Demokrasi hazım gerektirir.

Çeyrek asırdır hüküm süren, sürmeye çalışan
(tüm engellere, ihânetlere, envâi çeşit darbe teşebbüslerine,
hattâ 15 Temmuz’da çok ciddî bir istilâ çabasına rağmen)
hâl-i hazırdaki hükümet, Devletin ta kendisidir.

Mâdem ki bu Adam, bu Diktatör(!), Emperyalizmin emrinde,
o vakit bunca darbelere ma’rûz kalması salt tiyatro mudur?

El-hâk, hayır!

Türkiyeyi gerçek bağımsızlığına kavuşturmak,
Hâkimiyet Allâh’ın, söz de Milletin düstûrunu özümsediği için.
Vesâyet odaklarının, mandacı zihniyetinin, mankurt kafalıların
hulasâ; Siyonizmin dört başı ma’mûr uşaklarının boyunduruğundan kurtarıp
Ülkeyi, Anadolu’nun kendine has olan irfânıyla, o şânlı rûhunun
şâha kalkmasının öncülüğünü ve lîderliğini yaptığı için mi yoksa?

Bunu göremeyenlere en hafif tâbiriyle zırcâhil demek durumundayım.
Görmek istemeyen nankörlerin ise, sütlerinin cıvık,
kanlarının bozuk olduğu hiç şekk götürmez bir vâkı’adır.

Sende bir "acabâ" oluşturmak gâyeleri. Ne de olsa kota dolduracaklar!
Bu sözde Türkçüler, közde İslâmcılar, aslında gözde devşirmelerdir.
Devlete lafları yokmuş da, Devletin başındakineymiş.
Bre hödük, bre nobran, başsız Devletlerin bugün ne fecî bir durumda olduğu a’yân beyân.

Bu arada; Türkçülük taslamak, İslâm düşmanlarının en sinsî, en kriptik sürümüdür.
(Sırası gelmişken belirteyim Türkoğlu Türküm. Gerçi ermeni olsaydım da fark etmezdi.
Zîrâ; “Kişi sevdiğiyle berâber (haşredilecektir) ve (hayır ve şer olarak) kazandığı şey kendisinindir.”)

Eşeğe değil semerine vurarak, senin ve benim gözümü boyamak dertleri.
Salt semerine vurarak eşeği deviremezsin arkadaş, bu böyle biline!
Vuracaksan adam gibi, kem küm etmeden eşeğe vuracaksın ki,
sâhipsiz sandığın o eşeğin(!) sâhibi sana bunun hesâbını bir güzel sorsun!

Ma’lûmudur ârifin; "Bu Ülke çekilmez hâle geldi." diyenlerin,
Ülkeyi çekilmez hâle getir(mek istey)enlerin bizzât kendilerinin olduğu.
Kezâ memlekette en tok olanlar da, açız diye zırlayanlardır.

Fitnenin her yerde cirit attığı, her köşeden fırladığı, her delikten sızdığı,
her cenâhtan türediği böyle bir zamânda hatırlamakta fayda görüyorum.

Hani İmam Şâfî’ye sormuşlar ya;
"Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?"
El-cevâb: "Düşman okunu tâkip ediniz, o sizi hak ehline götürür."

Rasûl-i Zî-şân’ın "Küfür tek millettir."
hikmetli sözünün tasdik edilmeye ihtiyâcı mı var sanki?!

Beşere, iz’ân kadar mîzânın da elzem olduğu su götürmez bir gerçektir.

Ve’s-Selâm...



PS: Bugünlerde çok şükür halefini de görmekteyiz tüm ihtişâmıyla.
Neymiş efendim Kürtmüş. Vây bê! Battı mı arkadaş? Batmış!..

Tecâvüzden kaçınamıyorsan, zevk almaya bakacaksın o vakit arkadaş.