınlıklar olsa da saman alevi gibi bir anda söner giderdi. Bisikletler, topaçlar, toplar ve misketler paylaşılırdı. Paylaşmanın verdiği o müthiş heyecan çocuksu yüreklerde çiçek olur açarlardı.

Okullarımız;

Okumayı sevdiriyordu öğrencilere. Başarılı olan çocukların göğsüne kırmızı, sarı ve mavi kurdeleler takılırdı. O engârenk kurdeleler öğrencilerin yüreği üzerine konan renkli kelebekler gibi dururdu. Öğrencilerin yüreği ise bir kelebek hafifliğinde heyecanla atmaya devam ederdi; azimle, şevk ve heyecanla. Kırmızıdan sarıya, sarıdan maviye geçiş yapmanın yarışı içinde olurlardı.

Öğretmenlerimiz; o ilim saçan elleri öpülesi muhterem öğretmenlerimiz. Hal-hatır sorarlardı, analarımıza-babalarımıza. Öğrenciler hakkında velilere bilgiler verilirdi, nazikçe. Babalar ve analar, öğretmenlerin öğütlerini çocuklarına bir bir anlatırlardı. Yapmaları gerekenleri ve yapmamaları gerekenleri öğütlerlerdi; atadan nasihatler gibi.

Öğrenciler, ar-edep ve saygı üçgeninde hazırlanırdı hayata. Hayatın azgın dalgaları ne kadar sert vursa da suratlara, bir tebessümle o azgın dalgalar dinginleşir, yürekler yumuşar, yere düşen yüzler ve yıkılan kaşlar yerli yerine otururdu. Çünkü eğitim, eğitim gibiydi. Kaliteden asla ödün verilmezdi.

Tatillerde çocuklar en yakın camilerde Kuran kurslarına gönderilirdi. Dualar, ayetler, dinin temel emir ve yasakları öğretilirdi. Hocalar hocaydı ama elinden değneği de tespihi de hiç eksik olmazdı. Yanlış okuduğumuzda kafamıza o hoca deyneği bir iner bir kalkardı; tak tak tak, bir, iki, üç…

Çocukluk ile delikanlılık çağı arasında, bizim iki önemli eğlencemiz vardı. Biri uçurtmalar, diğeri de güvercinlerimiz. Güvercinlerimizi mavi sonsuzluğa uçururken; bilemezdik ki özgürlüğün sırrı güvercinlerin kanatlarında saklı bir hazine olduğunu.

Babalarımızın yaptığı elvani uçurtmalarımızı rüzârın kanatlarına takar, koyu mavi gökyüzünü selamlamasını seyrederdik. Uçurtmalarımız, mavi sessizliği selamlarken, biz çocuklar da uçurtmalarımızı selama dururduk; daldan dala konan hercai yüreğimizle.

O dönemin insanları, ebrar gönüllü insanlardı. Huyu temiz, eli temiz, yüzü temiz. Saygı-selam yüzlerden ve dillerden hiç eksik olmazdı. Barış ve esenliğin uzun zaman devam ettiği günlerdi o güzel günler. Neredesiniz ebrar yürekliler, nerede?...

Ve nihayet;

O koskoca ömür bir anda sanki fırtınalara, dalgalara kapılmış gibi gelip geçti. Geceler; yıldızların göz kırpmalarını ve mehtabın ışıldayan yüzünü selamlarken heyecan veriyordu biz çocuklara. Beleniyo-ruz, geçmişin acı-tatlı hatıralarına, nazlı ve hüzünlü bir yolculuğa çıkıyoruz. Kimi-kimsesi kalmamışlığın hüznü ile geçmişimize öykünüyoruz.

Şu asırda, şu günlerde;

Çocuklar kurt olmuş, giyinecek post arıyor. Anasına-atasına tokat atmayı delikanlılıktan sayıyor. Babasına “moruk-peder” demeyi entelektüellik olarak algılıyor. Anasına da “buruşuk Ayşa” diyerek aşağılıyor! Ne saygı, ne sevgi ne de hürmet kaldı. Dostluk adına, insanlık adına, sevgi, merhamet ve paylaşım adına, hiçbir şey kalmadı bu asrın insanları yüreğinde…

Dini bayramların içi boşaltıldı. Artık bayramlar; et bayramı, şeker bayramı ve uzun tatil bayramı olarak yaşanıyor. Dinci çevreler, dini bayramları ticaret günü olarak görüyorlar. Din askıda görücüye çıkmış, gözümüz aydın!..

“Nereye kayboldu şu bizim bayram? Göremedim de”

“Haa, şu bizim bayram mı? Galiba şu yöne, bir şeyler almaya, batıya doğru gidiyordu. Pardon, sen bereket yüzlü bayramı mı arıyorsun, yoksa Nemrut suratlı Bayram’ı mı? Bereket yüzlü Bayram’ı arıyorsan, o sizlere ömür..."

Hey gidi günler hey…

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Hey gidi günler hey... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hey gidi günler hey... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hey Gidi Günler Hey... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi Etkili Yorum
gül peri
gül peri, @gulperi
23.9.2025 01:23:49
Yazınızı okurken çok duygulandım.Hatta zaman zaman gözlerim sulandı Gerçekten hey gidi günler hey dedirtti.
aalesef zaman ger gelmiyor ne yazık ki.O günleri bir daha yaşamak için neler vermezdim.
Nekadar da mutluyduk.ayakkabımız bezden çorabımız yamalıydı.
ama bayramlarda sevinçten havalara uçardık
gece gece beni ağlattınız iyi geceler sağlıcakla kalın
superbaba
superbaba, @superbaba
3.10.2025 12:29:29
5 puan verdi
Çocukluğuma götürdünüz beni...
Bayramları iple çekerdik.
Erkenden camiye giderdik.
Cami çıkışı özellikle kimlerin bahşiş vereceğini bilir, öncelikle onların elini öperdik...
Çocuk oyunları vardı...
Bir kültür hazinesi...
Giderek unutuluyor.
Oturup bir kitapta toplasam mı diye düşünüyorum...
Ama kuralları giderek unutuyorum...
Ha! Gençlerde saygı mı dediniz...
Balkonda oturmuş kitap okuyordum.
Hemen yanımızda bir lise vardı.
Bir kız öğrenci, muhtemelen kendisini terk eden sevgilisiyle konuşuyordu...
Sesini kısmayı hiç düşünmüyordu...
"Siktir gidin yaşamımdan..." diyordu...
"Seni de s.. kiyorum onu da s... kiyorum" diyordu...
Şimdi anlatıyorum, garipseniyor.
İlerde bunları anlatsak belki onlara hafif gelecek...
Gidiş nereye, belli değil...
Saygılar...
Gönül Pınarı
Gönül Pınarı, @gonul-pinari
23.9.2025 06:37:25
Güzel bir paylaşım ancak o "Hey gidi günler hey'in" batısı doğusu yok (!) ben batısını da gördüm doğusunu da hele hele Arabistanın o sahil kentlerine gidip de görmek lazım ahlaksızlıkları. Daha ötesini söylemeyim. Benim diyeceğim şudur. İyi her yerde iyi, kötü her yerde kötü gerisi teferruat.
Kaleminiz daim olsun.
Etkili Yorum
ali görgan
ali görgan, @aligorgan
23.9.2025 00:50:25
5 puan verdi
Ahh ahh
Kıymetli hemşehrim!
O günler geçti gitti.
Ne kadar hoş ne kadar güzel yıllar imiş meğer.
Ben uzun süre köyüme gidemedim
Kendi kabileme küsmüştüm.
Hasret artık gırtlağa dayanınca Allah nasipmetti gittim ev yaptım
Şimdi sık sık gidiyorum ama...
Ne eski köy kalmış, ne de eski insanlar.
Bende derin yaralar var bu konuda çok dertliyim.
Bu muhteşem yazıyıyı hazla ve içim burkularal da okudum.
Muhtemslrn yarin birkaç defa daha okurum.
Toprağım
Emeğine , bozkır sevdalı yüreğine sağlık.
Nicelerine dileğimle.
Saygım
Ve selamlarumla.

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL