2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
224
Okunma
Bazı insanlar, çocuklarını mutlu etmenin yolunu onlara her istediklerini vermekte arar. Oyuncaklar, kıyafetler, geziler, teknolojik aletler… Her dilek, anında gerçekleşir. Oysa fark edemezler ki, bu cömertliğin ardında görünmez bir kayıp gizlidir: Küçük şeylerden mutlu olabilme yetisi.
Bir çocuğun elindeki bir çubuğu hayal gücüyle oyuncağa dönüştürmesi, bir bulutun şekliyle gülümsemesi, doğadan topladığı bir taşla hazine bulmuş gibi sevinmesi… İşte bu duygular, insanı insan yapan en saf ve en gerçek hazinelerdir. Bu yetiyi kaybeden biri, neye sahip olursa olsun, bir türlü doyamaz hayata.
Fark ettiniz mi hiç? Birçok varlıklı ailenin çocukları mutsuzdur. Yüzlerinde anlam aramak boşa çabadır. Çünkü sürekli doyurulan istekler, zamanla duyarsızlığa dönüşür. Her şeyin kolayca elde edilebildiği bir dünyada, hiçbir şeyin kıymeti kalmaz. Mutluluğun yerini boşluk, şükrün yerini tatminsizlik alır.
Ve böylece, küçük şeylerden sevinç duyamayan, her şeyin daha fazlasını isteyen insanlar yetişir. Oysa asıl zenginlik; bir bardak çayın sıcaklığında, güneşli bir sabahın sessizliğinde, içten gelen bir gülümsemede saklıdır.
Çocuklara bırakabileceğimiz en kıymetli miras, her şeye sahip olmaları değil; sahip oldukları her şeye içten bir şükürle bakabilmeleridir.
5.0
100% (2)