Uyanık bir tek adam, uyuyan binlerce kişiden daha güçlüdür. s. carnot
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

OKUL YILLIĞI...(ÖYKÜ)

Yorum

OKUL YILLIĞI...(ÖYKÜ)

( 1 kişi )

0

Yorum

7

Beğeni

5,0

Puan

130

Okunma

OKUL YILLIĞI...(ÖYKÜ)

OKUL YILLIĞI...(ÖYKÜ)




Düş birikintilerine basıyorum gecenin ve hacizli yorgunluğunda ilahi gölgelerin peşine düşüyorum.
Kibirli mevsimden de alacağım çok şey var hani ve üstüne örttüğü çarşafın içinde izdihama yol açan düş kürelerine sızıyorum en azından düş zamanı gelmeden istiflemeliyim düşsel cümlelerini züğürt ömrümün.
Kocaman bir tabela var göğün tepesinde: adeta temcit pilavı gibi çoğalan kuş sürüsünden arda kalan bir masalın da tabelası gibi.
İstiflenmiş bulutlar üstelik hiç birinin ismi yok tıpkı şehir gibi tıpkı şiir gibi artık kimse kulp takan aşka belli ki beylik söylemler aşka dair o girdapta ve o girift yoksunlukta şakıyan ulemaları gece bekçilerinin de boyunlarına asılı düdüğün de gürültü babında attığı her adımda saklı hani huzur.
Keşke asayiş berkemal olsa bilakis içine düşülesi bir kaos belki de ritim bozukluğu şehrin ve devasa kanatları var ölümün elbet geri dönüşü de yok olup bitenlerin.
Resmi yok üstelik olup bitenin ne de resmi kaydı.
Kol gezen renkler adeta kolluk kuvvetlerinin apoleti gibi hezeyan ve heyecan içindeki insanlar.
Radara takılan acılar var misal ve rap rap yürüyor karanlık.
Bir imla hatası adeta şehrin yedi tepesine tüneyen kuşların gölgelerine düşkünlükleri tıpkı aşkın da bir ihmal olduğu gibi ihbar etmek istiyor birileri bunca şatafatlı cümleleri.
Tedirgin olan noktalama işaretleri ve not alan kâtip.
Aşk ise eşkıyası özlemim ve şiarında saklı hüzün aralıksız kolaçan ediyor geceyi ve üstü örtülü özlemler kanat açıyor sessizliğe az sonra da infilak edecek göğe tüneyen sıkılgan nazarında umudun adeta bir melek gibi süzülüyor gözlerindeki yaşta asılı acılar isimsiz ve nasıl da kibirsiz ne de olsa istila edildi aşk.
Göğün kompartımanları.
Gökdelenler süzülüyor bulutların gözlerinden.
Kesif sessizlik ve aşikâr ölümcül taarruzu geleceğin.
Yarınların minvalinde sönen bir ışık bağdaş kuran ölüme ve devasa bir geçiş en çok da hayatın bitiminde devreye giren yeniden doğma isteği ve karartıların tabusunda saklı isyan.
Ölü gömücü bekçiler mezarlığı mesken tutmuş ve gölgelerini ayrı bir yerde biriktiriyorlar.
Bir lahit ise özlem duyulan.
Bir lanetse efkârın infilakı ile yeri göğü dolduran.
Ucu elbet masumiyete ve çocuklara dokunan lanetli bir aşkın can çekişip de yeri göğü birbirine kattığı.
Hecelenen sözcükler boynunda asılı ölüm meleğin ve göğün şimendiferi adeta kokladıkça acıyı berbat bir koku yayılıyor etrafa ve yatak döşek insanları dövündükçe dizlerinde peyda olan bedenler var bir sekmeden diğer sekmeye geçen şehir ışıkları gibi.
İflah olmaz artık insanlık hele ki şeytana dahi pabucunu dahi ters giydirmişken adeta imalat hatası duygular ve bir çocuk sesi peyda olan.
İçe dokunan bir yakarış ayyuka çıkan ve henüz doğmamış bir çocuğun göğe çizdiği resim en çok da cenin pozisyonunda saklı iken annesinin karnında kan damlıyor gökyüzünden ve peçesini kaldırıyor gece hele ki üstü örtülü iken duygular son zamanlarda olup bitene de anlam veremezken Tanrı.
Şerit değiştiriyor rüzgâr ve meleklerin kanat açtığı ölüm öncesi şafak.
Kibirli isyanlar var misal ve alt yazı geçilen duygular.
Bir kadının önsezisinde saklı iken annelik duygusu ve uykuda geçen zamanı anne karnındaki ceninin en çok da anne sıcaklığından ayrı düşmek istemezken.
Mezarlık hınca hınç dolu.
Gelenler var bir de gitmeye dair bir bekleyiş.
Bir de gelecek olanlar var aralıksız ve hummalı bir çalışma ile kazılan mezarlar var bir de kemik yığınlarının bir çukurda toplandığı.
Şeytan azapta gerek.
İnleyen bir iç ses ve şeytan giydiği ters pabuçta kendini bu yanlışa düşürenin kim olduğunu çözmeye çalışıyor.
Tanrı çoktan çekmiş elini eteğini yeryüzünden ve yeni bir dünya yaratmanın özlemi ile bekliyor tetikte.
Göğe kurulan salıncakta gidip geliyor çocuk ruhlar adeta bir oyun parkı cennetin ön hazırlığında kilit noktası iken bu oyun parkı ve buluta kaçan topun peşinde ölü çocuklar ve nasıl da mahzun.
El yordamı ile seçiliyor gidici ruhlar.
Kıyamet alameti elbet bunca masum insanın önden gidişi.
Hala bir çocuk sesi hıçkırığı dinmeyen bu sefer de bulut kanıyor kırmızı rahmetle.
Bir düş kuvözünde kibirli saltanatı iklimin elbet ölülerin resmigeçidi.
Azıcık geri gidiyor zaman ve bir evin mutfağında elindeki bıçakla kan doğrayan bir adam silueti.
Açlığın değil azgınlığın emsali iken ve ellerindeki kanı üstüne sürüyor adam hatta öncesinde ağzına götürüp yalıyor kırmızı kanı ve kan çanağı gözlerinde gecenin şeytanca bir gülüş yüzünde peyda olan ve dış sesin asla intibak etmediği iç ses daha doğrusu herkes kendi bildiğini okurken kimse birbirinden haberdar değil.
Az ileride yemek masasının dibine yığılmış genç bir kadın ve sessizce kala kalmış attığı yerde üstelik iki canlı gerçi kadın can vereli dakikalar olmuş ama karnındaki bebek hala yaşamaya çalışıyor.
Sessizliğe mahal veren bir tablo lakin sessizliğin sesi kulak tırmalıyor ve mutfaktaki adam kendi kendine mırıldanıyor:
‘’Hak ettin güzelim madem beni aldatmaya meylettin.’’
Hak görülen ve de hak edilen…
Ya, hak veren birileri var mı?
Tutunmaksa hayata artık kadın için yapacak bir şey yok üstelik tek suçu alışveriş esnasında rastladığı okul arkadaşı ile ettiği sohbet ve sonrasında sözleşiyorlar okul yemeği için üstelik onlarca insanın bir araya geleceği sıradan bir yemek daha doğrusu okul anılarını yâd edecekleri…
Sadece sunumu hayatın da değil.
Sürülen bir hayat bir dünyadan diğerine ve elinde okul yıllığı eve geldiğinde eşi, hamile kadının gösterdiği üç beş resim okul yıllığında.
‘’Bak, Rasim tanıdın mı?’’
Güler yüzlü bir genç kız ve sıra arkadaşı ile baş başa vermiş objektife gülümsüyorlar:
‘’Ne kadar zayıf ve güzelmişim değil mi o zamanlar? Eh, tabi sen beni o zamanlar hiç görmediğin için asla kıyaslaman da mümkün değil şimdiki ve o zamanki halimi?’’
Rasim’in gözlerinde şeytani parıltılar.
Gözlerini resimden alamıyor adam.
‘’Lise hayatım boyunca sıra arkadaşım: Levent hatta bu gün onu gördüğümde ben değil o beni tanıdı. Müthiş zeki bir çocuktu, kocacığım. Tanımanı çok isterdim. Çok büyük hayalleri vardı ve neredeyse hepsini gerçekleştirmiş gel gör ki mutlu olmak adına adım attığı evliliğinde gün yüzü görmemiş. Karısı onu aldatmış, olacak iş mi Remzi? Eh, işte kadın kıymet bilmemiş.’’
Olacak iş mi? Bunca sene sonra tarihten bir sayfa açılıyor ve huzurun tam ortasına düşüyor bomba.
‘’Dalmışım okul yıllığıma Rasim. Salata da yarım kaldı. Belki sen hazırlarsın sofrayı. Malum doğuma da günler kaldı. Artık ayakta uzun süre kalamıyorum. Hem, biliyor musun? A, Rasim neden yüzün kıpkırmızı oldu? Yoksa yediğin bir şey mi dokundu? Yoksa yine fıstık mı yedin, kocacığım? Ah, be güzelim dokunan şeyleri niye yersin ki? Dur sana alerji hapını getireyim. Sen de bir göz at okul yıllığına. Okulun yemeği varmış doğumdan sonra giderim belki. Sen ne dersin?’’

İşte bir mezar daha rezerve edildi ve bir tane daha.
Ya, bu doğmamış çocuğa kim don-mezar-biçecek? Dokuz ayı bile dolmadan anne karnında gel de öl, olacak iş mi?
Üstelik annesi de bebek da sağlıklı iken ölüm bu denli erken mi yapışır insanın yakasına?
Teyakkuzda evren ve Tanrı.
Hani olur da bir çocuk doğmadan düşmez yolu cennete hem annenin de cehennemlik olduğunu kim söyledi?

‘’Suyunu da getirdim, Rasim. Hadi yut hemen. O elindeki ne Rasim? Neden öyle bakıyorsun? Sen salata yapmayacak mıydın o elindeki bıçakla? Rasim…’’



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Okul yıllığı...(öykü) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Okul yıllığı...(öykü) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
OKUL YILLIĞI...(ÖYKÜ) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL