Uyanık bir tek adam, uyuyan binlerce kişiden daha güçlüdür. s. carnot
GÜLVADE KÖROĞLU
GÜLVADE KÖROĞLU

Konuşmayan Şair: Dağların Fısıldadığı Hakikat

Yorum

Konuşmayan Şair: Dağların Fısıldadığı Hakikat

( 1 kişi )

1

Yorum

3

Beğeni

5,0

Puan

142

Okunma

Konuşmayan Şair: Dağların Fısıldadığı Hakikat

Bazen insan, bir kalabalığın ortasında dahi yalnızdır. Her şeyin hızlandığı, herkesin birbirini geçtiği, seslerin birbirine karıştığı bir çağda yaşıyoruz. Zihin sürekli meşgul, kalp sürekli yorgun. Belki de bu yüzden, insanoğlu binlerce yıldır sığınılacak bir sessizlik arıyor. Ve ne zaman hakikatin sesini duymak istese, hep aynı yere, dağa yöneliyor.

Dağ… Dingin, vakur, suskun. Konuşmaz ama çok şey söyler. Gürültüyle değil, sükûnetle anlatır derdini. Zihnin karmaşasına karşılık bir açıklık, kalabalığın gürültüsüne karşılık bir içe dönüş sunar. Mostyn’in dediği gibi, doğa insana yalnız kalma, sessizliğe bürünme ve iç dinginliğini bulma fırsatı sunar. Ama doğa içinde dağlar, belki de bu deneyimin en derin, en güçlü ifadesidir.

Bir dağın yamacına çıktığınızda, geride bıraktığınız şehir sizi artık rahatsız etmez. Orada trafik yoktur, sosyal medya yoktur, yapay ışıklar yoktur. Orada sadece siz ve yaratılmış olan vardır. O yükseklikte, hava başka kokar; kuşlar başka ötüşler yapar. Bedeninizdeki yük hafifler, ama asıl hafiflik, zihninizde başlar.

Tarihin her döneminde insanlar, dağlara bir anlam yüklemişlerdir. Hintliler Meru’da evrenin merkezini görmüş, Yunanlılar Olimpus’ta tanrılarını konuk etmişlerdir. Hz. Musa, vahyi dağda almış; Hz. Muhammed (sav) ise vahye ilk defa Nur Dağı’nda muhatap olmuştur. Hristiyan mistikler, dağın yalnızlığında Tanrı’ya daha yakın olduklarını hissetmişlerdir. Her biri, başka bir yoldan, aynı sessizliğe kulak vermiştir.

İslam, dağlara tanrısallık atfetmez. Çünkü Allah mekânın ötesindedir. Ama yine de Nur Dağı, Sevr Dağı, Arafat Dağı gibi yerler kutsallık kazanmıştır; çünkü bu dağlarda yaşanan tecrübeler, insanın iç dönüşümüne eşlik etmiştir. Yani dağ, sembolik bir anlam kazanmıştır: Arınma, yalnızlık, tefekkür ve hakikate yürüyüşün mekânı…

Heidegger, dinlemenin konuşmaktan daha hürmetkâr olduğunu söyler. Belki de dağ, dinlemeyi öğrettiği için kıymetlidir. Dağın tepesinde konuşan yoktur ama ses çoktur. Rüzgârın sesi, taşın suskunluğu, kuşun sabah duası… Ve en çok da insanın kendi iç sesi. Dağda insan, varlığın tınısını duyar. Dostoyevski’nin bir ağacı sevmek üzerine söyledikleri gibi, insan dağa bakar ve onun var oluşundan sevinç duyar. O an, dağ sadece bir taş yığını değil, varlığın yüceliğini dile getiren bir şair olur.

Modern şehirler ruhu yoruyor. Sürekli bir gürültü, sürekli bir dikkat dağınıklığı... Bu çağda insan, sadece dinlenmeye değil, dinlemeye de muhtaç. Ve dinlemeyi yeniden öğrenmenin en iyi yolu, dağa çıkmaktır. Çünkü dağ, insana hiçbir şey anlatmaz ama her şeyi düşündürür.

Bir gün, her şeyi susturmak istersen… Kendini, dünyayı, zamanı… Bir dağın tepesine çık. Konuşma. Dinle. Göreceksin ki, dağın sessizliği senin içindeki hakikati fısıldayacak. Belki ağzın susar ama yüreğin konuşur. Belki yalnız kalırsın ama hiç olmadığın kadar bir olursun. Dağ, sadece bir yükseklik değil, hakikate yükseliştir.

Ve bazen, en gerçek dualar, bir zirvede sessizce edilenlerdir.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Konuşmayan şair: dağların fısıldadığı hakikat Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Konuşmayan şair: dağların fısıldadığı hakikat yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Konuşmayan Şair: Dağların Fısıldadığı Hakikat yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Celil ÇINKIR
Celil ÇINKIR, @celilcinkir
15.4.2025 02:03:30
5 puan verdi
"Konuşmayan Şair: Dağların Fısıldadığı Hakikat" metni, derin bir içsel keşif ve insan ruhunun doğal dünyadaki yeri üzerine harika bir yansıma yapıyor. Özellikle dağların sessizliğinde, insanın kendi iç sesini duyması fikri, hayatta çoğu zaman dış dünyadan gelen seslerle boğulmuş olan bireyin aradığı huzuru ve gerçeği bulma yolculuğunu simgeliyor.

Dağ, sadece fiziksel bir yükseklik değil, aynı zamanda bir içsel yükselişin simgesi haline geliyor. Bu sessiz öğretici, insana yalnızlıkla barışmayı ve her şeyin ötesinde var olan hakikate doğru bir iç yolculuk yapmayı sunuyor. Dağda, diğer her şeyin ötesinde insanın yalnızca kendi iç dünyasına kulak vermesi gerektiğini vurgulamak, hayatın karmaşasında kaybolmuş bireyin yeniden denge bulmasına işaret ediyor.

Bir yandan, modern dünyanın gürültüsünden kaçış arayan ve bu arayışta dağlara yönelen insanın derin düşünceleri, tarih boyunca dağın kutsal bir alan olarak kabul edilmesiyle birleşiyor. Bu çok katmanlı bakış açısı, felsefi bir zenginlik sunuyor. Herkesin farklı bir yoldan aynı sona doğru ilerlediğini anlatan bu yazı, din, kültür ve felsefe gibi derin konulara dokunuyor, ama en basit haliyle insanın ruhsal yolculuğuna dair evrensel bir anlatı sunuyor.

Yazının sonunda, "dağın sessizliği senin içindeki hakikati fısıldayacak" cümlesi, insanın dış dünyadan sıyrılıp, kendi iç yolculuğunu yapmasının ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Belki de gerçek dua, seslerin olmadığı, sadece içsel bir tınıya kulak verilerek yapılan sessiz dualarda gizlidir. Bu yazıyı okurken, insanın zaman zaman sessizliğe ve yalnızlığa çekilerek kendi iç yolculuğuna çıkması gerektiği düşüncesi zihinlerde yankı buluyor.

Saygılarımla Deli bal
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL