5
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
308
Okunma
“İtin duası kabul olsa gökten kemik yağar.”
Eski bir söz. Ama mesele şu: Gerçekten itin duası kabul olmaz mı, yoksa it dua etmeyi mi bilmez? Bence ikinci ihtimal daha kuvvetli. Çünkü dua etmek için biraz ihlas gerek, biraz da yönünü bilecek bir bilinç… İtin payına kemik düşer, dua değil.
Biz insanlar öyle miyiz ya? İhlasla, yanık bir kalple dua edelim… Gökten et döner bile yağar, yanında yayık ayran da . Hem de buz gibi... Yağmaz mı diyorsunuz? Niçin yağmasın? Yoksa duanın da bir mantığı, bir olabilirliği mi var?
Dua edeceğimiz şeyin olma ihtimali mi olmalı? Olursa “duam kabul oldu” diye seviniriz. Olmazsa “demek ki daha iyisi verilecek” ya da “olsun, sevap yazıldı” der, gönlümüzü avutmaya bakarız. Yani dua, hem dilek hem bahane. Peki soralım: Dua Tanrı’yı değiştirebilir mi?
Cevap net: Hayır. Çünkü benim Tanrı zannıma göre Tanrı değişmez, eksiksizdir. Depreme “defol” deseniz, deprem def olmaz. Belki biraz mizah yaparsınız, “def olmadı ama davul oldu” dersiniz; fakat yer sallanır, şaka orada kalır.
Duanın bir de insan tarafı var tabii. Hani göğe laf edersin de, asıl kendi içine seslenmiş olursun. Kaygını bırakırsın, korkunu yatıştırırsın. Bir nevi “kendi kulağına fısıldamak” gibi. İnsanın içi rahatlar, yükü hafifler. Duanın kabulünün en hızlı şekli bu işte: Daha dua bitmeden huzur çöker.
Peki, hangi dualar?
Asıl mesele burada başlıyor. Kabul olacak dualar, Tanrı’yı değiştiren değil, Tânra’yla oyun kuran dualardır. Tânra… yani doğanın içkin zekâsı. Oyunbaz, yorumcu, akışı yönlendiren güç. Evrenin sahnesini kuran Tanrı’dır; sabittir. Ama o sahnede oyunu tazelemek, çeşitlendirmek, canlılığı beslemek Tânra’nın işidir.
(Ben Tânra’yı yazınsal karakter olarak kullanıyorum ama bildiğim hiçbir şey yok, her yanışı her sönüşü ayrı bir şaşkınlık).
İşte dualar da ancak bu oyuna katkı sağlarsa karşılık bulur. Akışı beslemeyen, sadece egoyu şişiren dualar boşadır. “Yağmur yağdır” diye dua edilmez mesela. Edenler niye eder? Belki çaresizlikten, belki de “sünnettir” diye. Caiz, müstehap diyen de var. Hadis rivayetleri de. En dürüstleri ise şunu söyler:
“Duayla yağmur yağmayacağını biz de biliyoruz. Ama kul olduğumuza inanıyoruz; dua etmek kulluğun göstergesidir.”
Hah işte, bunu dedi mi, can baş üstüne.
Ama işin içinde biraz cami hocası mizahı da var. İmam, otoritesini sarsmamak için şöyle der:
“Yağmur yağması için, duaya katılanların imanı tam olmalı. Yoksa yağmaz.”
Böylece iş garantiye alınır: Yağmur yağmazsa, sorun sizdedir; imamda değil.
Bir köy kurnazı daha ileri gidip şunu demiş:
“Siz imanlı değilsiniz, hiçbiriniz şemsiye getirmemişsiniz yağmur duasına.”
Sonuç açık: Dualar Tanrı’yı değiştirmez; çünkü O değişmez, eksiksizdir. Ama Tânra… işte o sahnede oyun kurar, yeniden yorum yapar. Dualar, bu oyuna karıştığında akışa yeni ihtimaller ekler.
Yani dua, göğe savrulan bir söz değil, sahneye atılan bir replik gibidir. Doğru replik, oyunun havasını değiştirir: İçime huzur ver; doğruyu bana sezdir; bugün kimseyi kırmayayım; şekeri ve tuzu azaltmamda bana yardımcı ol...
O yüzden dua ederken göğe değil, biraz da oyuna bakmalı: Hem seyirci hem oyuncuyuz çünkü.
Seddar İnce / Mersin /20.09.2025
5.0
100% (4)