Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yalnış bilinirse doğruya ulaşılamaz. farabi
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

HAYDAN GELEN...(ÖYKÜ)

Yorum

HAYDAN GELEN...(ÖYKÜ)

( 5 kişi )

1

Yorum

11

Beğeni

5,0

Puan

199

Okunma

HAYDAN GELEN...(ÖYKÜ)

HAYDAN GELEN...(ÖYKÜ)




Fırıldak cümleler yazma istemi aslında ani bir refleksle geri durduğum sonra da işin yoksa ayıkla imgeleri.
Bir kilo şiir tartar mısınız geyiği ile nereye varacaksam.
Somut olsa bile asla aktarım gücü olmayan illet duygular bir de şekli şemaili olmayan kırık bir tebessüm.
Hem mecbur da değilim adıma atıfta bulunup sırıtmaya yeter ki içimin saçakları erise de hafiflesem.
‘’Kaç kilo çekerim sence?’’
‘’Sen beş lira ver, yeter güzel ablam.’’
Bakar mısınız, ne dedi bana?
‘’Kimin kimsen yok mu senin?’’
‘’Ötem berim var be abla. Hem de helalinden üç beş kilo pirinç de tedarik ettim mi…’’
Belli ki kafayı tozutmuş. Derhal uzaklaşmalı.
‘’Al sana, helalinden bir onluk. Soran olursa çift kişilikti dersin.’’
‘’İyi de benim gözlerim seni üç görüyor ablam.’’
Seni, aç gözlü seni.



Çarşıya inmenin de vakti miydi şimdi hem ne gerek vardı onluğu kaptıracak?
Salyalarını akıtan bir adam belli ki teneşir paklayacak az sonra içindeki şehveti.
‘’Sana mı soracaktım?’’
Aman Allah’ım aklımı okudu. Hemen tüymeliyim hem havanın bile rengi atmışken…
Çantamdaki zarflar kıpraşıyor belli ki sahiplerine ulaşmak istiyorlar.
Kime yazmıştım ki hepsi birbirine karıştı hoş sahibine ulaşsa ne işe yarayacaksa? Kim tenezzül eder de cevap verir bana?
Aha, işte yazdığım son mektup. Onun haricinde herkes ona yazdığımı biliyor. Dangalak kadın, ne vardı bu kadar insanların gözlerinin içine baka baka nutuk atmaya hem belli mi olur sizle oturur da istişare ederiz, demişti. Neyi mi?
Ne fark eder? Sonuç itibariyle televizyon ekranlarını kanal kanal dolaşıyor. Neymiş efendim? Kendini cellat görenlere öngörü kazandırıyormuş sonra da çuval çuval götür paraları hem demiyor muydu benim gönlüm zengin, diye?
Allah vere de fırtına patlamadan eve varsam. Eczaneye de uğrayıp annemin ilaçlarını tedarik etmeliyim. Sonra da bir damacana su alıp, toptan içmeli annem lıkır lıkır.
Şişer mi acaba?
Ya da sucuyu bu saatte bulur muyuz?
Diyelim ki aldık suyu ya bayatsa?
Evet, suyun bayatı yine o kadın söylemişti hani şahsına mektup yazdığım ama henüz haberinin olmadığı gerçi önceki mektuplar ulaştı sahiplerine ama…
Eyvahlar olsun, gök delindi.
‘’Pardon, pardon, ıslanıyorum!’’
Ne duyan var ne de yanıt veren hem beni kim adam yerine koyar ki? Şu siyah bulut bile bellemedi ıslaklığımı zaten deminki onluğun gittiği yetmezmiş gibi şimdi de vasıta bulmalıyım hem de yeknesak trafikte bir bot gibi süzülüp gidecek.
Allah vere de kapıyı hızlı çarpmasam yoksa Alimallah karakolluk olurum yine.

‘’Neydi şikâyetiniz?’’
‘’Bu şahıs kapı kolumu kırdı memur bey.’’
‘’Ne olmuş yani hem kol kırılır yen içinde kalır denmez mi?’’
‘’Siz kimin tarafındasınız? Adalet arıyorum efendi adalet.’’
‘’Adalet denen şey gerçek olsaydı üç kuruş paraya bu saatte nöbette olmazdım üstelik evde tek lokma yemek yok hoş olsa ne yazar? Bizim hanım homini gırtlak. Yedi, yedi sonunda…’’
‘’Saat yedi oldu madem. Aman Allah’ım kafayı yiyeceğim şimdi. Ne diyorum ben?’’
‘’Yedi ceddim polis benim ve yedi ceddim hala kirada oturuyoruz. Şükret ki bir araban var üstelik kolu kırık bile olsa. Bizim kapının kolu kırık değil lakin ev sahibi kafamızı kırıyor her kirayı eksik yatırdığımızda.’’
‘’Pişt, pişt, bayan…’’
‘’A, dalmışım.’’
‘’Daldınız hem de nasıl. Nasıl da zorlandık sizi o çamur birikintisinden kurtarmak adına.’’
‘’Sahi, ne oldu hem daha demin yağmura yakalanmıştım ki…’’
‘’Sanırım tansiyonunuz düştü ya da benzeri ama şimdi daha iyi gözüküyorsunuz.’’
‘’Ne yani, bunca zaman baygın mıydım? O çamura nasıl rast geldim peki?’’
‘’Kanalizasyon borusu delinmiş ve siz fark etmeden bastınız derken de başınızı çarpıp bayıldınız.’’
‘’Yağmur ne ara dindi peki?’’
‘’Hava günlük güneşlik efendim üstelik tek bulut dahi yok.’’
‘’Ya, o adam?’’
‘’Hangisi?’’
‘’Şu yaşlı zampara?’’
‘’Ha, evet, cenazemiz vardı sanırım onu diyorsunuz.’’
‘’Yani öldü mü?’’
‘’Sormayın, yan komşumuz. Huzurevinden bir hanımla evlendiğinin gecesi…’’
‘’Tamam, tamam detaylara girmeyin. Bana bir taksi bulur musunuz peki?’’
‘’Elbette. Biraderim taksi şoförüdür hem yeni bıraktı müşterisini. Çağırayım da sizi götürsün gideceğiniz yere lakin arka koltuğa binmeyin.’’
‘’Neden ki?’’
‘’Geçenlerde bir bayan müşteri kapıyı kapatırken kapı kolunu kırmış da. Hanımefendi, hanımefendi, hey nereye kayboldunuz? Siz değil miydiniz bana bir taksi bul diye yakaran?’’
‘’Ağabey. Hayırdır kime sinirlendin yine?’’
‘’Hem yardım ettik hem de borçlu çıktık üstelik bana bir de onluk verdi öncesinde. Neymiş efendim? Çift kişi parası alacakmışım.’’
‘’Boş ver ağabey. Ver şu onluğu da kırışalım. Ne de olsa haydan gelen huya gider. Aslında…’’
‘’Aslında ne?’’
‘’Kadını giderken gördüm de sanki tanır gibi oldum.’’
‘’Aman, sen de. İnsan insana benzer. Hadi, gel birer fırt çekelim.’’


Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (5)

5.0

100% (5)

Haydan gelen...(öykü) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Haydan gelen...(öykü) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HAYDAN GELEN...(ÖYKÜ) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Güneşin kızı
Güneşin kızı, @gunesinkizi1
20.6.2025 13:29:54
5 puan verdi

“Haydan Gelen…” bir anlatı değil sadece, bir zihinsel kargaşanın sokağa taşmış hali.
Sokaklarda ayakkabıların içine dolan yağmur gibi, insanın içine doluyor bu yazı.
Gerçek ile kurgu arasında değil, kurgu ile kurgu arasındaki çatlakta yürüyor.
Her cümlesi hem ‘fazla’ hem ‘eksik’ — tıpkı biz gibi.
Kimi yerde kirli bir kanalizasyon gibi taşarken,
kimi yerde bir zarfta unutulmuş mektup gibi bekliyor okuru.

“Bir onluk verdim, çift kişilikti dersin…”
Cümlenin çaresizliğiyle değil, ironiyle süslenmiş acısıyla karşı karşıyayız.
Sıcak suya düşen buz gibi — önce çatlar sonra çözülür içimiz.

Bu metin ‘anlatmak’ için değil,
‘yakalanmak’ için yazılmış.
Delik çorap gibi; göze batıyor ama bir türlü atılamıyor, tebrikler
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL