2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
84
Okunma
Cuma Hutbesi:
’’Allah’ı, zalimlerin yapmakta olduğu şeyden sakın gafil sanma! Onların (azabını), ancak gözlerin
dehşetle yerinden fırlayacağı bir güne ertelemektedir!’’ (İbrahim Suresi; 42)
Muhterem Müslümanlar!
Mâlum olduğu üzere, İslam’da Müslümanlar arasında ülke, renk, dil ve soy farkı yoktur.
İslam dini, bütün bu kategoriye giren insanları bir noktada birleştirmiş, potasında eritmiştir.
Tek vücut, tek kalp haline getirmiş ve tek gayeye yöneltmiştir. İman bir, amel bir, kıble bir,
ahlak birdir. İnsanı insan yapan bu üstün değerler, bütün Müslümanlar arasında
müşterektir. Keza, hayat nimeti, hürriyet nimeti, din nimeti, mülkiyet ve vatan nimeti
böyledir ve müşterektir.
Aziz Mü‘minler!
Bütün bu hak ve nimetler, Müslümanlar arasında müşterek olduğu gibi bunları görmek ve
gözetmek, korumak ve yaşatmak da öylece müşterektir, hepimizindir, istisnasız hepimize
düşmektedir. Öyle ki, dünyanın bir ucunda bu hak ve bu nimetlerden biri tehlikeye düştüğü
veya düşman saldırısına uğradığı zaman o ülke Müslümanlarına düşen ne ise, dünyanın
öteki ucunda bulunan Müslümanlara da aynı şey düşmektedir. Yani bu hak ve nimetleri
tehlikeden koruma, saldırganlara karşı çıkma her taraftaki Müslümanı çok yakından
ilgilendirmektedir. Hiç bir Müslüman buna seyirci kalamaz, „Bana ne!“ diyemez ve buna
onun ne imanı ne de vicdanı müsaade edebilir, hesabı kendisinden sorulur.
Değerli kardeşlerim!
Bugün dünyanın birçok bölge ve ülkelerinde mesela; Arakan’da, Afganistan’da, Doğu
Türkistan’da, Filistin’de, Irak, Libya, Mısır, Suriye, Yemen ve diğer İslam topraklarında
katliamlar, vahşet ve zulümler yaşanırken; insanlar ülkelerini terk etmeye mecbur
bırakılırken, dünyanın diğer ülke Müslümanları bunlara seyirci kalamazlar; bu mücadelede
o ülke sakinlerini bilfiil desteklemeli, maddeten ve manen de yardımlarda bulunmalıdır.
En azından muzaffer olmaları için bol bol dua etmelidir.
Aziz Müslümanlar!
Filistinli kardeşlerimiz ne yapıyorlar? Biliyor musunuz? Direniyorlar. Başlarına bomba
yağmasına rağmen, bin bir çeşit sıkıntı ve zorluklar içerisinde Kudüs’ün izzet ve şerefini
koruyorlar. İlk kıblemize; Mescid-i Aksa’ya sahip çıkıyorlar.
Ama biz ne yapıyoruz? Bize düşen bir şey yok mu? Hep böyle seyirci mi kalacağız? Buna
nasıl „Evet“ diyebiliriz?!. Kudüs ve Filistin toprakları da bizim topraklarımız, o kardeşler de
bizim kardeşlerimiz değil mi? Çiğnenen ve çiğnenilmek istenen Kudüs ve Mescid-i Aksa biz
Müslümanların ortak değeri, izzet ve şerefimiz değil mi?
Filistinli kardeşlerimizin verdikleri mücadele bizimdir, o topraklar bizimdir ve onlar bizim
kardeşlerimizdir, bizim bacılarımızdır, bizim annelerimiz ve bizim çocuklarımızdır, bizim can
ve ciğerlerimizdir. Biz bir aileyiz, İslam ailesinin fertleriyiz.
Muhterem Kardeşlerim!
Müslümanlar vahdetten yoksun oldukları müddetçe zayıf kalacaklardır. Zayıf kaldıkları
müddetçe de İslam düşmanlarının saldırılarından kurtulamayacaklardır.
Kudüs’ün özgürlüğü de, Müslümanların özgürlüğü de, gerçek adaletin tesisi de
Müslümanların güçlü olmasına, Müslümanların güçlü olması da aralarında vahdetin, birliğin
gerçekleşmesine bağlıdır.
Bunun için Müslümanların gayret göstermesi, sözlerini fiiliyata geçirmesi, ortam
oluşturması ve zemin hazırlaması gerekir.
Unutmayalım ki güç ve kuvvet vahdet ile gelir. Vahdet olmayınca Müslümanlar kendilerini
hakkıyla savunamazlar, İslam düşmanlarının saldırı ve zararlarından hakkıyla korunamazlar.
[ ] BUNLAR BİR TEBLİĞDİR ALLAH RIZASI İÇİN OKUYUN PAYLAŞIN
ALİNTİ
5.0
100% (3)