0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
87
Okunma
Olmuş ve bitmiş için kendini üzmeye değmez. Yaşanmış ve bitmiş için kendini yıpratmaya, harap etmeye değmez.
Olan olmuştur, biten bitmiştir.
Sonuna gelinmiş bir hikâyenin bitiş noktasında yapacağın her hamle nafiledir.
O hikaye bitmiştir. Yaşanmış ve bitmiş.
Artık yeni bir hikâyenin kahramanı olmaya hazırlanman gerekir.
Eski hikayeye takılıp kalma.
Olmuş ve bitmiş bir şey için üzüntü duyman sadece kendine zarardır.
Üzüntüden kendini yere çalsanda, işi gücü bırakıp sadece onu düşünsende, gece gündüz gözyaşı döksende giden geri gelmez.
Anlamını yitiren hiç bir şeyi geri getirmek için uğraşma.
Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Fırtına kopmuş, dallar kırılmış, yapraklar dökülmüştür. Artık yeni baharları başka gülistanda aramak gerek.
Ne demişler "gitmek isteyeni kırk düğüm halatla bağlarsan, tutamazsın. Kalmak isteyene saç teli yeter." Diye.
Senden gitmeyi göze alan birinin önünde durmak ezikliktir.
Bırak herkes layığına denk gelsin. Zaman herkesi hak ettiği yere itinayla bırakacaktır. Sen merak etme.
Şimdi kapısını açmanı bekleyen yeni hikayeler var ufukta. Onlara yürü. Onları aç.
Eski hikayelerin kapısını kapat ki, yeni hikâyelerin kapısı görünsün sana.
Ve bunun için de, sana her şeyi farkettiren Rabbine şükret ve hayatına devam et.
Okuduğumda etkilendiğim bir hikaye var.
Hikaye şöyle:
Avcının yakaladığı küçük kuş birden konuşmaya başladı:
— Ben minicik bir kuşum dedi, etim, dişinin kovuğunu bile doldurmaz. Eğer serbest bırakırsan işine yarayacak üç öğüt veririm. Dinle, birinci öğüdüm şu: “Olmayacak bir söz duyarsan, asla inanma!”
Avcı şaşırmıştı. İkinci öğüdü isteyince küçük kuş:
— Beni bırak, ikinci öğüdümü şu damın üstünde vereceğim dedi.
Avcı kuşu bıraktı. Bir lahzada dama konan kuş:
— Dinle dedi, “geçip gitmiş şeyler için asla üzülme”. Olan olmuş, biten bitmiştir çünkü. Bak, benim karnımda on dirhem ağırlığında bir inci vardı. Çok kıymetli bir inciydi bu. Ne yazık ki elinden kaçırdın…
Avcı daha çok şaşırmış, kuşu serbest bıraktığına pişman olmuştu. Ah vah etmeye, saçını başını yolmaya başladı.
Kuş:
— “Ne oldu?” diye sordu. Niçin dövünüp duruyorsun? Ben sana olmayacak söze asla inanma dememiş miydim?
Sen karnımda inci olduğunu duyunca bu öğüdü hemen unuttun. Kendisi üç dirhem gelmeyen kuşun karnında on dirhemlik inci olur mu hiç? Üstelik ikinci öğüdümü de unutmuşa benziyorsun. Hani elden kaçırdığın şeyler için asla üzülmeyecektin!
Avcı utanmış başını yere eğmişti.
— Üçüncü öğüdünü ver bari diye inledi.
Küçük kuş damdan kalkıp yüksekçe bir ağacın dalına kondu ve oradan gökyüzünün boşluğuna doğru süzülürken şöyle bağırdı:
— Be hey sersem avcı, sen verdiğim ilk iki öğüdü tuttun mu ki üçüncüsünü istiyorsun?
Abdurrahman Tümer