Dostluk, toprak bir maşrapa gibidir, önemsiz bir nedenden birdenbire kırılır ve bir daha kullanılamaz. cicero
Gezgin Biyolog
Gezgin Biyolog

Bir Kadının İçinden Geçen Fırtına

Yorum

Bir Kadının İçinden Geçen Fırtına

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

67

Okunma

Bir Kadının İçinden Geçen Fırtına

Bir Kadının İçinden Geçen Fırtına


Alın yazısını görüş açısıyla karıştırmışçasına alnında gözlüğü elinde telefonuyla hayallerini destanları döken bir erkek, kaldırım taşına hafif uzanmış buruk postürüyle algısını bir kez olsun iş stresinden çıkarmayarak konuşan bir kadin... ikisi arasında hiç ortak yön olmasa da yolları akıl almaz bir merdivende çarpışarak platonik başlayacak ilişkileri... hayır tabi ki de öyle olmadı. Kadın hayatının tüm sırlarını tek nefeste haykırırken sokaklara adam bu nefeste sadece boğulabilirdi. Caddede yankılanan araba vızıltıları ve çocukların okul çıkışı ellerinde salladıkları sırt çantalarıyla cıvıltı saçtıklarını sananlarken hayat bir anlığına hengamede kalmıştı. Bu karışıklık içinde sıkıştığında hisseden bir kadın insanlardan en ufak temas etmeden iğrenerek çabaladığı son enerjisiyle saç tellerinden yerlere damlayan terlemiş bedeniyle geçmeye çalışıyordu. Bir şeye yetişmeye çalıştığı gerginliği belliydi ama yine de adımlarını yere sağlam basmaya adamıştı kendini. Eskiden feminizmi bağlılıkla savunur, empatilerle yere basan kadın imajını vurgulardı. Şimdilerde düşüncelerinin sadece gösteriş yapmaya çalışmakta olan, işi gücü rol kesen ilgi manyağı kişilerin çevresinde oluşundan kaynaklı olarak bulunduğu her anı gülerek geçiştiriyordu. Bulanıklaşan zihninde dönüp dolaşan düşüncelerde saplanıp kalmıştı. Hayatında yer ayırdı değer verdiği herkesin bir anda kişisel isteklerini düşündüklerini fark ettiği süreden sonra bu fırtınadan kurtulamıyordu. Hayatının sonuna kadar evinin salonunda sessizce vakit geçirmek istiyordu. Her insan onun için kulaklarını çınlatan gürültüden ibaretti. Bu gürültüyü kendi acılarıyla susturmaya çalıştığını sanarak kendi sessiz çığlıklarına gömülmeyi planlamamıştı, ama öyle olması için adeta çırpınıyordu. İse giderken ayakları geri yönde yürümeye programlanmış gibi her sabah bu zorlu güne kendi çabasıyla rutinleştirmeye çalışıyordu.

Üzerine geçirdiği salaş mavi elbisesi ve ilkbahar modasına girerek boynuna doladığı beyaz gömleğiyle savaşta ön safhalara koşan asker gibi herkese pardon derken aklında bin bir türlü sorunlarla kalabalığı yıkıp geçmeye çalışan bu kadın sakın bir sokağa kendini atıvermişti. Acelesi yoktu ama bir an önce evine gidip sakinleşmek ihtiyacı vardı. Girdiği sokakta deniz manzarasına sahip beyaz bir evin gün batımıyla parıldayan inci beyazı duvarına öyle bir odaklanmıştı ki köşeyi dönerken alnında gözlüğü olan adamı ve tam arkasında kendi halinde oturan stresli telefon görüşmesinde olan kadını fark etmeyerek ikisine birden çarpmıştı. Hayat kaderin bir oyunu mu yoksa kaderimiz hayatı yönlendiren manipülatif görünmeyen bir obje mi bilinmez ancak bu 3 stresli insan bir anda kendilerini ortak bir anda bulmuşlardı. İnsan olmayı diğer tüm organizmalardan ayıran özellik düşünebilme yapımız mıydı.. yoksa kavgaya meyilli her anı strese sürüklemeyi düşünmeyi biz insanlar mı seçiyorduk. Bu 3 stres topuyla atacağını sandığı stresin hakiki oyuncağı olmuşlardı bile ama hiç birinden en ufak bir kıvılcım çıkmadı. Kısa ama derin bir sessizliğe büründüler. Bu sessizliği uzaklardan geçen gelin konvoyunun kornaları yıkıp geçti. Ama birbirlerine bağırmayı seçmek yerine teşekkür eden bakışlarıyla birbirlerine bakıp yollarına devam ettiler. Mavi elbiseli kadın yoluna devam etmeye başlarken grileşmiş gökyüzünden burnuna bir damla düşüverdi ve aniden yağmur bastırdı. O an fark ettiği tek şey omuzlarından aşağıya süzülen boynunda tasma gibi bağladığı gömleği yoktu. Hızlı adımlarla düştüğü yokuşa geri çıkmaya başladı. Bugün ilk defa evinde olmak ve hiçliğe bürünmek istemişti ancak işler hiç yolunda gitmiyordu. Tek düşündüğü sustuğu onlarca mobinge karşılık çıkarmadığı sesinin beyninde oluşturduğu yansımalardı. Kendi iç sesinde o kadar çok şey söylemişti ki bilinci yorgun düşmüş ve koşmaktan terleyen yüzünü elinin arkasıyla silip dururken yıllar önce bir arkadaşı tarafından hediye edilen gömleğini arıyordu. Gözleri sağı solu tararken beyni beyaz gömlek kelimesini görsel hafızasında taramaya başladığı sırada aslında bu hediyeyi kabul etmemesi gerektiğini düşündü. Geçen yaz nişanlanmak üzereyken adamın bu arkadaşıyla tatile giderek sevgili olduklarını tüm sosyal medyaya haykırmaları hayatını sorgulamaya yetmisti. Ama yaşanmışlık sevgi arkadaşlık adına bu gömleği bulmaya ihtiyacı vardı. Sonra belki paslı bir metal kutunun içinde bir kibrit ile tüm bu yaşanmışlıklara son verebilirdi. Eşyaya çok değer veren bir insan değildi ama değerli bir anı olduğunu düşünerek o değerin bir ağacın dalında öylece sallandığını görünce eli uzanmadı bile ve almaktan vazgeçerek evinin yoluna geri döndü.

Aklından geçenlere hakim olabilme evresini yitirmişti. Artık doğru olan her şey bilincinde yalanı doğrulayan tek gerçek olarak dinliyordu. Kimseye güveni kalmamıştı. Günlerce akan yaşlar gözlerinde çapaklar dolmuş ama yine de baktığı her eşya ona geçmişini anımsatıyordu. Bir zamanlar sevdiği ve evlenmek için günler saydığı eski nişanlısıyla oluşturduğu gezi albümü salonda birlikte vidaladıkları kütüphanenin baş köşesinde duruyordu. Hatırlamak istemediği ama ona geçmişini gösteren her anıyı tek tek parçalayıp uzaklaşmak istiyordu. Yeşil kadife kumaştan özenle seçtikleri koltuk takımında üzerine yumuşak tüylü battaniyesini alarak günlerini anılarla dolu salonda geçirmişti. Hayallerini göz pinarlarından akan son damlaya kadar içinden atacağını sanarak kendini harap ederken kendisine yapılan ihaneti uzaktan izlemekle yetinmişti. Kendine bu ızdırabı yaşatmanın onu bu hale getirenlere hiç bir etkisinin olmadığının farkındaydı ancak bir türlü bu şok etkisinden çıkamıyordu. Yumuşacık pandufları ve üzerinde siyah saten geceliği ile muhteşem tereyağlı omletini hazırlarken nişanlısının uyanıp aniden kapıyı çarparak çıktığını son anda fark etmişti. İste o an hayalleri omlet kokan koridorda yankılanan demir kapının sesiyle son bulacaktı. O minik zıplarcasına koşuşuyla yöneldiği pencereden son kez nişanlısının gidişini izleyecekti... Farkında olmadan son kez dünyanın en muhteşem ve son sabahını, 5 Temmuz gün ışınlarının içinde doldurduğu heyecanın yerini buruk düşen sarı yapraklarla dolu bir sonbahar kaplayacaktı. Nişanlısının haftalar süren yokluğunda geçen her saniye yeşermiş omlet tüm evin ihtişamı kendi ruhuyla beraber küflere bürünecekti. İşlerini o denli aksatmıştı ki az kalsın kovulacaktı ama birilerinin bu kirayı ödemesi gerektiğini düşünerek bir şeyler yapmalıydı. Bu evi nişanlısıyla tutmuşlardı ama bir sabah aniden evden ayrılışının ardından 2 ay geçmiş ve hiç bir şekilde ulaşmamıştı. Adam bir anda ortadan kayboluvermişti. Bunu en yakın arkadaşıyla paylaşmak ve acısını dindirmek istiyordu ama o da mesajlarına geri dönmüyordu. Bir Eylül akşamı nişanlısı ve yakın arkadaşını masada iki kadeh şarap ile fotoğraflarını paylaştıklarını gördüğünde yıkıldı. Aramamalarının sebebi bu muydu.. İlişkileri ne zaman başlamıştı? Ona bu ihaneti neden yaşatmışlardı? Oysa ikisine karşı hep şefkatle yaklaşırdı. Hala sorunun kendisinde olduğunu düşünecek sempatiyi onlara karşı besliyordu. Sebebini ne kadar üzüleceğini bilse de öğrenmek için can atıyordu. Bunu bilmeye hakkı vardı. Arkadaşı kilo mu almıştı, yoksa hamile miydi.. Adam bu yüzden mi aniden evi terk etmişti? Açıklama yapsalar alttan mı alacaktı? Hala bu insanalara değer verdiğine inanamayarak kendine de şaşırıyordu. Bu ihanetle yeni sayfa açtıklarına inanan eski nişanlısı ve yakın arkadaşına perde arkasında kendi yaşadıklarını göstermek istiyordu. Perdeyi intikamla mı sonlandıracaktı yoksa geçmişini delip geçen anılarla dolu bu evde çürümeyi göze mi alacaktı? Hayatındaki her seçimin hayalleriyle uyumsuzluğundan yakınan Funda geçmişe takılı kalan geleceğini düzeltmek için şuana odaklanması gerektiğini kendine hatırlatarak çürüyen omletli tavayı buruşuk bir yüz ifadesiyle kokuyu içine çekmeden çöpe attı.

Eskilerden uzaklasmanin verdiği huzur biraz olsun içindeki sessiz haykırışları bastırmıştı. Kimsenin bu çığlıkları duymasına izin vermezdi. İçinde kopan fırtınaları üfleyerek yardım ettiğini sandıkları zırvalıklara karnı toktu. Bu saatten sonra da yardım talepleri daha çok kendilerini tatmin etmek gibi bir tür ego savaşında safhalarimizi almış 2 düşman gibi hissettiriyordu. Bu kocaman egolarınızı şişirip altında kalmaktansa zehirli bıçağı kalbime saplamayi yeğleyebileceğini düşündü. Tabii bunlar bir metafor. Durduk yere kendini bıçaklayacak hali yoktu. Bu sinir krizleri tam olarak ne zaman başladı, Funda bu hale nasıl geldi anlayamadığı ve kendimi taniyamadığı biri haline büründü. Eski eşyalarımı atma hevesi de sırf tanımlayamadıgi silik geçmişini unutmak için gelmişti.

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bir kadının içinden geçen fırtına Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bir kadının içinden geçen fırtına yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir Kadının İçinden Geçen Fırtına yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL