0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
101
Okunma
Kafir, çoğu zaman suskunluğuyla tanınır. Sözü yoktur, çünkü söylediği her şey daha baştan reddedilmiştir. Üzerine çokça konuşulmuştur ama onun kendisine pek az kulak verilmiştir. Bir tanım yapılmıştır: Hakikati örten. Sonra bu tanımın içine herkesin işine gelmeyen ne varsa doldurulmuştur. Kimi itiraz edeni, kimi sorgulayanı, kimi sadece sessiz kalanları bu örtünün altına sıkıştırmıştır.
Kafirin gözünden kafirlik, sadece reddediş değil; çoğu zaman arayışla başlar. Herkesin “budur” dediği yerde, “ya değilse?” sorusu da sorulur. Bu soru, bazen bir ayetin kenarından sızar, bazen bir çocukluk hatırasının içinden gelir.
Toplumun gözünde kafir; sadece inanmayan değildir. Kafir, düzenin dışına taşan, bildik dualara mesafeli duran, ezberin sesine kulak vermeyen kişidir. İnanmak değil, sorgulamak kafirlikle eş tutulur. Oysa kâfirliğin asıl zemini, hakikate karşı körleşmekse, bu körlük çoğu zaman inandığını sananlarda da bulunur. Hakikati sadece kendi penceresinden gören, öteki bakışlara kapanan, kendi inancını bir tür üstünlük zırhına çeviren kişi de, belki başka bir açıdan örtücüdür.
Kafir, kendisine yüklenen tüm anlamlardan bağımsız bir biçimde, bazen yalnızca susan kişidir. Tanrı adına konuşanların çokluğunda, Tanrı’nın susuşuna kulak kesilendir. O susuş, bazen bir dağın sessizliğinde yankılanır, bazen kalbin içindeki boşlukta.
Dinin çizdiği sınırlar vardır. Bu sınırlar, kimi zaman bir toplumun bir arada kalmasını sağlar; kimi zaman da nefes alanların sesini kısmaya başlar. Kafir, o sınırların dışında değil; o sınırları soran yerdedir. Neden burası? Neden böyle? Neden yalnızca bu kelimelerle konuşabiliyorum Tanrı’yla? Bu sorular, bazen kibirle değil; derin bir alçalışla sorulur. Herkesin “iman” dediği şeyin içinde boşluklar hissedilir. İnsan, o boşluklardan sızan ışıktan kendine bir yol yapar. Bu yolun adı, kimilerince sapkınlık; kimilerince gerçek arayış olur.
Kafirlik, bazen bir yük değil; bir özgürlüktür. Kendi aklıyla tartan, kendi kalbiyle duyan, kendi vicdanıyla karar veren bir insanın adıdır. Tanrı’ya inanmamak değil; Tanrı’ya inanmadan önceki duraksamayı ciddiye almaktır.
Kafir, Tanrı’dan değil; Tanrı adına konuşanlardan kaçar. O seslerden bıkan, o iddialardan usanan biridir. İsyanı, bazen Tanrı’yla değil; Tanrı’ya ambargo koyanlarla ilgilidir. Ve belki, en derin teslimiyetin ilk adımıdır bu başkaldırı.
Kafirin gözünden kafirlik, ne bir inkâr, ne de bir iddia; sadece, kelimelere sıkışmayan bir hakikat arayışının adıdır.
Seddar/Mersin 06.07.2025