Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yalnış bilinirse doğruya ulaşılamaz. farabi
Hamdioruc
Hamdioruc

Hz Musa ve çoban hikayesi üzerine

Yorum

Hz Musa ve çoban hikayesi üzerine

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

85

Okunma

Hz Musa ve çoban hikayesi üzerine

Hz Musa ve çoban hikayesi üzerine

Hz Musa ve çoban hikayesi üzerine kafa yormak

Hz Musa ve çoban hikayesi üzerine tasavvufi düşünceler.

"Al dedi şu bakracı süt dolu...İlahına içsin.Hz musanın ilahı sameddi...süte ihtiyacı yok.Süte ihtiyacı olanı doğru seçebildiysen ödülünü o verir...Kurbanları adaklrısadakaları o kabul eder..Razzaktır Razzklıkta biz olabilene ödül verir... Onunla biz ol...Kurbanıneti de ona erişmez ama doğru kişiye eriştirirsen BİZOURSAN Razzklığı ile ödülün ondadır...

Fakir de oruç tutuyor.Fakirin halinden anlamak değil ihlası sunmak ibadet.Kurbanın etini en hakkedene ulaştır ama ihlasında ibadet

Dua mı beddua mı Gazzeliye bileme ama ihlasa katkılı bir dua şu:Etrafı zalimlerden arındırılması emredilen topraktır Gazze.Vadedilen toprak.Gazzelilerin de içinde zalimler var ve zalim olacaklar

Razzak kapısıyla biz olmakla ihlas sunmaktır Kurban...Oruç Şafi kapısıyla biz olarak ihlas sunmaktır.İçki içene kurban eti verme...Hayvanın canına neden kıydın denilirse Kurbandı mı diyeceksin ahirette...

Ey Nuh Kenanaa oğlum deme dedi Allah.İhlası ölçü seç oğulluk ölçüsü de ihlastır...kurban eti dağıtırken de ölçün ihlastır...Oğlun olsa mirastamen et mürtedi dedi fıkhımız.tek ölçü ihlas çünkü

Tek ihlas diye bir görevimiz var.Kurban ete ihtiyaç varsa secdedir değilse"el-Hikmete asiliktir"Namaz sporla biz olmuş ihlastır...Askerin orucu müşrik öldürmektir...

Kurban eti verdiklerine doktorsan doktorluk hizmeti ver..aynı ödül verilir Adil var bu varlıkta.ama ete muhtaçlarsa hayvan kes...

Doktorun ödül kpısı yine tıpa katkısıdır...zenginin ödül-ceza kapısı da para kapısıdır.Zenginin namazı iha-siha üretmesidir...değilse hastalar ima ile namaz kılabilirler dermiydi fıkhımız...nesh ettiler sporunu namazın...İhlastı görev...

Enam/135: Onlara şöyle de: “Ey kavmim, elinizden gelen ne varsa yapın, şüphesiz ben de vazîfemi yapmaya devam edeceğim. Şu dünya yurdu kime kalacak ve bu hayat sona erince kim sevinip mutlu olacak elbette bileceksiniz. Gerçek şu ki zâlimler kurtuluşa eremezler...

Sameddir o... Allahın senin kurbanına ihtiyacı mı var.Kesme.Razzaklığında BİZOLUR.Kurban eti bekleyen mi var senden.KESME

Oruçu ne mi amacı vatanın BEKASI olanın...veya amacı evlatlarına babalık olanın...Nuh gibi asi oğluna evladmdeğilsin demesidir...İhlastan başka farz yok oruç Razzak kapısından ihlas sunmaktır...Hz İbrahim İsmaili kurban ederek razzak kapısından değil Babalıktan ödün vererek ihlasını sunacaktı hznuh gibi ama koç kurban et nesh et oğlunu kurban etmeyi denildi...Razzak kapısına davet edildi yani BİZ ol esmalarla veihlasnı sun.kapılar farklı ama sunulan ihlas...secdelilik hali...yani

"Demokrasi sandıktan ibaret değil"diyenler varsa.o ülkede kan dökülür.Terörsüz bölge için sunniliği-şiayı nesh et...Yeni hal kazandır mezheplere.partilere tarikatlere...İhlsa katkı amaçlı ol...yardım görürsün Allahtan

Kur’anı nesh ettik mezheb uğrna terörsüz bölge uğruna da nesh et...Nesh edilemeyen br Kur’an var bu varlık Kur’anın cüz’üdr...Hz Musa-İsa-Muhammedle yani peygamberlikle babalığı bilindi Allahın.Yaşatılan hikayeler de Kur’anın cüz’ü çünkü Allahı tanıtıyor.

Hz Ademle TEVVABLIĞI şeytan ile KAHHARLIĞI meleklerle de LATİFLİĞİ bilindi Allahın.Yaratılanın acizliği ile VEHHABLIĞI.RAZZAKLIĞI

Nesh et Kur’anı terörsüz bir bölge uğruna nesh edilemeyen Kur’an var...Kur’anı budamış olmazsn...Hz Osmanı Kur’anı azalttın diye şehit etmişti sebeciler...onlarınamacı Kur’an mı münafıktı onlar...Terördü amaçları...Münafıkları hilecileri anında çözecek bilinçli bir toplum yoksa terörsüz bölge gerçekleşmez...

Fars-Arab ırkçılıktan geçmdikçe terörsüz bölge oluşmazve küresel güçleri davet ederler bölgemize..

Allah Sameddir ne babalığ ne oğula muhtaç muhtaçlıktan uzak o...ne kurbanına ne ihlasına muhtaç.Samedliği tek.Bi Olmaz bile samedlikte.Rahmanlıkta babalığı gerekr.oğulla gerekir der mantık...Allhın Habibe de ihtiyacı yok...hiçtir bizim kıymet verdiklerimiz Onda çünkü o Sameddir bizlik ihtiyacı yok onun

Sunniler ve birlikte yürüyenler...Milli eğitimde etkin olmalı artık.Devlet laik olabilir ama okulda öğrenci sunni Akı mantık derki bölgem terörsüz olsun istiyorsan ilkelerini seç belirle...Kurbana hayvan katliamı diyeni cezalandır ama sunnilik değil ihlas ölçüsü belirlesin bunu...Kur’an da ölçü alınmamalı...ama İhlas ölçü alınmazsa terörsüz bölgeyi hayal bile edemezsin Allah desteğini kser çünkü İhlas görevin senin...ama Kur’anı sunniliği ölçü almak görevin değil...onları nesh et...İhlas ölçüsü ne cezalar üretir ne ödüller...ete ihtiyacı olan frikaya gittik kurban kesmeye..."El-Hakim" birilerine kurban baramı hayvan katlidir dedirtmeseydi Afrikanın açları Ya razzak erlerdi.ama Razzakla biz oldukKurban bayramı hayvan katliamıdır diyenler bile bir güzeliğe sebeb oldu işte...Kur’anı da nesh et eğer terörsüz bölge oluşturabileceksen Ölçü İhlastır Kur’an değil ölçü ilidir bu sistemde alimlilik esastır ayetler hikayelerin cüzleridiro hikaye tekar etmedikçe uygulamadan nesh et...açlık geirse Kurban kes öğretisidir kurban değilse ihlas sunaya kapı çok


Zinaya harcadığın para zinaya gidiyor da zaniye harcadığın zinaya gitmiyor mu.ve bıraktığın miras...ve çaldırdığın.dolandırılmaların AMACIN ihlas olsun...zaniye gitmez başka kötülere gider paran...İhlasa kurbanet paranı evledını canını emanetleri aklını acıma duyguzu emanet edilmişse o duyguyu o eyemi hali...

285﴿
Allah’ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. “O’nun elçileri arasında ayırım yapmayız” ve “İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbimiz, gidiş sanadır” dediler. ﴾286﴿
Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!

Tefsiri (Kur’an Yolu)

Sûrenin başında Allah’ın iyi kullarının gayb âlemine, doğru yolu göstermek üzere gönderilmiş Kur’an’a ve ondan önce gelen kitaplara iman ettikleri, namazı kılıp zekâtı verdikleri, Allah’ın verdiklerinden O’nun rızâsı için harcamalar yaptıkları, bu iman ve güzel ameller sayesinde Allah rızâsına uygun bir hayat sürüp iki cihan saadetine nâil oldukları zikredilmişti. Arkadan tafsilâta geçilmiş, daha önce gelen kitaplar, peygamberler, ümmetler, Allah’ın onlara bahşettiği çeşitli nimetler, nankörlükler, isyanlar anlatılmış, bunlardan ibret alınarak İslâm’ın getirdiği hidayetten sapılmaması pekiştirilerek istenmişti. Bu sûre, hicretin ilk yıllarında geldiğinde muhatapları büyük ölçüde Allah’ın rızâsına uygun bir hayat yaşıyorlardı. O’nun rızâsı için her şeylerini geride bırakarak Medine’ye hicret etmiş muhacirlerle onlara her şeyleriyle kucak açmış ensar vardı. Allah Teâlâ sûrenin sonunu getirirken bu kullarına bir mükâfat olmak üzere onlar hakkındaki hükmünü, onların kendi nezdindeki yer ve değerlerini bildirmek istemiş, böylece ilk müslümanların yolunu izleyecek olanlara da bir dinî hayat dersi, kul ile rabbi arasındaki ilişkiyi kurmanın yolu hakkında bir anahtar vermiştir: Resul ve çevresindeki müminlerin imanlarının ve itaatlerinin Allah tarafından tasdik edilmesi eşsiz bir iltifat, emsalsiz bir saadet vesilesidir. Bu tasdiki takip eden niyaz tâlimi ise kulluk yolundaki iniş çıkışları göstermekte, iyi niyetli kulların istemeden meydana gelen kusurlarını yüce mevlânın bağışlayacağına işaret etmekte, Hz. Peygamber’in ümmetine gelen en son ve kâmil dinin başta gelen özelliklerinden biri olan “kolaylık” temel kuralını dile getirmekte; esasen kulluğun güç olmadığını, çünkü Allah’ın kullarına güçlerini aşan yükümlülükler buyurmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Sûrenin başıyla sonu âdeta bir levhanın iki parçası gibi birbirini tamamlamaktadır. Nitekim ümmetin geleneğinde de hem özellikle okunarak hem de levhalaştırılıp itina ile duvarlara asılarak bu özellik hayata geçirilmiştir (peygamberler arasında ayırım yapılmamasının anlamı hakkında bk. Bakara 2/136).

Allah’ın, kullarını güçlerini aşan fiillerle ve davranışlarla yükümlü kılmayacağını ifade eden bu âyet, İslâm düşüncesinde ortaya çıkmış bulunan önemli bir tartışmanın çözümüne ışık tutmaktadır. “Allah’ın kullarına, güçlerini aşan bir görevi yüklemesi (teklîf-i mâlâ yutâk) câiz midir?” sorusu etrafında gelişen bu tartışmada, Allah’ın kudret ve iradesini sınırlar korkusuyla “câizdir” diyenlere karşı, O’nun hikmetine, adaletine, imtihan iradesine, dinî, ahlâkî, hukukî değerlerin, mükâfat ve cezaların mâkul bir temele oturması gereğine ağırlık verenlerin savunduğu “Câiz değildir, hakîm olan Allah böyle bir yükümlülük getirmez” diyenleri bu âyet teyit etmektedir.

İnsanların kader ve fiillerinde kendi rollerinin de bulunduğunu ifade eden “Lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır” cümlesi, “kaza, kader, irade, kudret, kesb” konularında asırlar boyu süren ve mezheplerin (ekol) oluşmasına temel teşkil eden bir tartışmaya açıklık getirmektedir. “İnsanların ortaya koydukları fiillerde ve davranışlarda kendilerine mahsus irade ve kudretleri yoktur” diyen Cebriyye ekolü; “Bu fiiller ve davranışlar, bağımsız olarak insanın irade ve kudretinin eseridir, fiilini yoktan var eden (îcâd) kuldur” diyen Mu‘tezile mezhebi; “Kulun fiili meydana gelirken Allah’ın irade ve kudreti yanında –etkisi bulunmaksızın– kulunki de vardır” diyen İmam Eş‘arî, bütün bu ekollerin karşısında yer alan Mâtürîdî mezhebi, diğer deliller yanında bu âyetten ışık ve güç almaktadır. Bu son mezhebe göre Allah Teâlâ kullarına irade ve kudret (güç) vermiştir. Bu irade ve kudret yaratılmıştır, hem hayır hem de şer için işler ve bu mânada “küllî” niteliklidir. Küllî irade ve kudretin, hayır ve şerden birine sarfedilmesi ise cüz’î niteliklidir; yani cüz’î kudret, cüz’î iradedir. Buna kesinleşmiş ve fiile yönelmiş azim (azm-i musammem) ve “kesb” de denir. Kesb fiilin aslını (yok iken var olmasını, yaratılmasını) değil, vasfını (hayır veya şer olmasını) etkiler. İşte beşerî sorumluluk da bu kesbe dayanır (genişbilgi için bk. Kemâleddin el-Beyâzî, İşârâtü’l-merâm, s. 54 vd., 248-263). Açıkladığımız âyette kulun fiiline etkisini açıkça ifade eden kelime, Türkçesi “elde etmek, kazanmak, hak etmek” demek olan “kesb”dir. Eskiden sıkça tekrarlanan “Kul kâsibdir, Allah da hâlıktır” veya “Kul kesbeder, Allah da halkeder” cümlesi bu gerçeğin vecizeleşmiş şeklidir (ayrıca bk. Bakara 2/7).

Yukarıda meâli zikredilen bir hadis, Muhammed ümmetinin unutma ve yanılma sebebiyle meydana gelen kusurlarının Allah tarafından bağışlandığı müjdesini veriyor ve burada geçen duanın kabul edildiğini belgeliyor.

Hıristiyanlık için de amelî geçerliliği bulunan Eski Ahid’de yeme, içme, temizlenme gibi konularda oldukça zor dinî kurallar, yasaklama ve sınırlamalar vardır. Kur’an-ı Kerîm’de bu âyetten başka yerlerde de aynı tarihî gerçek dile getirilmiştir (A‘râf 7/157). İslâm’ın ümmete getirdiği yükümlülükler ise fıtrata uygundur, insanların zorlanmadan hatta kolayca yapabilecekleri ödevlerdir. Şahsî ve özel durumlar sebebiyle zorluk baş gösterdiği takdirde de ruhsatlar vardır.

Aslında temel nitelikleri sıralanmış bulunan bu dine bütün insanlığın akın akın girmesi gerekirdi. Mümin aklı böyle düşünür, mümin gönlü böyle ister ve beklerdi. Fakat Allah’ın imtihan için kullarına verdiği akıl, irade, nefis, yine bu maksatla insanlara musallat olan şeytan milyarlarca insan için doğru yolun ve hak dinin engelleri olmuş, müminin beklentisinin aksine insanların hakkıyla şükredenleri, küfür ve nankörlük içinde olanlardan az bulunmuştur. Bu çokluk karşısında müminler, kendi güç ve gayretleri yanında ve ondan daha çok yüce Allah’ın yardımına sığınmak durumundadırlar:

“Sen bizim mevlâmızsın, inkârcılara karşı bize yardım et!”

Sûrenin bu son iki âyetinin fazileti hakkında birçok sahih hadis rivayet edilmiştir. “Bakara sûresinin sonunda iki âyet vardır ki bir gecede okuyana onlar yeter” meâlindeki hadis bunlardandır (Buhârî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 10, 27, 34; diğer bazı örnekler için bk. Şevkânî, I, 342 vd.)Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 454-456


Terörsüz türkiye-trörsüz bölge ise amacın Kafirden kastın Terörsüz ve sebeb olanlardr...eski müfessirleri nesh et...sunniliğin fetvalarını da partilerin amaçlarını da...İHLASTIR görevin namazdır sanma zira peygamberin öğrettiği din o şartlarda o hikayelerde ihlasa katkılıyı terörsüz bölge hikayelerine egel etme o hikayelri peygamber ölçü değil elçi...namaz da nesh dilir yani iha-siha ürterek de namazdan daha katkılı olabilirsn İhlasa..KurBan dankazandığınödülden büyük ödülün kapısı var kurban görev değil İHLASA katkıdanbaşka görevinyok neshe et.Kurbanın etini ama ihlasını sun...İhlas sunmaktır kulluk.peygamberler şartlara göre belirlediler bu ihlas sunma işini...Tarih ve hikayeler derki hz Ademden beri kurban var ama kesme şeklinde değil...yani neshi mümkün.Medine medeniyetinde ve mifetinde faiz yasak ama ihlas ölçü...Kıyamete kadar daanı hikayelere cüz’ bu yasak ya aynı hkayeler tkerrür etmezse...İş yeri açmayalım mı Hzİsailler nasıl yetişr biz işyer çamazsak Hayır ası ol nesh et o ayetleri...ve aç işyerini ihlasa katkıdır görevin çünkü dinleme Kur’ancıyı o Kur’an kine hadimleştirmiş ismail nesil işsiz mi kalsn...İhlas nesh lmz ama hz muhammedin uygulamalırı dadier peygamberlerin uyglamaları da nesh edilir korkma çarpılmazsın...ihlas içnse çal hlas içinse öldürsunnilik de zararlı.eski tefsirler de zararlı terörsüz bölge amaçlıya...


Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hz musa ve çoban hikayesi üzerine Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hz musa ve çoban hikayesi üzerine yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hz Musa ve çoban hikayesi üzerine yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL