6
Yorum
21
Beğeni
4,7
Puan
597
Okunma
Son günlerde Türkiye’de yaşanan karikatür olayı, sadece basit bir ifade özgürlüğü tartışması ya da dini değerlerle alay etme olayı değil aynı zamanda toplumsal fay hatlarını harekete geçirme potansiyeli taşıyan bir provokasyon girişimidir.
Karikatürde dinî değerlerin hedef alınması, bir grubun kutsallarının aşağılanması ve bunun "mizah" adı altında sunulması, basit bir olay olarak görülmemelidir. Müslüman toplumların peygamber sevgisi bellidir. Bu tür kara mizah olaylarına İslam ülkelerinin gösterdiği tepki ortada iken bunu bilinçli bir yara kaşıma olayı olarak görmek gerekir.
Bu olay, zamanlaması itibariyle de son derece düşündürücüdür. Madımak Otelinde ölenlerin yıldönümüne günler kala ve Aşure Günü’nün yaklaşmakta olduğu bir atmosferde bu türden bir karikatürün yayınlanması, tarihsel travmaları tetiklemek, mezhep ve inanç temelli ayrışmaları yeniden körüklemek isteyen bir aklın ürünü olduğu izlenimini vermektedir.
İfade özgürlüğü demokrasilerin temelidir; ancak bu özgürlük, başkasının kutsalına hakaret etme hakkını doğurmaz. Dinlere, inançlara ve inançsızlara eşit mesafede durmak; modern bir toplumun olmazsa olmazıdır. Batı’da yıllardır yaşanan Hz. Muhammed (sav) karikatürleri üzerinden çıkan krizlerin Türkiye’ye taşınmak istenmesi, dikkatle analiz edilmelidir. Çünkü bu tarz eylemler, salt bir hiciv değil, çoğu zaman sosyal fay hatlarına bilinçli olarak yerleştirilmiş fitil işlevi görür.
Karikatür krizinin tam da toplumun dini duygularının yüksek olduğu bir döneme denk getirilmesi, bir tür mühendislik izlenimi veriyor. Tıpkı 1993’te Madımak’ta yaşandığı gibi, küçük bir kıvılcımın büyük bir yangına dönüşmesi için uygun zemin hazırlayabilecek bir eylem.
Bu nedenle mesele sadece bir karikatür meselesi değil; aynı zamanda ülkenin iç huzurunu hedef alan daha büyük bir senaryonun parçası olma ihtimali de bulunmaktadır. Özellikle ülkemizde silahların bırakılması üzerine yürütülen görüşmelerin son noktaya gelmesi, ülkede iç huzurun sağlanması için en uygun adımların atıldığı bir dönemde her kesime büyük bir sorumluluk düştüğünü unutmamak gerekmektedir.
Bu noktada en büyük görev, hem medya organlarına hem de toplumun kanaat önderlerine düşüyor. Her eleştiriyi ifade özgürlüğü ambalajına sarmak ne kadar yanlışsa, her tepkiyi öfkeye dönüştürmek de o kadar zararlıdır.
Sağduyu, böylesi dönemlerde en etkili tepki verme biçimidir. Çünkü hedef, toplumun birbiriyle çatışmasıdır. Ve bu hedefe ulaşmanın en kolay yolu, kutsalları aşağılamaktır.
Türkiye’nin geçmişinde çok acı olaylar yaşandı. Madımak, Maraş, Çorum… Her biri, mezhebi veya etnik farkları kullanarak toplumun birliğini parçalamaya çalışanların izlerini taşıyor. Bugün karikatür üzerinden yürütülmek istenen tartışmanın da aynı damardan beslendiğini unutmamak gerekiyor.
Bu ülke, farklı inançların ve yaşam biçimlerinin birlikte var olduğu bir medeniyet coğrafyasıdır. Bu birlikteliğe yapılan her saldırı, hepimizin ortak vicdanına yapılmış bir saldırıdır.
Dolayısıyla yapılması gereken şey; ayrışmak değil, ortak değerlerde buluşmaktır. Aslında adımızda soyadımız da TÜRKİYE. Çünkü bizim gidebileceğimiz başka bir ülke yok.
5.0
92% (11)
1.0
8% (1)