1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
186
Okunma
“...
İhtiyar, " Promete!" diye
devam etti sözüne;
„Ne cezan yaradı sana, nede çaldığın ateş bize!
Kamaştırdı gözlerini bu ışık,
senin yüzünden kör oldu insanlık!"
„ Sonra?“
„ Sonrasını hiç sorma!
Yarı Tanrı Promete gün-be-gün karıştı insanlar arasına
ve böylece insan oldu,
insan olarak başka bir ateş buldu,
adını ‘Byt‘ koydu.
Türkçe ‘Bit‘ okunur ki;
Bilgisayar denen ateşli kutunun en küçük birimidir
Ve;
’ Bilgesiyle insanlığı aydınlatı!’ denir.“
…
Tut ki yukarıda küçük bir kısmını okuduğunuz HOMER (10 ) şiirimin tamamını okumadınız. Sizlere ben bizim Nasrettin Hoca gibi; “Okuyanlar okumayanlara anlatsın!” da demiyeceğim. Çünki bu “okuyanlar” şiirin içine kendi yorumlarını da katarak size Promete diye başka bir kişiliği tanıtabilirler.
Eğer okumadınız ise “Bana ne!” ile de işin içinden çıkmak çok ucuz bir şey olacağı için, ben bu umursamazlığı yapmadım ve şiirin tamamını KAHVALTIDA hikayesinin başında sizlere sundum.
İşin en kötüsü ise bu soruya okumadan verilecek olan, “Okuduk!” cevabıdır. O zaman Nasrettin Hoca gibi; “Ee, okudıysanız ben size neyi ve niye anlatayım?” deyip kürsüden inmekte vardır işin içinde.
Doğal olarak şimdi siz bana; “Promete ile Hoca Nasrettin’in ne ilişkişi var?” diye soracaksınız. Ben buna örnek olarak Homer’in ilk destanı “İLYADA” yı gösterebilirim. Çünkü ağızdan-kulağa ulaşan bu destanın adı, bir bakarınız günümüze “ADAYLİ” olarak ters bir şekilde geliverir. Yazarı hâlâ Homer’dir ama; 400 yıl boyu yazıta geçmemiş ve 2 bin yıl sürecinde; İçeriği ve sonu yerel politik gereksinmeler nedeniyle değiştirilmiş “Truva Gerçeği” hileli bir “Taha At” ın içine konuvermiştir.
Antik Yunan inançlarına göre; Gökyüzünden ateşi çalan Promete, bu enerjiyi yeryüzüne inip insanlara armağan ettiği için Atina Olimpia dağının tepesinde oturan tanrılar tarafından cezalandırılır. Böyle bir anlatıma; “Nede olsa söylence!” der ve geçeriz. Ama benim Promete şiirimde anlatmak istediğim başka bir sorun, tabiki bunu başarabilmişsem! Yinede amacımı cessur bir deneme gücelleştirerek sizlerin irdelemesine sunuyorum. Belkide siz; “Bre kardeşim, ben ülkemin sorunları ile haşır-neşir iken Promete’den ve Truva’dan bana ne ?” diyeceksniz. Bu seçeneği de sizin umursamazlığına bırakarak, basit bir “Düş Gezgini” olan benim, Truva hikayelerimdeki abarmaları hoşgörünüze sığınarak, bana 7 roman yazdıran bu konuya geri dönüyorum.”
Günümüze dek gelip gelişen enerjisinin en küçük parçası olan bu “Byt” in insanlığa ve uygarlığe ne gibi bir fayda getirdiği konusu doğal olarak 3 romana bile sığmaz. Bunu gayet iyi bildiğim için, bu soruya vereceğim tek cevap; Kıp-kısa, öz-mü-öz, salt ve yalın bir “Hiç” olacaktır. Çünki sizlerinde bildiği gibi bu enerjinin kaynağı “Sıfır” ile “Bir” rakamlarının dar sınırı içindeki bir tekrarlamalardır. Bu buluş; Kendimizi kurtaramıycağımız ve asla dönüşü olmayan modern bir bağımlılıktır. Biz buna “Kölelik” de diyebiliriz.
Cep Telefonu’nun, Bilgisayar’ın ve henüz gelişme aşamasında olan “Yapay Zeka” nın bu günki yaşamımıza ne getirdip, ne götürdüğünü bu ÖNSÖZ’de sizlere anlatmıyacağım. Bu iki soruya verilecek cevapları; Atalarınımızın geçmişteki yaşamlarına, tarihteki gerçek anlatılara ve kendi geçmişinizdeki anılarınıza bırakıyorum. Okuyan bilir ve sonuçları kendi yaşamında görür.
“Cips” denen bu minicik bilgi hazinesi “plastik/metal pul” un piyasalayıcısı ve Mıcrosoft firmasının büyük ortağı Bıll Gates ile, “Elma rozeti” altında çok hızlı ayrı bir elektronik yazılımı bulan Apple’nin kurucu ortaklarından olan Steve Jobs’un zenginliğine bizler çok kısa bir zamanda kul-köle olduğumuzu geçte olsa anladık. Birde siz buna yukarıdaki her iki elektronik bağımlılıktan yararlanarak, basit bir kitapçı dükkanından “Amazon” adlı devi yaratan dünyanın en zengin adamı Jeff Bezos’uda eklersek; Bu üç imparatorluğu “Promete” adına kendimizin yarattığını vede bu yüzden “Fakir, cahil, köle ve işsiz” kaldığımızı görürüz. Çünki günümüzde zengin, kültürlü, bağımsız ve güçlü bir azınlık, elektroniğin yaşamlarına getirdiği kolaylık ve zenginliklerden çok memnun iken; Çoğunluk olan büyük bir kütle her geçen gün bu yüzden işsizlik, hastalık, erken ölüm, açlık, sömürü, bilinçsizlik ve anlamsız savaşlarla karşı-karşıyadır.
Ben buraya bir “Acaba?” sorusu bırakarak kararı sizlerin irdelemesine bırakıyorum;
“Tübinger Üniversitesi Antik Çağlar Tarihi Profesörü Sayın Frank KOLB’un “Olay Yeri TROİA” (1) kitabın 152. nci sayfasından sonra 13 Nr. ile koyduğu TRUVA ÖEDEĞİ fotoğrafı ile, Prof. Manfred OSMAN HOCA’nın 14 yıllık kazı sonucunu böyle gülünç bir benzetmeyle eleştirir. Onun savunduğu tezlerin yanlış olduğunu, kazıyı bilinçli olarak “Ekonomik ve Politik çıkarlar nedeniyle” uzattığını 310 sayfalık bu araştırma kitabında tarihi ve bilimsel alıntılarla bizlere kanıtlamaya çalışır. Bu tezlerden yalnızca üçünü aslına uygun olarak burada aktarıp, karşıt tarihi alıntılar ile sizleri bilgilendirmeye çalışacağım.;
1) Yukarıda alıntısını yaptığım; Profösör Manfred OSMAN HOCA’nın; Ekonomik ve politik çıkarlat uğruna 14 yıllık kazıyı uzattığı tamamen yanlıştır. Tam tersine; Kazı sonuçlarını açıkladığı son kitabındaki (2) bilimsel açıklamaları bunu kanıtlayacak kadar tartışmasızdır. Ayrıca 6 bin bilimsel kitabı ve 10 bin makalesini hiçbir çıkar gözetmeksizin Tübingen-Çanakkale Truva Vakfı’na bağışlamasıda “Ekonomik Çıkar” tezini çürütür.(3)
2) Sayın Profösör Frank KOLB’un kitabının 75.inci sayfasında; “TROİA diye bir yer yoktur ve eski Bronz Çağı’na ait Hisarlık Harabeleri ise (W)İLUSA (=İlion) değildir!” eliştirisi de yanlıştır. Çünkü bu (W)İLUSA, TRAUSA, TROİA, TRUVA adları 3 tarihi belgede aynen geçmektedir. Birinci Belge; İsa Peygamberin doğumundan 3 bin yıl önce Hitit’lerin baş şehri Hatuşa’da, Luvi diliyle yazılı KASKAL.TUR barış anlaşmasında bu isim “(W)ilusa bölgesindeki Trausa adlı dost bir şehir” olarak geçer. İkinci Belge; Bu yazıttan 50 yıl önce kıral olan I.nci Tuhalija’nın Arzawa Toprağında yaptığı seferleri anlatan bir belgede, “Trausa” ismi geçmeden bu (W)İlusa bölgesi etraflı bir şekilde anlatılmaktadır. Üçüncü belge ise; Yunanistan’ın bugünki Piylos adasında İsa Peygamberin doğumundan 1700 yıl önce yaşamış olan Kıral Nestor’un Saray mahzeninde; Minos Saray Kültürü’ne ait topraktan pişirilmiş Gemi ve Liman Katalokları bulunmuştur. Bu levhalar üzerinde güçlükle çözülen Antik Yunan Çizgi-B Hece Harfleri yardımıyla; Akdeniz ve Ege’deki kavimlerin isimleri, sehir-liman-gemi-savaş teknikleri, bulunduğu yer ve sosyal yaşantıları hakkında bilgiler edinmekteyiz. Bu belgelerde (W)İLUSA ve TROİA simlerine sık rastlanmaktadır.
Bu 3 tarihi belgenin ışığında; Homer’in yaşadığı yıllardan 2-3 bin yıl önce Anadolu’da (W)ilusa (=İlion) bölgesi diye anılan, bugünki Biga Yarımadası’nda ‘Troia/Trausa’ adlı bir şehrin var olduğunu öğrenmekteyiz. Böylece, birtakım Avrupalı Bilim Adamları’nın savunduğu gibi "Truva’nın, İsa Peygamberin doğumundan 8 yüzyıl önce Yunanlılar tarafından kurulmuş bir şehir" olması olasıllığı ortadan kalkmaktadır. Bu varsayımı bağzı Avrupalı Bilim Adamları’nın savunmalarının nedeni; Kendi kültürlerinin kaynağı olarak kabul ettikleri ‘Truva Medeniyeti’ nin Anadolu’da, yada Anadolu Medeniyeti’ne ait olmasını istemedikleri içindir.
(1) TATORT TROİA – ISBN 978-3-506-77009-7 – FERDİNAND SCHŞÖBERG VERLAG MÜNCHEN
(2) Unesco Dünya Mirası Serisine ait Truva/Giga Yarımadasına genel, bilimsel ve tarihi gezi.– TÜBİNGEN ÇANAKKALE VAKFI YAYINLARI – ISBN 975-98175-090
(3) Prof. Manfred OSMAN HOCA KÜTÜPHANESİ – Çanakkale/İstanbul
5.0
100% (1)