Hayata yeniden başlasaydım, saniyelerin nabzını tutardım. (dostoyevski)
Toprak Yaprak
Toprak Yaprak

MEŞE AĞACI EFSANESİ

Yorum

MEŞE AĞACI EFSANESİ

( 1 kişi )

1

Yorum

2

Beğeni

5,0

Puan

100

Okunma

MEŞE AĞACI EFSANESİ

MEŞE AĞACI EFSANESİ







Mağaranın biraz uzak komşusu olan meşe ağaçları mağaradan yayılan umut, inanç ve iyilikle sadece mağaranın bu kadar kararlı ve güçlü olduğu zamanlarda beslenebiliyorlardı. Sertlik ve kabalıklarıyla bilinen meşe ağaçları çirkin gövdeli ve haşin olmalarından ötürü böyle kötü bir üne sahiptiler. Aslında onlar da tıpkı, diğer canlılar gibi; yıllar boyu, tüm güçleriyle sorgusuz sualsiz hareket edebilen canlıların hizmetinde olma çabasındaydılar. Bu sert görünümlü ama bir o kadar da iyiliksever ağaçların yeryüzünde tek isteği vardı: yürüyebilmek... En küçüğünden en büyüğüne kadar hepsinin biricik isteği yürüyebilmekti. Çünkü ağaçlar yürüyebilseler,- en azından- kaçarak kendilerini hareket edebilen diğer canlılardan kurtarabileceklerine inanıyorlardı.



Bütün ağaçların inandığı bir efsaneleri de vardı ki... Bu efsanede ağaçlar ilk yaratıldığında hepsi yürüyebiliyorlardı. Epey bir süre de yürümeye devam etmişlerdi. Gel zaman git zaman... özellikle toy ağaçlar üzerlerinde yuvaları bulunan kuşlarla alay etmeye, dalga geçmeye, onlarla oyun oynamaya başladılar; hoplayıp zıplayarak kuşların yumurtalarını kırıp, yuvalarını dağıttılar. Yuvaları dağılan, yumurtaları parçalanan kuşlar çoğalamaz hatta yaşayamaz oldular. Her yerde parçalanmış yumurtalar, dağılmış yuvalar görülmeye başlandı. Anne kuşlar feryat figan ederek yeryüzünde çaresizce uçuşup durdular, onların bu çığlığını yeryüzünün en merhametlisi olan, toprak duydu ki kuşları yok oldu yok olacaklardı. Toprak ve bulutlar bir antlaşma yaptı, buna göre her Yer balçık olana kadar yağmur yağacaktı. Toprağa saplanan ağaçlar toprak kuruduktan sonra hiçbir zaman özgürlüğüne kavuşmayacaktı. Ağaçlar aşırılık ve aymazlıklarına devam ededururken, bütün gökyüzünü pamuk gibi bulutları ite kaka, döve döve dağıtan kara bulutlar sardı. Aslında ağaçlar en çok kara bulutları seviyordu. Kara bulutların gökyüzünü hapsettiğini gören ağaçlar, kendilerini bekleyen kötü sondan habersiz halaya durdular, yağmur durmak bilmedi; günler, haftalar, aylar geçti, toprak cıvık bir hamura dönüştü, ağaçlar yorgunluktan bitap düştü, sonlara doğru ağaçlar bir şeylerin kötü gittiğini anladı, ama iş işten geçmişti. Tüm ağaçlar gövdelerinin yarısına kadar çamura battılar. Toprak ağaçların köklerini sonsuza kadar; bir annenin yavrusuna yumuşacık sarılması gibi sarıldı, bir daha asla bırakmadı, başta bu olanlara ağaçlar anlam veremedi, yağmur durdu, güneş açtı, ağaçlar dallarını çiçeklerle süsledi, artık özgür olacaklarını düşünüyorlardı. Ancak bir daha hiçbir ağaç ne yürüyebildi; ne de o eski günlerindeki özgürlüklerine dönebildi. Ağaçlar yalvarıp yakardı, ama hiçbir şey eskisi gibi olmadı; hiç kimse ağaçlara acımadı, iş işten geçtikten sonra ağaçların hepsi uslanmıştı; Fakat hiçbir şey eskisi gibi olmadı.



Kara Eşek, öfke ve nefretle ortalığı tozu dumana katarak, meşe ağaçlarının yanından geçti. Meşelerin tüm yaprakları toz içinde kalmış, öfkeye ve nefrete maruz kalan dalları anında kurumuştu.

Yaşlı meşe, küçük meşenin dallarına yaklaştı,” öfke ve nefretin nedeni: Ya bilgisizliktir ya da hırstır. – zamanından önce arzulanan her şey hırstır.- Biz ağaçlar hareket edemediğimiz için asla iktidar olamayız. Bir diğeri de bütün bilgeliğimizi doğrudan topraktan alırız ki yeryüzünün en bilgesi topraktır. Sonsuza kadar karşılıksız olarak bütün canlıları besler yine bu sebeple aslında yeryüzünde tek iktidardır. Diğer bütün iktidarlar toprağın iktidarının gölgesidir. Şayet canlıların toprakla ilişkisi ne kadar seviyeliyse o kadar özgür, o kadar mutlu olurlar.” Dedi

Küçük meşe ağacı da: ”Öyle mi?” dedi. Ve bir yangında yanmış gibi, kuruyan dallarını hafifçe esen rüzgarda soğutmaya çalıştı, derin bir of çekti. Minik gözlerini yumdu, yeşil kalan dallarını yaşlı meşenin dallarına doladı, gündüz olmasına rağmen uyudu. Ama her halinden derin bir çaresizliği okumak hiç de zor değildi. Yaşlı meşe onun bu çaresizliğini unutturmak için olacak ki dallarını ona daha da sıkı doladı, güneşin tüm canlılığına karşın beraberce uyudular.



Meşe ağaçları uyandığında, güneş dağların doruklarından bütün canlılara, hüzünle veda ediyordu. Güneşin hazin vedası, etraftaki tüm canlıların yuvalarına dönmeleri gerektiğinin belirtisiydi. Dağların aldırmaz tavırlarını gören güneş, tebessüm ederek, suya dalan bir kuğu gibi ince, kibar ve narin bir şekilde gökyüzünü, üzerine örterek uykuya daldı.

Meşe ağaçları ve diğer tüm ağaçlar, yuvalarına dönen kuşların çıkardığı kanat seslerini bir şarkı gibi dinliyor, kuşlara kucak açıyor, kuşlara olabildiğince nazik davranarak; onları bir bir kabul ediyordu. Gün ışığında yeşilin her rengini sergileyen ağaçlar, güneşin gitmesiyle birlikte tek tip giyinmiş; dağların eteklerinde sıralanmış bir orduya dönüşüverdi. Hizalanmış ağaçlar, ucu bucağı görünmeyen, yumuşacık, bereketli ve savunmasız ovaları dağlardan gelebilecek tehlikelerden; gönüllü bir şekilde koruyordu. Rüzgarın esmesini fırsat bilen yavru ağaçlar, annelerine sıkıca dolandı, kuşların kanat sesleri, yavaş yavaş azalarak yok oldu. Ay, kambur bir ihtiyar, yaşlı bir kaplumbağa gibi, ağır ağır, dünyayı maviye boyayıp; tüm canlılara selam verdikten sonra; o, kendinden emin, sesiz sakin hali ve yorgun gülüşüyle gökyüzünün zirvesine hiçbir teçhizata ihtiyaç duymadan her zamanki görev ve sorumluluk bilinciyle ustaca tırmanmaya başladı.


Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Meşe ağacı efsanesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Meşe ağacı efsanesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MEŞE AĞACI EFSANESİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Nil Gün
Nil Gün, @coldeki-kelebek
5.7.2025 19:00:42
yazacaklarımı yazamıyorum

çok güzeldi..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL