Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir. voltaire
Fehmi Tazegül
Fehmi Tazegül

ŞEBEŞ SAVAŞI,

Yorum

ŞEBEŞ SAVAŞI,

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

65

Okunma

ŞEBEŞ SAVAŞI,

ŞEBEŞ SAVAŞI,

ŞEBEŞ SAVAŞI.
Karánşebeş (Şebeş) muharebesi, 17 Eylül 1788 akşamı Osmanlı kuvvetlerini arayan Avusturya öncü birlikleri arasında gerçekleşir. Yaklaşık 100.000 kişilik Avusturya kuvvetleri Osmanlılarla savaşmak için Karánsebes kasabası (Günümüz Romanya’sında Caransebeş) yakınlarında kamp kurar.
Hussar birliği (hafif süvari birliği) keşif için Timiş nehrinin karşı yakasına geçer, Osmanlılardan hiçbir iz bulamaz. Hussar birliğinin yolda karşılaştığı çingene konvoyu muzaffer Avusturya askerlerine kendilerinden schnapps (alkollü likör, bir tür cin) satın almalarını teklif eder. Tekliften memnun kalan Hussarlar içki fıçılarını satın alırlar. Sonradan nehri geçen bir başka Avusturya piyade kolu, Hussarların bu içki partisine katılmak ister. Lakin Hussarlar içki fıçılarını piyadelerle paylaşmak istemez. İçki fıçılarının etrafını sarıp koruma altına alır, tartışma sürerken bir asker ateş eder. Böylece Hussarlar ve piyadeler arasında çatışma başlamış olur.
Çatışma sırasında bazı piyadeler, Hussarları korkutma amaçlı Turciii! Turciii! diye haykırır. (Romence: Türkleeer!). Bunu duyan Hussarlar Türkler geldi zannedip kaçar, Hussarların kaçtığını gören piyadelerde kaçışmaya başlar. Zira Avusturya Ordusu Lombardlı İtalyanlardan, Balkan Slavlarından, Avusturyalılardan ve çeşitli azınlıklardan oluşan karma bir ordudur. Bu sebeple askerler birbirlerini anlamakta zorlanmaktadır. Durumu düzeltmeye çalışan Avusturyalı subaylar Halt ! (Almanca:Durun!) Halt ! (Durun!) diye bağırır, fakat Almanca bilmeyen askerler bu kelimeleri Allah ! Allah ! diye anlayınca işler daha da kötüleşir.
Süvarilerin kampa doğru dörtnala geldiğini gören bir birlik kumandanı, Osmanlı akıncılarının saldırısına uğradıklarını zannedip, topçulara ateş emri verir. Bu sırada, çatışma sesini duyan askerler ne olduğunu anlayamadan kaçmaya başlar. Birlikler her gördüğü gölgeyi Türk zannedip vurmaya başlar, aslında ateş ettikleri kendi askerleridir. Bu kargaşa sonucu tüm ordu geri çekilir, İmparator II. Joseph atını küçük bir çaya sürerken attan düşüp sakatlanır.
İki gün sonra olay yerine ulaşan Osmanlı ordusu 10.000 kadar ölü ve yaralıyla karşılaşır ve Karanşebeş şehrini rahatça ele geçirir.
Almanca yayınlanan kaynaklar
Avusturya kaynakları içinde bu savaşla ilgili yayınlanan en eski kaynaklardan biri olaydan yaklaşık 59 yıl sonra A. J. Gross-Hoffinger tarafından yazılan "Geschichte Josephs des Zweiten" adlı kitaptır ve çoğu yazar 1. Anlatımı bu kitabı temel alarak yazmışlardır. Diğer bir kitapta[6] olaydan 55 yıl sonra çıkarılmış bir kitaptır. Bu kitapta bu olay ile ilgili "Austrian Military Magazine of 1831" adlı bir dergiye atıf yapmakta ve bu dergide tam hikâyesinin bulunduğundan bahsetmektedir.[7]
Sonraki gelişmeler
Bu Şebeş Muharebesi bittikten sonra 21 Eylül 1789’de kazanılan zafer üzerine Sultan Abdülhamîd Han’a Gâzi ünvâni verildi.[8]
Bu zaferin kazanılmasında en büyük pay 1768-1774 yıllarındaki Osmanlı-Rus Savaşı sonrası yapılan reformla oluşturulan sürat topçuları, süvariler ile yeniçerilerin etkili ve koordineli bir şekilde kullanılabilmesi ve yeniçerilerin Kartal Ovası Muharebesi gibi muharebelerin aksine disiplinlerinin 17. yüzyıldan beri bozuk olmasına karşın bu sefer ateşli silahları etkili şekilde kullanabilmeleri ve disiplinli davranmalarıdır.[9]
Serdar-ı Ekrem Koca Yusuf Paşa karargahını Avusturyalıların karargahında imparator mahalline naklettirdi. Lagoş taraflarına da akınlar yapıldı. Ordunun yiyecek, sair levazım ve mühimmat ihtiyaçlarını geriden tedarik edilip nakledilmesine lüzum kalmadan Avusturyalıların geride bıraktıkları ganimet malıyla idare edildi.
Pançova taraflarına yöneltilen Memiş Paşa güçleri de eskiden Avusuryalılar elinde bulunan bu bölgeyi altüst ettiler; Pançova’yı yaktılar ve Tuna Nehri’in sol kolundaki bölgeyi Belgrad karşısına kadar vurdular. Bu harekâta elde edilen esirler sayısı 50.000’i aşıp bunu başaran Osmanlı ordu birliklerinin sayısının iki mislini bulmuştu. Bu güçler 80’den fazla top ellerine geçirmişlerdi. Ganimet cephane ve diğer eşyanın hesabı tutulamamıştı.
Fakat bu galibiyet verilen bir aksi kararla bir kenara atılmıştır. Koca Yusuf Paşa ve komuta heyeti yaptıkları bir büyük toplantıda mevsimin geç olması nedeniyle ordunun kış karargahına dönmesi kararı aldılar. Muhadiye ve Lazarethane’ye koruyucu güçler konulup ordunun kalan kısmı kış karargahı olarak seçilmiş olan Şumnu’ya geri dönmeye başladı. Geri dönmekte olan ordu Vidin ile Şumnu arasında iken Avusturya güçleri tekrar hücuma geçtiler. Muhadiye, Lazarethane, Pançova ve Aktabya’da bırakılan savunma güçleri bunlara karşı koyamadılar; geri çekilmek zorunda kaldılar ve bu mevkiler Avusturya orduları eline geçti. Pançova’da başarılı olan Memiş Paşa Muhadiye Muhafızı olarak görevlendirilmişti. Ama çok küçük sayıda şahsi koruyucuları ile bu mevkiye giderken bir Avusturya tümeni tarafından pusuya düşürülerek esir alındı.
Avusturyalılar, Bosna Eyaletine de girmişlerdi. Bosna valisinin asker ve levazım isteği karşılanamadı, Novi ve Dubiçe Avusturyalılarca işgal edildi.
Şumnu’ya gitmekte olan Osmanlı ordusunu diğer kötü harp haberleri de beklemekteydi. Rus cephesinde Özi ve Bender Ruslar eline geçmişti; Ruslar Eflak’ın bir kısmını işgal etmişlerdi ve Buğdan’a da girmişlerdi. O taraflara destek sağlamak gerektiği sırada, 13 Kasım 1788’de bu ordu Rusçuk karargahına gelmişti. Burada yapılan müzakereler büyük tartışmalara yol açtı. Edirne, Şumnu ve Rusçuk ordunun kışlama merkezi olması hakkında uzun uzadıya konuşmalara yol açtı. Sonunda 1788-1789 yılı kışında ordunun Rusçuk’ta kışlanmasına karar verildi.
Sonuçları
Kazanılan Muhadiye ve Şebeş Muharebelerine karşın, Osmanlı kuvvetleri bu zaferler sonrası Macaristan içlerine kadar ilerlemek istedilerse de ilerleyemediler; ancak Banat ve Temeşvar’da belli köy ve kasabaları, kaleleri geçici süreliğine işgal edebildiler; zira iki cephede savaşan Osmanlı kuvvetleri Avusturya cephesinin aksine Ruslara karşı aynen 1768-1774 savaşındaki gibi ardı ardına bozguna uğruyorlardı.
Ruslar, Odesa ve Özi kalelerini alıp Besarabya’ya kadar ilerlediler. İzmail, Yaş, Kili, Akkerman da dahil pek çok şehri kuşattılar. Osmanlılar da Rus ilerlemesini durdurmak için kuvvetlerini Ruslar üzerine yönlendirmek zorunda kaldılar; bu geçen bir yıllık zamanda toparlanan Avusturya kuvvetleri Prens Josias of Saxe-Coburg-Saalfeld komutasında bir kuvvetle tekrar ilerlemeye başladılar. Meşhur Rus general Aleksandr Suvorov komutasındaki Rus Kuvvetleri ile birleşip Fokşan ve Boze Muharebesi’ni kazandılar ve mareşal Ernst Gideon von Laudon komutasında bir Avusturya ordusu da; Belgrad üzerine yürüyüp 3 haftalık bir kuşatma ile Boze Muharebesi sonrası büyük bir Osmanlı Ordusunun yok edilmesiyle artık yardım alamaz hale gelen Belgrad’ı ele geçirdi. Bununla birlikte Avusturyalılar, Yergöğü’nde yapılan muharebede Osmanlı ordusunca yenilgiye uğratıldı. Ancak Avusturya Arşidüklüğü, Fransız İhtilali sonucu artan Fransız askeri tehdidi yanında, ülkesindeki toplumlarda Fransız İhtilalinden kaynaklanan fikirlerden milliyetçi bir ayaklanma tehdidi ve aynı anda iki cephede savaş durumu belirince Osmanlı İmparatorluğu ile apar topar Ziştovi Antlaşmasını imzalayarak savaştan çekildi. Bu antlaşma ile Belgrad Osmanlılara geri verilirken, Avusturya sadece bugünkü Romanya topraklarında bulunan Orşova şehri ve şimdiki Hırvatistan topraklarında kalan iki küçük yerin (iki küçük köyün) kendisine bırakılmasına razı olmak zorunda kaldı.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Şebeş savaşı, Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Şebeş savaşı, yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ŞEBEŞ SAVAŞI, yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL