Dostluk, toprak bir maşrapa gibidir, önemsiz bir nedenden birdenbire kırılır ve bir daha kullanılamaz. cicero
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

SEVGİ HEMŞİRE...(ÖYKÜ)

Yorum

SEVGİ HEMŞİRE...(ÖYKÜ)

( 6 kişi )

2

Yorum

10

Beğeni

5,0

Puan

179

Okunma

SEVGİ HEMŞİRE...(ÖYKÜ)

SEVGİ HEMŞİRE...(ÖYKÜ)




Örtülü ödenek misali hezeyan birikintisi.
Defolu söylemler de tanık hani ve nakşeden bir deyiş sanırsın ki herkes müptelası kaderin…
Dokunaklı tutuşlarında ve tuşlarında adeta söylenmemiş ifa bulmamış hidayetin.
Zamanla depreşen belki zamanın körüklediği yine de hep söylenen: zaman ilaçtır, mirim.
Acılar.
Dokunaklı bir tezahür.
Tutuşan içimdeki kuru dallar aslında üstüne tünediğim ve zamanla unuttuğum hatta unutulduğumun da beyanı.
Nasiplenip dünden.
Şerh düşüp an’a.
Yarını ise milat bilip aslında miadı dolmuş her şeyin ve tüm zamanın…
Kirli düşler.
Düşüşler.
Düşüşe geçen benlik.
Belki de soykırım.
Aşkın hulasası ve tetikleyen duyguları.
Az sonra sabah olacağını bilmek belki de.
Kora dönen gece; geceyi tütsüleyen kötülük ve karanlık.
Şehlası ömrün; zifiri yalnızlığın; sözcüklerin rehaveti belki revani tadında her yazılası.
Övünüp de.
Unutup da.
Unutulmaya dair.
Şaibeli ya da sıdkı sıyrılıp yalanlardan susmayı yeğleyen.
Yağ misali kayıp da eksenden aslında yağ misali birbirine iltifatlar yağdıran ve tebessümler sunan yine korunaklı dünyaların aşkla ve yoklukla imtihanı.
Bir kadın.
Bir kız çocuğu ya da ufak bir oğlan çocuğu.
Korumasız.
Sebepli sebepsiz.
Düşüp de gözden sakilce.
Düşürüp de elimizden yanlışlıkla kırdıklarımız…
Ve kırgınlıklarımız.
Zamanın dip boyası mı yoksa gece?
Gecenin neferi mi yoksa şafak?
Aşkın tohumu mu hasret?
Öykündüklerimize toz konduramazken ölümüne sevdiklerimize dokunmaya hatta bakmaya kıyamazken.
Ve o kapalı pencere ve o kapalı perdeler.
Dünyalar yalın; dünyalar tutsak; dünyalar kayıp; aslında rüya babında her dünya ve küçülen benlik aslında sabaha saniyeler kala ölmeyi dilemekle de eş değer.
Yoğun bakım ünitesinde terk edilmiş bir bebek.
Bir hıçkırık kondurup geçmişe oysaki dünü olmayan bir fani ve erişkinlerin ödün vermedikleri kimliklerinden üreyen bir zat.
Zaman mı nankör yoksa insan mı isyana paye veren?
Bir gülücük ısmarlarken melekler ve korurken bu sübyanı ve ellemeye dahi çekinirken o bebek hemşiresi belki de asla sahibi olamayacağı bir ceninle hasbıhal tadında iken içindeki sunumu o dünyalar tatlısı bebek sezip de minik elleriyle hemşirenin parmağını sıkarken ansızın ve de usulca.
Acılar ve acılar ve… korunaklı dünyalarımızdan bir şekilde kovulduğumuz.
Meleklerin istilasında cennete sadece bebekler ve çocuklar iken konuk ve insanlar… birbirinden alacaklı ve birbirine öfkeli ve somurtkan mizaçları ile karaya çaldıkları masum dünyalarda bilmeden aslında günü geldiğinde cehennemin yolunu tutacaklarını.
Tutkulu ise aşklar… aşk meleğine bir hezeyan ya da bir isyan iken dokunan belki de imkansız sevdaların bedellerini masum bebekler öderken.

‘’Çok mu geç kaldım, doktor?’’
‘’Yaşamak için hayır lakin bebek sahibi olmak için evet, geç kaldın.’’
‘’Ölmeyi seçsem peki yine anne şansım olmayacak mı?’’
‘’Tanrı’ya mı karşı geliyorsun ve bunu bile bile iddia edeceğine ben bile inanmazken. Sen ki…’’
‘’Ben ki bir meleğim ve ben ki annelerin sahip çıkmadıklarına bebeklerine annelik yapan sahte bir kadın.’’
‘’Kadınlık… kadın olmak mı insan mı?’’
‘’Seçim yapacağım zaman değil artık yine de seçimimi ölümden yana yapardım.’’
‘’İsyan etme hakkın yok kızım. Sen bir sağlık neferisin ve sayısız çocuğun da manevi annesi ve koruyucu meleği.’’
‘’Tedavim tamamlandı madem…’’
‘’Sorunun devamını biliyorum ve söylüyorum da cevabını. Evet, Tanrı anne olma hakkını elinden aldı ama insan olma hakkın hala sende saklı.’’
‘’Cevabımı aldım, sayın doktorum. İzninizle ben yoğum bakım ünitesine geçiyorum. Annesi doğumda ölen bir bebeğin bakımını üstlenmeliyim ve de diğerlerinin.’’
Sözcükler.
Yalın.
İnsanlar.
Kayıp.
Mizaç.
Teferruatlı ama insanlığın da sunumu değil mi o değişken mizaç?
İnsanlar… bazen kayıtsız bazense yorgun aslında müptelası hayatın ve hayatı su gibi kana kana içmekten gayrisini düşünmezken…

‘’Nöbetin bitti mi Sevgi Hemşire?’’
‘’Daha değil.’’
‘’İyi de çizelgede öyle yazmıyor. Sen çoktan gitmiş olmalıydın.’’
‘’Nasıl giderim Canan Hemşire, nasıl giderim? Kendimden giderim ancak bu güzel dünyadan nasıl giderim?’’
‘’Duymadım. Ne dedin?’’
‘’Yarın nöbette görüşürüz. Kolay gelsin.’’

SON.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (6)

5.0

100% (6)

Sevgi hemşire...(öykü) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sevgi hemşire...(öykü) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SEVGİ HEMŞİRE...(ÖYKÜ) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Oktay Güvener
Oktay Güvener, @oktayguvener
3.7.2025 12:09:13
5 puan verdi
Her zaman ki gibi insanın bir çırpıda okuduğu çok güzel bir öykü. Kaleminiz daim olsun.
Zümrüt Kul Hasani
Zümrüt Kul Hasani, @hasanbelek
3.7.2025 11:50:24
5 puan verdi
Öykü harikaydı kutluyorum değerli dost.
Selam ve saygılar sunarım
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL