0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
227
Okunma
Bir ezgi bazen yalnızca müzik değildir. Hele ki o ezgi Kürtçe ise… Yalnızca kulağımıza değil, geçmişimize, belleğimize, yitirdiklerimize dokunur. Ezgilerin diliyle ağlar bir halk; sürgün edilmiş köylerin, yakılmış ocakların, yarıda kalmış ninnilerin diliyle.
Zorla boşaltılan köylerin ardından şehirlere yığıldık. Sığmadığımız evlerde, başkasına ait sokaklarda kimliksizleşmeyi öğrendik. Dilimizi sakladık önce, sonra mimiklerimizi. Çünkü her yabancı bakış biraz da tehditti. Köyde başlayan hayatın anlamı, metropolde parçalandı. Sadece mekân değişmedi, biz de değiştik. Ya da değiştirilmek istendik.
Oysa biz o dağların çocuklarıydık. Rüzgarla konuşur, toprağa diz çöküp dua ederdik. Aşklarımız sade ve temizdi; su gibi, dağ çiçeği gibi. Şimdi ise her şey karmaşık, kirli ve bulanık. Metropol yaşamı; insanı bir çırpıda hem yorar hem yabancılaştırır. Kimliğini, dilini, sevgisini unutturur insana. Koca şehirlerde birer “kayıp dosya” gibiyiz artık; neye ait olduğumuzu unutmuş, nereye gideceğimizi bilmeyen.
Ama unutmayan bir şey kaldı: Kalbimiz.
Çünkü bir ezgiyle burkulur hâlâ yüreğimiz. Bir şiirle kanar içimiz. Kimi zaman dinlediğimiz bir ağıt, bastırılmış öfkemizi yüzeye çıkarır. Kimi zaman bir çocuk sesi, yitirdiğimiz çocukluğumuza ağlatır bizi. Ve sonra, kalemimiz suskunlukla konuşur. Yazmak bir çığlığa dönüşür; dilimizin sustuğu yerde kalbimiz dile gelir.
Bazıları yalnızca göçten söz eder bu hikâyede. Ama bu bir yer değiştirme değil, bir dağılmadır. İçten içe çözülmedir. Çünkü kökleri yerinden sökülen bir halkın hikâyesi asla sadece coğrafyayla sınırlı değildir. Kök, toprağın altındadır, görünmez. Ama bir ağacın yaşayıp yaşayamayacağını belirleyen şey de odur. Biz, o görünmeyen acının taşıyıcılarıyız. Bu yüzden ne zaman bir ezgi çalınsa, bir yerimiz sızlar. Ve yine de hâlâ buradayız.
Dilimiz baskı altında olsa da konuşmaktan vazgeçmedik.
Aşklarımız yarım kalsa da sevmekten yılmadık.
Ezgilerimiz yasaklansa da söylemekten geri durmadık.
Çünkü biz, kırık ezgilerle büyüdük ama eksik büyümedik.
Çünkü biz, yok sayıldık ama yok olmadık.
Çünkü biz, boyun eğmedik.
Kimliklerimizi hatırlamak, köklerimize sahip çıkmak, sadece geçmişin değil, geleceğin de mücadelesidir.
Ve her ezgide, her şiirde, her suskunlukta biraz daha parçalara bölünür yüreğimiz.
Görmeseniz de…