3
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
323
Okunma
...
Birbirini hiç görmemiş ama aynı yıldızın altına doğmuş iki ruhun aşkı. Onlar ne mektup yazdı ne sesini duydu. Ama bir gün, aynı kitabın aynı sayfasında gözyaşlarını bıraktılar.
Birbirini hissetmenin, duymadan duymanın, görmeden sevmenin aşkı bu.
Biri dağın eteğinde bir kulübede yaşar, diğeri kalabalığın ortasında, kalbini kimselere açamaz.
Ve rüzgar, onların mektubudur.
Birbirlerine gönderilen her cümle, bir yaprağın arkasına yazılır.
Amaç kavuşmak değil; aynı acıyı taşımak. Aynı gökyüzüne bakarken aynı şiiri mırıldanmak...
...
Bir kadın vardı; kalabalık bir şehrin ortasında ama tek başına.
İnsanlar etrafındaydı ama kimse gözlerinin içine bakmıyordu.
Sanki herkesin kendi hikâyesi çok uzun, ama onunki susturulmuştu.
Bir adam vardı; dağların ardında, yalnız bir kulübede.
Telefonu yoktu, interneti yoktu. Ama bir defteri vardı.
Her gece o deftere biriyle konuşur gibi yazardı.
Ve her cümlesine “Sen bilmezsin…” diye başlardı.
Onlar hiç karşılaşmadı.
Ama bir gün…
Aynı kitabı okudular.
Aynı cümlede durup gözyaşı döktüler.
Kadın kitabın sayfasına bir not düştü:
"Eğer bu cümlede gözyaşın durduysa, bil ki aynı yalnızlıktayız."
O kitap, bir sahafın vitrinine düştü.
Adam aldı, açtı, o sayfayı buldu.
Ve notu okuduğunda kalbi hızla çarptı.
Sanki o kadın, onun gecelerde konuştuğu kişiymiş gibi…
O günden sonra o kitaba mektuplar yazmaya başladılar.
Sahaf onların gizli posta kutusu oldu.
Kadın her cumartesi kitabı yerine koydu,
Adam her pazar aldı ve cevap bıraktı.
Onlar hiç “Merhaba” demediler.
Ama birbirlerine veda etmeye de kıyamadılar.
Çünkü aşk, bazen sadece aynı acının içinde yankılanmaktı.
Çünkü sevmek, bazen ismini bilmediğin birini beklemekti.
Sadece “varlığını” bilmekti.
Ve rüzgar, hâlâ mektuplar taşır o sahafın raflarında…
...
"Kitaba Gizlenmiş Mektuplar"
Ben seni ilk kez
bir cümlenin tam ortasında buldum.
Virgülden sonraydın,
sessizliğe gizlenmiş bir merhabaydın belki,
ya da hiç yazılmamış bir kelimenin izdüşümü.
Bir kitap vardı elimde,
adını hatırlamıyorum.
Ama sayfa kırk yedide
bir not vardı sol altta:
“Gözlerin okurken bu satıra denk geldiyse,
sen de yalnızsın.”
O günden sonra
her cumartesi o kitabı oraya bıraktım.
Cilt yorgundu,
kenarlarında senin parmak izlerin vardı artık.
Ve her pazar,
senin cevabın vardı satır aralarında.
Kaleminle tanıdım seni.
İçindeki fırtınayı
iki cümleyle susturabilen sabrını…
Ve ben,
adını bilmediğim birine
en çok "sen" dedim bu hayatta.
Sana hiç “merhaba” demedim.
Ama bin kere “gitme” dedim içimden.
Çünkü her mektubun sonu
bir başka bekleyişin başlangıcıydı.
Şimdi kitap başka bir rafta belki.
Ama bil ki,
sayfa kırk yedi hâlâ bizim.
Ve oradaki cümle hâlâ nefes alıyor:
“Bir gün gözlerin yine denk gelirse bu satıra,
bil ki hâlâ buradayım.”
“Gerçek aşklar bazen hiç konuşmaz, sadece yazar…”
Peri Feride ÖZBİLGE
27.04.2025