0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
82
Okunma
Bade Teyze’nin kapısına geldiğinde zili çaldı fakat kapıyı açan kimse olmadı. Pencerenin ışığına güvenip bir süre daha beklemeye devam etti. Kapıyı kendi yaşlarında genç bir adam açtı. Esmer adam, “Merhaba, iyi akşamlar. Kime bakmıştınız?” dedi. Jale, “Merhaba, kusura bakmayın bu saatte rahatsız ettim. Bade Teyze’ye bakmıştım.” dedi. Mete “Ben torunuyum, kendisi biraz rahatsız. Öğlen tansiyonu fırlamıştı şimdi düzeldi. İçeride televizyon izliyor. Buyurun.” deyip Jale’yi içeri davet etti. Beraber salona geçtiler.
Bade teyzeyi salonda televizyonun karşısında buldular. Mete, “Anneannem uyuyakalmış, siz oturup bekleyin isterseniz.” Jale, “Kusura bakmayın. Rahatsız ettim. Ben aslında limon isteyecektim, ama… Sorun değil, daha sonra müsait bir zamanda gelirim.” Mete, “Yok yok, öyle olmaz. Siz bekleyin. Ben hemen getiriyorum.” dedi.
Mete hızlı bir şekilde mutfağa yürüdü. Buzdolabının sebzeliğini açıp limon aramaya başladı. Sabah bahçesinden topladığı domateslerin bir kısmını tezgâha koydu. Elini sebzelikteki domateslerin altına daldırıp, limonlardan birini yakalayıp çıkardı. Buzdolabının sinyali, kapağını kapatmasıyla kesildi.
Salona döndüğünde anneannesini sarışın kızla konuşur halde buldu. Anneannesi onu görünce gülümsedi, “Sağ olsun, torunum Mete buradaydı da tansiyonum yükselince beni hastaneye götürdü. Allah razı olsun ondan. Mete yavrum, iyi ki geldin. Jale’yle bayramlaştınız mı?” dedi. Jale ayağa kalkıp elini uzattı, “İyi bayramlar.” dedi. Mete tokalaşarak, “İyi bayramlar.” dedi. Jale, Bade Teyze’nin yanına gidip onu yanaklarından öptü, “Bade Teyze, siz dinlenin, kendinizi yormayın da iyice iyileşin. Yarın akşamüstü annemlerle yine uğrarız, o zaman bolca sohbet ederiz. Geçmiş olsun tekrardan, iyi bayramlar. Yarın yine görüşürüz.” dedi. Bade Teyze, “Senin de bayramın mübarek olsun yavrucuğum. Madem öyle yarın görüşürüz. İyi akşamlar.” dedi. Mete’ye dönüp, “Sana zahmet, Bade’yi kapıdan geçiriver Meteciğim. Hadi çocuğum.” dedi. Kapıdan geçtikten sonra dışarı çıktılar. Mete kapıyı aralık bırakacak şekilde kapatırken, Jale hafifçe başını eğerek, “Siz yorulmayın, iyi akşamlar.” dedi. Mete, “Yok öyle olmaz, sizi en azından bahçe kapısına kadar geçireyim.” derken ona eşlik etti. Jale, “Bahçeniz ne kadar değişmiş, her şey çok düzenli gözüküyor. Sanki bir peyzaj mimarının eli değmiş gibi… Büyüleyici resmen.” Mete, “Tam olarak öyle oldu diyebilirim. Ağabeyim peyzaj mimarı olduğundan ondan bana yardım etmesi için rica ettim. Süs bitkileri benim seçimim bu arada çoğunu ben diktim.” Jale bahçenin sonuna geldiklerini fark ettiğinden adımlarını yavaşlatırken, “Seçimleriniz başarılı olmuş, zevkli birisiniz sanırım.” Mete mahcup oldu ama mutlu gözüyordu, “Yani biraz öyleyim. Çok uğraştım ama bu sonuca değerdi. Düzenli bakım yapmak gerekebilir, şimdilik tek başıma hallederim gibi gözüküyor.” Kısa bir sessizlikten sonra, “Tanıştığıma çok memnun oldum, görüşmek üzere.” derken bir eliyle bahçe kapısını kapatırken diğer elini havada hafifçe salladı. “Limonları unuttunuz.” Jale, “Ah, doğru… Limon almaya gelmiştim.” Eliyle limonlardan birini kaldırıp, “Teşekkür ederim.” dedikten sonra uzaklaştı. Mete ona uzaktan dalgın bir şekilde bakakaldı. Jale onun bakışını hissettiğinden, Mete “Görüşürüz.” derken, ona omzu üzerinden tebessüm edip uzaklaştı.