Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yalnış bilinirse doğruya ulaşılamaz. farabi
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

ERKEK ŞİDDETİ...

Yorum

ERKEK ŞİDDETİ...

( 4 kişi )

2

Yorum

8

Beğeni

5,0

Puan

198

Okunma

ERKEK ŞİDDETİ...

ERKEK ŞİDDETİ...





Düşlerim tırmalıyor yüreğimi yoksa tam tersi mi?
İzafi bir anlatım gibi gözüken sözcükler ve yüreği deşen sonra da nehirlerden taşan.
Basit bir hikayeninse ölçütü.
Ölçeği mi sevginin ve işte hurafeler eşliğinde eşikten geçen gerçekler ve de hayal gücü.
İnsan üstü bir savaşım veriyor kimlikler üstelik kadın ya da erkek fark etmiyor…
Kocaman bir yanılgı işte: nasıl fark etmez ki kadın ya da erkek olmanız ayrımcılığa dair bir şey mi?
Ket vurulansa huzur.
Kat çıkan hüzün.
Kat ettiğiniz yol mu?
Genç bir yaşta gelin olmuşsa o kadın ve kat çıktığı yüreklerde asılı kaldığı yetmezmiş gibi sallandırıldığı dar ağacı.
Kesif bir sessizlik.
Damarına basanlar.
Ar bildiği aş bildiği aşk bildiği aslında yuva0 bildiği.
Göçebe duygular ve göçmen ruhlar.
Katıksız hezimet yaşadığı ve geri sayım başlıyor.
Kadınsal bir içgüdü olsa keşke ama yok, değil işte.
İnsan olmaksa marazi bir akım kimine göre.
Sudan sebeplerden dolayı dayak yiyen bir kadın bir mazlum bir çocuk.
Pencereyi açtık madem şimdi sırasıyla sayalım.
Sezilerindeki rahmet ve iyi niyet ve yuvasına ve eşine ve evlatlarına dört elle sarılan hatta eşinin yaşlı ve hasta annesini öz annesinden çok seven.
Öz annesi ise çoktan göçüp gitmişken:
Sırf bu dünyadan göçüp gitse keşke.
Ah, işte o yaralı kız çocuğu yani çocuk gelin yani eşine sarılan ve gidecek bir yeri olmadığı için bir ömür susup her eziyete her dayağa katlanan…
Katlanan bir yürek.
İçi sevgi ve umut dolu bir yürek.
En çok da acının kat izi.
Ya da vücudundaki morluklar ve çürükler ya da şişen gözü ya da kırılan kolu ya da ya da…
Yâd edilesi bir dünü de yok işte bu genç kadının.
Geçkin rüzgârların sürüklediği ve sil baştan.
Kol kırılıyor yen içinde kalıyor madem ve bir Allah’ın kulu da ses etmiyor ne de olsa karı-koca arasına kimse girmez:
İşte yanılgının baş şehri:
Ne yani?
Genç bir anne genç bir eş, sırf gidecek yeri olmadığı için bir ömür bu vahşete bu dehşete eşinin dayağına maruz mu kalmalı?
Ve gün ışıdığında, evin erkeği bir şey yokmuş gibi çıkıp da işine giderken.
Olan bir tek o kadına da olmuyor üstelik: iki ya da üç ya da bir evladı maruz kalırken bu şiddete annelerinin yanında olsalar bile ses edemiyorlar yoksa iş daha da büyüyecek.
Hikâyeler okurlar için.
Hayatsa yaşanan bir gerçek.
Acılarsa bölüşmek adına lakin kimse de kimsenin umurunda değilken.
Bir kadın daha ölecekse.
Bir kadın daha göç edecekse.
İyi de erkekler yani eşler neyin öcünü alır ki?
Sırma saçlı bir eş.
Narin bir kadın.
Allah’ın bahşettiği yuva ve de evlatlar.
İşin kötüsü gelişen o savunma mekanizması ve de çocuklar için bir rol modeli iken babaları ya da tam tersi:
Dayağın haddi hesabı yokken bunu her gün yaşayan bir kız çocuğu hiç güvenle bakar mı hayata hele ki erkeklere?
Elbet baştan imha edilmiş bir güven duygusu yine de.
O kız çocuğu ya da erkek çocuğu kolayca sevecekler mi bakalım kendilerini?
Anneleri hırpalanan.
Anneleri aşağılanan.
Elbet eşlik edecek nice psikolojik problem.
Erken yaşta maruz kaldıkları bu sıkıntı bakalım ileride onları ne gibi sorunlarla yüzleştirecek?
Yüzü asılması gerekense erkek lakin vicdanı yokken ve egosu zirve yapmışken ne hamt etmeyi bilen ne de Rabbine olan sevgisinde samimi ve inandırıcı.
Gökte saklı rahmet ve tevazu.
Aşkın izafi durağı iken evlilikte yaşanan sıkıntılarla hayatın cehenneme döndüğü bir de demezler mi?
‘’Dayak cennetten çıkma.’’
Peki, o kadına bu gün ne oldu, diye sorarsanız…
Daha doğrusu sağ çıktı mı bakalım bu savaştan?
Sağ gösterip sol vuransa zulüm.
Bahşedilen nefesi boşa harcamak mı?
Asla.
Çünkü bahşedilen bir yaşam ve ellerinizden kayıp gitmek üzere olan.
Bir kadının hayatı aslında toplumun da yansıması aslında bir kadın dünyanın ta kendisi iken dünya ise çoktan boş vermişken o kadına.
Sahip çıkansa elbet ve de sadece Rabbi…
O kadın ne mi yapıyor şimdi?
Ya, çocukları?
Erkek şiddetinin dayattığı bu hayat ve de zorbalık.
Gülümsemek neden çok görülür ki en çok da kadınlara ve çocuklara?
Son gülense iyi gülen ama sona ermeden de bu hikâye bakalım son gülen dünde yaşadıklarını unutacak mı?
Saplanansa yüreğe.
Gözünüzden sakındığınız her şey adına ve de yuvanız dağılmasın evlatlarınız babasız kalmasın diye bir kadının kendi hayatını yok saydığı ve hayatını cehenneme döndüren.
Kimlik kavgası da değil bu.
Bu bizzat vahşetin onay görmesi hele ki toplumun nazarında kadınlara ikinci sınıf insan muamelesi yapılırken bir de ayrılan eşlerden kadın tarafında iseniz yediğiniz dul damgası oysaki duldan evvel kulsunuz siz üstelik yüce Rabbin yoktan var ettiği…
Ve birileri bu gidişata dur, diyemezken…
Bir kadın.
Bir çocuk.
Kısaca toplumun temel yapı taşı ve onlar hayatın yükünü omuzlarında taşırken yaşadıkları sürece de asla yüzleri gülmeyecek bir şekilde.
Şiddetin telaffuzu.
Acınınsa depolandığı bir yürek bir beden.
Sancılı bir hayatın senkronize ettiği sessiz çığlıklar ve bedensel anlamda daha güçsüz ve narin iken kadın ve de çocuklar…
Elbet o adamın ve de toplumun yaptırım gücü…

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Erkek şiddeti... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Erkek şiddeti... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ERKEK ŞİDDETİ... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Güneşin kızı
Güneşin kızı, @gunesinkizi1
24.6.2025 20:01:16
5 puan verdi
Yalnızca bir yazı değil bu…
Bir haykırış, bir isyan, bir yüzleşme!
Sözden taşıp yüreğe, vicdana ve en çok da susanlara, görmeyenlere saplanan bir çığlık.

Kadının yaşadığı suskun vahşeti, çocuğun içine gömdüğü travmayı, bir toplumun sırt çevirdiği gerçeği kalemle kazımışsınız.
Süslemeden, yumuşatmadan, hakikatin tok sesiyle.
Her cümlede bir yara izi, her paragrafta bir hayat, her satırda bastırılmış bir çığlık var.
Çok cesur, çok dokunaklı, çok gerçek…

Bu yazı, sadece şiddetin resmini değil; toplumun onu nasıl kanıksadığını da gösteriyor.
Kadına ‘katlanan’, çocuğa ‘unutması beklenen’, erkeğe ise ‘hoşgörülen’ bir sistemin aynası olmuş.
Ve aynaya bakınca görünen ne yazık ki iç açıcı değil…

Kaleminize, yüreğinize, vicdanınıza sağlık.
Bu kadar yakıcı bir konuyu bu kadar derinlikli ve etkileyici bir dille anlatmak ancak hakikatin izini sürenlere nasip olur.

Çok teşekkür ederim bu iç burkan ama göz açtıran yazı için.
— Güneşin Kızı ☀
Etkili Yorum
Sivaslı Remzi
Sivaslı Remzi, @sivasliremzi
23.6.2025 16:01:05
Ben şiddetin her türlüsüne karşıyım..hele hele kadına yapılan şidete karşı çıkarım. karşıyımda.. ya kadından dayak yiyen erkekler.....;))))) ablam bunu dile getiren hiç yok.. şaka şaka kızmayın.. yüreğinize sağlık güzeldi.. sonsuz saygılar..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL