0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
129
Okunma
Hayatın anlamını hayal âleminde arayan bir meczubun satırlarıyım ben.
Her şeyin bir anlamı olduğuna inanan bir meczubun, hayatın işlek caddelerinde sessizce yürüyüşüyüm.
Bir yanda kalabalığın içinde eğlenerek anlamsızlığı kutsayanlar, diğer yanda anlamı bulan ama sessizliğe gömülenler.
Bir bankta sarmaş dolaş oturan sevgililer için hayat bir oyuncağa benziyor belki.
Aynı parkta biraz ilerde, oturan evli çift, bu ayın kredisini nasıl ödeyeceğini düşünüyor.
İkisi de aynı zaman diliminde, aynı gökyüzünün altında ama bambaşka bir hikâyenin içindeler.
Arka fonda kulakları tırmalayan bir ses:
Yanındaki insanın bir gün kendisini satacağını fark etmeden başkalarının dedikodusunu yapan biri.
Sözler pervasız, gözler sığ, kalpler ise çoğu zaman boş.
Bir annenin bebek arabasını iterken yüzünde gördüğüm o yorgunluk…
Yorgundu ama “yapmam gerek” diyen bir kararlılık vardı bakışlarında.
Sadece yürüyordu… Ne geçmişe takılı, ne geleceğe koşar.
Yalnızca bugünü taşıyordu bedeninde, sessizce, güçlüce.
Aslında kimse tam anlamıyla mutlu değildi…
Ama herkes kendi yalanına inandırmak ister gibiydi çevresini.
Gülümsemeler maskeye dönmüş, sözler ezbereydi.
Ve içten içe herkes, “Ben nereye gidiyorum?” sorusunu
bir kere bile kendine sormaya korkuyordu.
Faruk KARA
5.0
100% (1)