Benim buluşuma göre bütün insani kötülükler, insanların bir arada sessizce oturamamalarından kaynaklanmaktadır. moliere
ŞuLeCannn
ŞuLeCannn
VİP ÜYE

Şapkalı Köyün Kavalyesi 2

Yorum

Şapkalı Köyün Kavalyesi 2

( 4 kişi )

4

Yorum

9

Beğeni

5,0

Puan

257

Okunma

Şapkalı Köyün Kavalyesi 2

Şapkalı Köyün Kavalyesi 2


"İnsan böyle bir varlıktı işte. Olmayanı bekleyen, yiten ve yitirilen, anlam yükleyen, sevgiyi de nefreti de göğüsleyendi her gün tekrar tekrar..."


Saksağan, kiracısı olduğu kamelyayı tam da terk edip gökyüzüne karışmıştı ki; kirli beyaz, şişman bir kedi aldı yerini. Çatıya, kırk yıldır orada yaşıyormuş gibi keyiflice serildi ve uykunun kollarına bıraktı, esnemekten yorulan vücudunu...

Yüreği soba gibi cayır cayır yanan insanları severdi sevda. Sevda bir kediye benziyordu esas kızın dünyasında. Ona sıcaklık gösteren yüreklerin yanında, sobanın yanında mışıl mışıl uyuyan keyifli bir kediye dönüyordu. Dertlerini, tasalarını ise soba dumanının çıktığı bacadan yolluyordu, çok ama çok uzaklara. Sen hiç parayla keyif satın alan birisini gördün mü diye sordu esas kız yüreğinin ta derinlerinden? Birileri hala mutluluğun asıl sebebinin para olduğunu iddia ediyorsa, mağarada yaşayıp sırtında gömleği bile olmayan adamın ermişliğine, sevincine bakıp iç çeksin. Çünkü sırtsız adam öyle bahtiyardı, az ve öz olanın içinde.

Taş evlerden örülü köyüne daldı esas kız. Hiçbir şeyin, her şey olduğu, en ufak bir parçanın bile işe yarar düşüncesiyle taş aralarına sıkıştırıldığı günleri anımsadı. Çocukluk günlerinde öğrenmişti, şu anda minimalist yaşam diye yutturulan akımı. İnsan yaşayarak öğrenirdi, anılarla çoğaltırdı tecrübelerini, bilgeliğini, benliğini... Önceleri sürekli almaktı moda, şimdiyse azaltmak öyle mi? Bir şey sadece moda akımı olunca mı kıymetliydi, günceldi, sürdürülebilir ya da popülerdi?

Umudu paylaşamayan insanlar, ekmeğini asla paylaşamayacaktı diye düşündü pancar yaprakları dolu poşetini elinde sallarken. Artık eve geçmeli ve hayallerindeki gözlemeyi pişirmek için kollarını sıvamalıydı kız. Günün, günlüklerin, zihinlerin yoğunluğundan o da nasibini almıştı ve her şeyi çok sık unutuyor, bu yüzden de yolda yürürken bile zihinsel tekrarlar yapıyordu kelimelerden örülü...Un, su, tuz, un, su, tuz, unn...

Eve girer girmez oh bee dedi. Ev ve yuva arasındaki o keskin ayrımın içinde, evi yuva yapabilmek için hemen tencereye bir vişne kompostosu koydu, içine tarçın kabukları ve karanfil attı; doğadaki zehirli gazları, insanları, bütün negatiflikleri hiç olmadığı kadar uzağa göndermek istiyormuş gibiydi, bunu yaparken. Öncesinde ellerini yıkamış, şalını askıya asmış, önlüğünü üstüne geçirmiş, tırnaklarını kontrol etmişti bile. Bütün detaylar ait olduğu koltukta yerini aldığında kız, evrene un, tuz ve suyun muhteşem uyumunu yaymaya başlamıştı...Hamur yoğururken insanlık hamuru hakkında felsefe yapmamak için hayallerini, düşüncelerini geçiştirdi çünkü; bu anı kahve saatine saklamıştı. Hamur üç beş tokattan sonra hazırdı ama birazcık dinlenmesi gerekiyordu. Keşke her şey böyle kolay olsaydı ’kıvam almak’ denilince diye geçirdi içinden. Sıra kendisini dinlendirmeye gelmişti. Kahvesini şekersiz, duble bir fincana naklettikten sonra balkonda en sevdiği köşeye kuruldu istemsiz. Artık, içinde baharları, balkonunda saksıları, hücrelerinde insanları sevmeye, düşüncelerini ayrıştırmaya, her şeyi günle güncellemeye başlamıştı bile. İçeride tezgahtaki su dolu leğende pancar yaprakları kirlerinden arınıyordu. Öyle çamurluydu ki bir o kadar da gamsız. Tuz serpiştirilmişti üzerinden. Tadı tuzu yerindeydi yaprakların. Mikroplardan arınma işi bittiğinde nazikçe doğranıp ocağa alınacaklarından habersiz, suyun dalgalarında yüzmenin tadını çıkarıyorlardı. Pişmek emek istiyordu. Bugün pancar yaprakları için stressiz, tatil tadında bir gündü. Bahçelerinden koparılmış olsalar da, epeyce yollarda dolaşmış, yeni bir eve taşınmış ve yüzerek günün keyfini sürmüşlerdi. Bir iki durulanmadan sonra da güneşlenmeye de hazırdılar sanki...

Balkonda kahvenin son dumanı, düşüncelerle havaya karışıyordu, balkon camının pervazında eski bir radyodan Neşet Ertaş’ ın sesi yayılıyordu bahçeye doğru. Devam edecek...

www.youtube.com/watch?v=gjig3YuFMzw&list=

ŞuLeCan

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Şapkalı köyün kavalyesi 2 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Şapkalı köyün kavalyesi 2 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Şapkalı Köyün Kavalyesi 2 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi
Gule
Gule, @gule
23.9.2025 23:15:14
Tabi canım pancarların keyfine diyecek yok, belki de çoktan beş yıldızlı mide asidinde demirini örseleyip, şezlongda güneşleniyorlardır:)

Bu balkon senin mi gerçekten yoksa hayal mahsulü mü? Çok şirin ve otantik...neler neler yazdırır insana...

Masal güzel ilerliyor Şule, takipteyim👍
İyi akşamlar🌠🥱
Etkili Yorum
Güney
Güney, @issiz-siir
23.9.2025 14:03:54
her tarafı sıcak samimi güzel bir anlatı. sükunet ve huzur bu anlatılanlar olsa gerek ve üzerine Neşet baba. Kalemine sağlık ŞuLeCan.
www.youtube.com/watch?v=gjig3YuFMzw&list= bişey açılmadı.
Etkili Yorum
Halit Durucan
Halit Durucan, @halitdurucan
23.9.2025 01:10:11
5 puan verdi
Güzel bir paylaşımdı Şule şairem. Tebrik eder, gecenize gönlünüze esenlikler dilerim.
Etkili Yorum
M.Y.
M.Y., @m-y
22.9.2025 23:59:38
5 puan verdi
Resme baktım .Bahçeli evlerin balkonlarında niye bu kadar saksıda çiçek yetiştirilir ki. uzaktan sarı çiçekler ben buradayım diyor. Pancar yapraklarının sonunu merak ettim elle mi kopartıldı, bıcakla mı doğrandı.?
Saygılar apla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL