Herkesin aynı şeyi düşündüğü bir ortamda hiç kimse hiçbir şey düşünmüyor demektir. walter lipmann
Umut Işığıı
Umut Işığıı

Hamur Masası

Yorum

Hamur Masası

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

52

Okunma

Hamur Masası

Hamur Masası


Henüz altı yaşındayım. Üstümde mavi çizgili kazağım, onun üstünde siyah bir yelek, yaklaşık dört saatlik öğlen uykumun eseri uykudan yaşarmaktan yeşile dönen gözlerim (O zamanlar günde en az dört saat uyurmuşum, hatta uykum o kadar derinmiş ki annem babaannemi çağırıp sırf beni uyandırmak için bana soğan, sarımsak koklattırıp uyandırırlarmış.) Annemin halen kıvırcuk olduğundan şüphelendiği dağınık dalgalı saçlarımla yaklaşık yarım saattir annemin elini tutmuş, kaldırımda yürüyordum. Arada bir ağzımdan "Anne, geldik mi?" sözü çıkıyor, hafif bir huysuzlanıyor annemse "Az kaldı, sabret biraz." deyip geçiştiriyordu. O zamanlar babaannemgilin evi iki katlı, sol önü bahçeli şirin bir evdi. Bizim evin yukarısında bir yerdeydi, babaannemin meşhur köftesi evde ne zaman yapılsa annem, babam, amcam, halalarım gelir hep beraber muhabbet eşiğinde yerdik. Yerdik derken onlar mutfakta bir zaman köfteyi hazırlarken ben ve kuzenlerim misafir odasına çekilip saklambaç oynardık.

Buna benzer bir günde elbette sadece biz davete icabet edip evin yolunu tuttuk. Daha doğrusu babam işten çıktığı gibi babaannemgile gitti, ben ve annemse evden çıkıp yürüyorduk. (O zamanlar kardeşlerimin hiçbiri dünyada yok, annemse en büyük kardeşim Elif’e henüz bir aylık hamile.) Nihayet evin önüne geldiğimizde annemin elini bırakıp kapıya fırladım. Yürürken ne zaman bana annemin evini farketsem oraya fırlar, annemi kızdırırdım. O da düşüp bir yerimi inciteceğimden korkardı çünkü. Ben babaannemin ve dedemin kızı gibiydim, onların yemekleriyle ve oyunlarıyla büyüdüm. Her hafta sonu evde tantana çıkartır, ille de oraya gideceğim diye tuttururdum. Annemle babam da ne kadar inatlaşsalar da benimle baş edemeyeceklerini anladıklarında kıyamayıp salarlardı.

İnatçı bir bebek bir çocuktum, öyle rastgele her şeye inat etmezdim ama bir şeye göz koydum mu olana kadar diretirdim. Her geldiğimde sobanın üstünde kestane pişer, çay demlenir, babaannem bana türkü söyler, dedem ise omzuna bindirir gezdirirdi. Beraber atçılık oynardık, ben ona kıyamaz çoğu zaman çekinirdim omzuna, beline binmeye ama o inadına alıp gezdirirdi beni. Hatta ben doğduğumda dedem oğlundan ilk torunu diye benim adımı arabasına özel olarak yazdırmıştı. (Hala duruyor.) Fırladığım gibi kapının önüne geldim. Minicik ellerimle kapıya vurdum ve üç adım geriye gittim. Yarım dakika sonra babaannem üstü başı unlu bir biçimde kapıyı açtı, o zamanlar daha diriydi tabi. En azından saçları öyle söylüyordu. Şimdiye nazaran daha canlı duruyorlardı. Benim gamzelerimin aynısı, ne zaman gülse tombul yanaklarında anında beliren gamzelerini görünce tebessüm ettim.:

- Anam cip gözel oluk gı bu. He Şule?

Güzel deyince sanırım kazağımdan bahsediyordu. Üstümdeki mavi kazağı örgüye henüz yeni merak salmış halam örmüştü ve bana armağan etmişti. Adını duyar duymaz oturduğu odadan fırlayan halam bana şaşırdı:

- Anaaaa gız bu nadar gözel oluk tamaa. Hoşgeliksiğiz canlarım buyrun geçin de yeri.

Babaaannem tombul yanaklarımı parçalarcasına sıkıp şapur şupur öperken nihayet geri çekildiğinde mutfaktan çıkan dedem bunu fırsat bilip beni kaptığı gibi oturma odasına götürdü. Babannem arkasından seslendi:

- Doğan! Oturma odasında hamur masası var. Aman dikkatli ol çocuk düşmesin oraya!

- Tamam hatun.

Dedemin kucağında onu öperken gözüm o masaya çarptı. Masa dediğim de küçük bir tahta masası, fazla yer kaplamayanlardan. Üstünde bir kapta hamur, bir kapta peynir iki adet oklava vs. malzemeler vardı. Dedem beni kucağına oturttuğunda dayanamayıp sordum:

- Dede.

- Ha yavrum söyle.

- Babaannem bu masadakilerle n’apçak?

Sorarken de parmağımı oraya işaret ettiğim için gözleri de oraya döndü. Saçımdan bir tutam alıp kulağımın arkasına attı:

- Onlarla hamur yoğurup bize yemek yapacak kızım.

- Hmm, tek başına mı yapacak?

- Elbette.

- Ama babaanne yorulmaz mı?

Küçüklükten ara sıra cümledeki özneleri tamamlayamadığım için eksik söyleyebiliyordum.

- Yok yok yorulmaz.

- Rüya da yapsın mı?

Sözüm karşısında önce bir şaşırdı, kavramaya çalıştı. Ardından ekledi:
- Sen de mi yapmak istiyorsun?

- Evet, ben de hamur yoğurmak istiyorum dede. Rüya yapsın değil mi zaten dede? Lütfeeen.

Babaannem odaya bir adet önlükle girdi ve doğuca bana uzattı:

- Madem bana yardım etmek istiyorsun o zaman al bakalım küçük hanım. Bir aşçının en önemli kalkanı önlüğüdür değil mi?

Göz kırptı, bense heyecan ve mutlulukla ellerimi çırptım dedem önlüğü alıp arkama geçerek önlüğü bağlamaya çalışırken. Yere masasına oturdu bende yanına oturdum ve yanına iyice yaklaştım. O önüne hamurunu alıp una bunayıp açmaya başlarken ben de önce hamurumu biraz yoğurup oklavamla büyük bir istek ve zevkle açmaya başladım Annem ve halalarım mutfakta salata ve içecekleri hazırlarken biz de türküler, şarkılar eşliğinde yemeği hazırladık..

Şimdilerde düşünüyorum da, özleniyor çok şey. En çok da masum olmak özleniyor, o dönemin masumiyeti ve temizliği özleniyor. Ya da benim o zamanlar aklım hiçbir şeye yetmedi diye bir kötülük sezemedim...

Ek Bilgi: Anıyla ilgili çekilmiş bir resmim vardı lakin ne yapsam da bulamadım. Bu yüzden yine o evin önünde çekilmiş daha küçük bir fotoğrafımı buldum. :)

Elbistan, 2016
Rüya

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hamur masası Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hamur masası yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hamur Masası yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL