1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
208
Okunma
Bildiğiniz gibi, sudoku, dokuz ana rakamla oynanan bir oyun, bir bulmaca… Gerçek bir zekâ oyunu. Tabii “zor” ve “çok zor” sudoku bulmacalardan söz ediyoruz. Zor sorunları çözmeye çalışırsan bilmece çözmenin bir anlamlı olur.
Çünkü zorlandıkça zihin gelişiyor, keskinleşiyor, beynin nöronlarında yeni bağlantılar oluşuyor.
Bir düşünürün dediği gibi, “hayat problem çözmektir”. Yaşadığımız müddetçe, her gün, her an problem çözüyoruz. Problem çözmeye mecbur kalıyoruz. Hayatın problemleriyle sudoku problemleri birbirine çok benziyor.
Zor sudoku problemlerini çözerken, bir an gelir çözüm durur! Artık boş kutulara yeni bir rakam yazamaz hâle gelirsiniz. İlerleyemezsiniz. Bütün yollar tıkanmış gibidir. Hayatta da öyle değil midir? Bazen bütün yollar çıkmaz sokak olur!
İşte o durumlarda, “gözden kaçırdığım bir şey var” diye düşünmeliyiz! O vakit, bulmacaya/probleme daha dikkatli bakmak lâzımdır… Belki biraz uzaklaşarak, yukarıdan veya ayrıntılara biraz daha yakından bakmak gerekiyordur. Dikkatle bakarsınız ve gerçekten gözden kaçan noktayı bulursunuz. O parçayı yerine koyduktan sonra, genellikle iş çorap söküğü gibi ilerler. Meseleyi çözersiniz.
Bazen, ne kadar, “muhakkak gözden kaçırdığım bişey var” deseniz de sayısız farklı bakış açısıyla probleme baksanız da ipucu yakalayamazsınız… Gözden kaçırdığınız hiçbir şey yoktur. Gerçekten hiçbir ipucu yoktur.
O vakit, ne yapmalı?
Sezgi!
Sezginizi devreye sokmalısınız!
Hiçbir çözüm yolu gözükmüyorsa sezginizden yararlanacak, içgüdünüzle hareket edeceksiniz demektir. İçinizden gelen en uygun parçayı veya rakamı boş olan yere koymanız gerekiyordur.
Bütün yollar tıkalıysa ve muhakkak bir karar verilmesi gerekiyorsa, ortada mutlaka çözülmesi gereken bir problem varsa inisiyatif kullanmalısınız. Kararlı olmalısınız. Bir karar vermelisiniz.
Sezgilerinizle…
Büyük bir ihtimalle, verdiğiniz kararın doğru çıktığını göreceksiniz!