0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
73
Okunma
Toplumda yaygın kanaatlerden biri, kadınların ülke yöneticiliğine uygun olmadığıdır. Ancak bu düşünce, hem Kur’an ayetleriyle hem de tarihsel gerçeklikle çelişmektedir. Kur’an’ın merkeze alındığı bir yaklaşımla bakıldığında, yöneticilik için esas olanın cinsiyet değil, adalet, liyakat ve dirayet olduğu açıkça görülmektedir. Kur’an’da Sebe Melikesi’nden saygıyla söz edilmesi, kadınların yöneticiliği konusunda önemli bir örnek sunar. Neml Suresi 23. ayette Sebe Melikesi şöyle tanıtılır: > “Şüphesiz onlara yöneticilik yapan bir kadın gördüm. Her şeyden kendisine verilmiştir. Ve muazzam bir tahtı var.” (Neml, 27/23) Bu ayet, kadının bir ülkeyi başarıyla yönetebileceğini ve geniş imkânlara sahip olabileceğini göstermektedir. Sebe Melikesi, Kur’an’da akıllı, istişareye açık, barışçıl ve diplomatik bir lider olarak anlatılır. Savaşmak yerine Resul Süleyman ile iletişim kurmuş, sonunda da gerçeği kabul edip iman etmiştir. Kur’an’da bu tavır övgüyle anlatılır; Sebe Melikesi eleştirilmez, aksine akıl ve basiret örneği bir hükümdar olarak sunulur. Kur’an’da yöneticilik görevine dair herhangi bir cinsiyet şartı konmamıştır. Ölçü daima adalet, ehliyet, bilgi ve takvadır. Nitekim yöneticilerin görevleri anlatılırken erkek ya da kadın ayrımı yapılmaz. Bu bağlamda yöneticilik yetkinlik meselesidir. Erkek ya da kadın olması değil Allah’ın koyduğu ölçülere göre hareket edip etmemesi belirleyicidir. Tarih boyunca da hem başarılı kadın yöneticilere hem de başarısız olanlara rastlamak mümkündür. Bu, başarının veya başarısızlığın cinsiyetle değil, karakter, bilgi, vizyon ve adaletle ilgili olduğunu gösterir.
Başarılı Kadın Liderler:
Angela Merkel (Almanya): Almanya’yı 16 yıl boyunca yönetti. Ekonomik istikrar sağladı, kriz dönemlerinde halkın güvenini kazandı. Mülteci krizinde sergilediği insani duruş ve sade yaşantısıyla halktan takdir topladı.
Jacinda Ardern (Yeni Zelanda): Christchurch saldırısında gösterdiği şefkatli liderlik, pandemi sürecindeki başarılı yönetimi ve halkla kurduğu içten bağ, genç yaşına rağmen etkili bir yönetici olduğunu ortaya koydu.
Liyakat Sahibi Olmayan Yöneticilerin Zararı:
Tarihte birçok erkek yönetici de despotluk, yolsuzluk ve zulümle anılmıştır. Muaviye, Yezid, Hitler ve Stalin gibi liderler, bu durumun örneklerindendir. Liyakatsiz yöneticiler eleştiriye tahammülsüzdür ve ülkelerini felakete sürükleyebilirler. Bu da bir kez daha gösterir ki, yöneticilikte belirleyici olan cinsiyet değil, ehliyettir. Kur’an’da yöneticilik erkeklere has kılınmamış ölçü olarak adalet, hikmet, istişare, bilgi ve merhamet konulmuştur. Sebe Melikesi örneği kadının da son derece başarılı ve övgüye değer bir lider olabileceğini göstermektedir. Günümüzde de kadın liderlerin başarılı örnekleri bunu desteklemektedir. Yöneticilik makamı, cinsiyete göre değil, liyakate göre değerlendirilmelidir. Toplumlarda kadınların yönetici olamayacağına dair önyargılar, genellikle tarihsel ve kültürel kalıplardan kaynaklanmaktadır. Ancak bu bakış açısı, sadece yanlış bir toplum mühendisliğini değil, aynı zamanda Kur’an’ın özünden de sapmayı ifade eder. Kur’an, kadın ve erkek arasındaki farklılıkları yaratılışın bir parçası olarak kabul etse de, bu farklılıkları, yöneticilik gibi toplumsal sorumluluklar için engel teşkil etmeyen birer araç olarak sunmaktadır. Kur’an’a göre, insanın yaratılışındaki ana ölçüt, Allah’a karşı gelmemek, adaletli olmak, ve İslam ahlakını örnek alarak toplumu yönetmektir. Cinsiyet, bir insanın bu sorumluluğu yerine getirme kapasitesini sınırlayan bir faktör değildir. Sebe Melikesi’nin hikayesi, yalnızca kadınların yöneticilikteki rolünü vurgulamakla kalmaz, aynı zamanda yöneticiliğin sadece askeri zaferlerle değil, diplomasi, akıl ve stratejiyle de elde edilebileceğini gösterir. Sebe Melikesi, Resul Süleyman’a elçi göndererek barışçıl bir çözüm arayışına girmiştir. Bu yaklaşım, savaş yerine diyalog ve istişareye dayalı bir yönetim tarzını yansıtır. Kur’an’da Sebe Melikesi’nin, liderlikte yalnızca fiziksel gücü değil, aynı zamanda duygusal zekâsı, karar verme süreçlerindeki öngörüleri ve halkına karşı duyduğu sorumluluğu sergileyen bir lider olarak tanımlanması, kadınların bu alandaki yetkinliğini ve başarısını açıkça gözler önüne serer. Aynı zamanda bu, yöneticiliğin sadece "güç"le ilgili olmadığını, aynı zamanda adalet, hikmet ve merhametle ilgisi olduğunu da gösterir. Kur’an’da Sebe Melikesi’nin dışında da kadınların liderlik özelliklerini sergileyen örnekler bulunmaktadır. Bu örnekler, kadınların liderlik pozisyonlarındaki rollerini yalnızca toplumsal bir olay ya da kültürel bir değişim olarak değil, Allah’ın yaratma düzenine uygun birer yansıma olarak gösterir. Örneğin, Firavun’un karısı Firavun’un zulmüne karşı durarak, Allah’a inanç ve teslimiyetini sergileyen bir lider figürüdür. Firavun’un karısı tüm imkânlara sahip olmasına rağmen, zalim bir yöneticiye karşı durarak, Allah’ın rızasını ve adaleti tercih etmiştir. Bu da bir kadının, zor koşullarda ve zalim bir yönetim altında bile adalet ve hikmetle hareket edebileceğini, vicdanının sesini dinleyebileceğini gösterir. Tarihte kadın liderlerin az sayıda olması, cinsiyetçi önyargılar ve toplumsal normların bir yansımasıdır. Kadınların liderlik rollerini üstlenmesi, tarih boyunca sıklıkla engellenmiş veya bastırılmıştır. Bu durumu anlamak için, sadece dini veya kültürel değil, sosyo-ekonomik faktörlere de bakmak gerekir. Ancak günümüzde toplumsal algılar hızla değişmekte ve kadınların liderlik alanındaki başarıları daha fazla takdir edilmektedir. Kadınların liderlikteki rolü sadece yönetici olarak değil, aynı zamanda eğitimde, iş dünyasında, sivil toplumda, hatta sanat ve sporda da giderek daha fazla tanınmaktadır. Kadınların toplumsal alanda aktif bir şekilde yer alması, yönetim anlayışını ve toplumsal yapıları dönüştürmektedir. Bu noktada, toplumların bu dönüşüme nasıl adapte olacağı, sadece kadınların değil, tüm bireylerin potansiyellerini en verimli şekilde kullanma imkânı sağlayacaktır. Kadınların yöneticilikteki başarısını gösteren diğer tarihsel örnekler, cinsiyetin toplumsal roller üzerinde oluşturulmak istenen sınırları aşan bir temele dayandığını ortaya koymaktadır. Örneğin, İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth, uzun bir hükümet döneminde büyük bir siyasi deha sergilemiş, İngiltere’yi güçlü bir deniz gücü haline getirmiştir. Kadın olarak yönetmiş olmasına rağmen, yönetim becerileri ve devlet işleriyle ilgili yetkinliği takdirle karşılanmıştır. Modern kadın liderler arasında da önemli örnekler bulunur. Angela Merkel ve Jacinda Ardern, modern dünyanın en tanınmış kadın liderlerindendir. Her ikisi de toplumsal eşitlik, insani değerler ve kriz yönetiminde önemli adımlar atmışlardır. Merkel, Almanya’yı 16 yıl boyunca yönetti, Avrupa Birliği içinde güçlü bir figür haline geldi ve dünya çapında kriz yönetimi konusunda saygı kazandı. Ardern ise Yeni Zelanda’daki saldırı sonrasında halkını birleştiren bir lider olarak anıldı ve pandemi sürecinde izlediği başarılı politikalarla adından söz ettirdi. Sonuç olarak, Kur’an’a ve tarihsel gerçeklere dayanarak, yöneticilik için cinsiyetin bir engel teşkil etmediği açıktır. Önemli olan, kişinin sahip olduğu liyakat, adalet, bilgi ve tecrübe gibi özelliklerdir. İyi veya kötü yönetim, kişinin cinsiyetinden değil, bu değerleri ne kadar içselleştirdiğinden ve toplumu bu değerlerle yönettiğinden kaynaklanır. Sebe Melikesi’nin örneği, kadınların da etkili birer lider olabileceğini ve bu liderliği yaparken akıl, hikmet ve adaletle hareket etmeleri gerektiğini gösterir. Yöneticilik, halkına karşı duyduğu sorumlulukla şekillenir. Kadın ya da erkek olmanın ötesinde, bir liderin halkına olan bağlılığı, adalet anlayışı ve toplumu daha iyiye götürme gayreti, gerçek başarıyı belirler. Bir ülkeyi kim Allah’tan korkar, halkı adaletle yönetir ve şahsi menfaat peşinde koşmazsa o kişi yönetmelidir.