0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
47
Okunma
Hiç bir şey yapamazsan bu hayatta en azından bir kalbe dokun, bir gönüle dokun.
Tebessüm et, güler yüzle bak.
Bakışlarını gören bahar gelmiş sansın, gülistan görmüş sansın.
Hiç bir şey yapamazsan bu hayatta en azından bir gönüle girmeye çalış. Bir gönül kazan.
Bir gönül kazanmak kırık ve mahzun bir gönüle merhem olmak, teselli vermek, bir nebze dahi olsa sevindirmek Rabbimiz’in huzuruna götürebileceğimiz en değerli amellerden biridir.
Öyle ya gönül kazanmak, gümüşten daha güzel, elmastan daha değerli, yakuttan daha kıymetlidir.
Bu dünya hayatı kısadır. Göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Dünya telaşı ve koşuşturmasından zamanın ne çabuk geçtiğinin dahi farkında olmazsın. Sonra durup arkana baktığında yılların sel gibi akıp gittiğine şahit olursun. İşte bu fani hayatta hiç bir zaman gönül kıran değil, gönül kazanan biri olmaya çaba sarf et.
Gönül kırmak çok kolay ama bir gönül inşaa etmek çok zordur.
Hoş olmayan bir söz gönül kırmaya, tatlı bir sözde gönül kazanmaya sebeptir.
Güzel söz söyle.
Tatlı söz söyle.
Unutma! Bir binayı yıkmak belki bir günlük bir iştir ama yapmak yıllar sürebilir.
İşte kırdığın gönlü de onarmak yıllar sürebilir. Uzun bir zaman alabilir. Akabinde özür dilesende de, kendini affettirsen de kırdığın kalpte izi kalır.
Yara kapansa da o yaranın izi kalır.
Derviş Yunus ne güzel söylemiş:
Gönül Çalab’ın tahtı
Çalap gönüle baktı
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıkar ise
Yunus Emre, tüm yaratılanları yaratandan ötürü sevmiş ve onlara değer vermiştir.
Yine bir beyitinde şöyle der:
Bir kez gönül yıktınsa bu kıldığın namaz değil.
Yitmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.
İnsan her zaman samimi olmalı, hoşgörülü olmalı, kalbinde her zaman sevgi barındırmalıdır.
Gittiği her yerde gönüller inşaa etmelidir.
Mevlana hazretleri:
Gönül kazanmak istiyorsan,
Sevgi tohumu ek.
Cenneti kazanmak istiyorsan,
Yollara diken serpmekten vazgeç.
Der.
İşte sende gönül inşaa etmek için gönüllere sevgi ek.
Sevgi eken sevgi biçer. Unutma!
Bir gönülde olmaya bak.
Bir gönülde kalmaya bak.
Çünkü seven sevdiğini gönlünde taşır.
Gönül tahtların en güzeli, en değerlisidir.
O tahtın kıymetini bil, değerini bil.
Kırma!
İncitme!
Dağıtma!
Ve hiç bir zaman unutma! O tahttan düşen, gözden düşer, gönülden düşer bir daha asla o tahta oturamaz.
Bu dünyada hiç bir zenginlik bir gönülde olmak kadar değerli değildir.
Ve hiç bir servet zorla seni gönül tahtına oturtamaz.
Bu ancak sevgiyle olur, hoşgörüyle olur, nezaketle olur.
En etkilisi de tatlı dille olur.
Ebubekir -radıyallâhu anh- bir cuma günü çıkıp insanlara:
“–Yarın toplanın da zekât develerini taksîm edelim; ancak hiç kimse izin almaksızın huzûrumuza girmesin!” dedi.
Ertesi gün, bir kadın kocasının eline bir yular vererek:
“–Şunu al git; kim bilir, belki Allâh Teâlâ bize bir deve nasîb eder.” dedi. Adam elinde yularla develerin dağıtıldığı yere varınca Hazret-i Ebubekir ile Hazret-i Ömer’i zekât develerinin bulunduğu ağılda buldu ve izin almaksızın yanlarına vardı. Onu gören Hazret-i Ebubekir:
“–Buraya nasıl girdin?” diyerek elindeki yuları aldı ve ona îkaz sadedinde hafifçe vurdu. Lâkin yaptığı bu harekete de çok üzüldü. Develerin taksîmini bitirdiğinde, o kişiyi çağırarak yuları kendisine verdi ve:
“–Al, sen de bana vur, kısas yap!” dedi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer:
“–Allâh’a yemin ederim ki böyle bir şey olmayacaktır. Sen bunu kendinden sonrakiler için bir âdet olarak bırakma!” dedi. Hazret-i Ebubekir:
“–Peki o hâlde kıyâmet gününde beni Allâh’ın gazabından kim kurtaracak?” dedi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer:
“–Öyleyse onun gönlünü al!” tavsiyesinde bulundu. Hazret-i Ebubekir, hizmetçisine, adam için çuluyla birlikte bir deve getirmesini ve ayrıca beş dinar vermesini emretti. O zât da Hazret-i Ebubekir’i affetti.
Abdurrahman Tümer