1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
113
Okunma
"Evin Işığı"
Köyde akşam erken inerdi. Güneşin son ışıkları damların üstünden çekilirken, her evin içindeki lamba birer birer yanar, dışarıdan bakıldığında, hangi evde huzur, hangi evde hüzün olduğunu anlamak mümkün olurdu.
Yokuşun başındaki küçük ev, her zamanki gibi sessizdi. İçeride üç çocuk, pencereye gözlerini dikmiş bekliyorlardı. Anneleri sabah erkenden çarşıya inmiş, hâlâ dönmemişti. Kapının eşiğinde oturan en büyükleri on iki yaşındaydı. Yüzünde hem yaşından büyük bir ciddiyet hem de gizleyemediği bir tedirginlik vardı.
Saat akşam altıyı geçmişti. Köyün minibüsü çoktan son seferini yapmış, yolun sonundaki kavak ağaçları loş gölgeler salmaya başlamıştı ki, çocuklardan biri irkildi:
— "Anne geliyor galiba!" dedi sevinçle.
Ama gelen, bir akrabaydı. Telaşlıydı. Yüzüne bakar bakmaz çocuklar anladı, bir şey olmuştu. O akşam, o küçük evin ışığı yanmadı. Çünkü annenin bulunduğu minibüs, dönüş yolunda devrilmiş, kadın ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı. Çocuklar durumu kavrayamadan, başka bir akraba tarafından apar topar alınarak halalarının evine götürüldüler.
Halaları onları sevgiyle karşıladı, ama kendi içi kan ağlıyordu. Ablasıydı o kadın; hem kardeşi, hem yoldaşı. Küçükken aynı odayı paylaşmış, aynı tastan su içmişlerdi. Şimdi o abla, şehir hastanesinde yaşamla pençeleşiyordu. Günlerce umutla gidip geldi hastaneye. Her seferinde “Belki bugün gözünü açar” diye dua etti. Ama umut dediğin, bazen sessizce tükenirmiş meğer. Dördüncü günün sabahında kötü haber geldi.
Kadın vefat etmişti.
Hastane koridorları, halanın ayakları altında uzayıp gitti o gün. Yüzünü bile göremeden sonsuzluğa uğurladığı ablasının ardından, çocuklara nasıl anlatacağını düşünerek yürüdü eve. Eve girdiğinde, üç çift göz ona bakıyordu. En küçüğü dayanamayıp sordu:
— "Annem gelecek mi hala?"
Cevap boğazında düğümlendi. Bir kelime söyleyemedi. Yalnızca sarıldı onlara, sımsıkı. O sarılışta annenin sıcaklığı, şefkati, eksik kalan tüm cümleler gizliydi.
O günden sonra, hala artık sadece hala değildi. Hem anne oldu, hem baba. Çocukların yarım kalan çocukluğunu kendi sevgisiyle tamamlamaya çalıştı. Gün geldi, biri öğretmen oldu, biri teknisyen. En küçük olanı da annesinin gülüşünü yüzünde taşıyan bir genç kıza dönüştü.
Yıllar sonra biri ona sordu:
— “Nasıl başardınız hala?”
Hala, başını eğdi, gözleri doldu:
— “O evin ışığı sönmesin diye…” dedi sadece.
Kamil Erbil
5.0
100% (2)