1
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
370
Okunma

---
Eskiden bayram, sadece bir gün değil, günler öncesinden başlayan bir telaş, bir coşkuydu. Biz dört kardeş, annem, babam, dedem, bahanem ve hemen yanı başımızda yaşayan ananem, dedem, teyzelerim ve dayımla kocaman bir aileydik. Evimiz, bayram öncesi ve bayram boyunca hiç boş kalmazdı. Akrabalar, komşular, dostlar gelir, ev dolup taşardı. O kalabalığın, o sıcaklığın yerini dolduracak hiçbir şey yok artık.
Annem ve bahanem, bayram hazırlıklarına günler öncesinden başlardı. Baklavalar açılır, su börekleri hazırlanır, sarmalar sarılırdı. Ama en güzeli, bayram sabahı annemin sihirli ellerinin evimize dokunuşuydu. Annem sanki bir sihirbazdı; bayram sabahları onun dokunuşuyla daha bir güzel, daha bir neşeli olurdu. Yeni kıyafetlerimiz, yatağımızın hemen yanında bizi beklerdi. Sabah gözümüzü açtığımızda, içimizi bayram sevinciyle dolu bambaşka bir dünya karşılardı. O sabahlar, şimdi sadece hatıralarda yaşayan birer masal gibi...
Annem terziydi ve bayramlar için hep özel kıyafetler dikmek için çırpınırdı. Arife günü, bayram hazırlıkları o kadar yoğun olurdu ki, her yer tertemiz olur, her köşe pırıl pırıl parıldardı. Ama en çok o gün, evimizin içine sinen o masal havasını hatırlıyorum. Annem, sanki bir masal kahramanı gibi her şeyin üstüne sihirli ellerini dokundurur, evimizi öyle bir güzellik içinde bırakırdı ki… O kadar harikaydı ki, gözlerimi kapatıp kendimi bir masalın içinde bulurdum. O yılların bayram sabahları, içimdeki hayalperest çocuğu canlandıran anılardı. Bir hayal kurar, her yeni bayramda o hayalin peşinden giderdim. Şimdi bile, zaman zaman ömrümün arka bahçesindeki çocukluğumla oyunlar oynar, hayaller kurarım. O masalsı dünyada kaybolmak ne güzelmiş... Şimdi, o zamanları hatırladıkça, içimdeki o eski çocuk hiç büyümemiş gibi hissettirir bana...
Bayram kahvaltımızı yaptıktan sonra, büyükten küçüğe bayramlaşırdık. Annem, dedemin yanında bize sarılmazdı ama biz sofada onun elini öperdik. O bile bayramın saygıyla, sevgiyle harmanlanmış kurallarının bir parçasıydı. Sonra sıra komşulara ve akrabalara gelirdi. Mahallede kardeşlerimle el öpüp şeker ve harçlık toplamak en büyük eğlencemizdi. Ama nedense erkek kardeşim hep daha fazla harçlık toplardı! Bayram, biraz da çocukların cebiyle yüzünde aynı anda güller açtıran o harçlıklardı.
Ve şimdi…
Şimdi bayramın sadece adı var. Eskiyi özleten bir soğukluğu var. Artık bayram tatil planlarına kurban ediliyor. İnsanlar birbirine uzak, samimiyet yitip gitmiş. Büyükşehirlerde yaşamak, bayramın sıcaklığını daha da zorlaştırıyor. Akrabalar birbirine hem mesafe hem de duygusal olarak uzak düşmüş. Eskiden bayram ziyaretleri içten bir sevgiyle yapılırdı, şimdi giderken elin boş olmasın kaygısıyla hesap kitap yapılıyor. Ne bileyim, herkes birbirine soğumuş gibi...
Ama yine de…
İki kız kardeşim gurbette olsa da, annem ve erkek kardeşim yanımda olduğu sürece bayramlar benim için hâlâ bir anlam taşıyor. Onların varlığı, eski bayramların kokusunu getiren bir rüzgâr gibi… Yine de hayatı yaşamaya sevecek bir şeyler buluyorum her gün. Çünkü bayram sadece takvimde bir gün değil, içimizde yaşattığımız sıcaklıkla anlam kazanan bir duygu. Belki de eski bayramların büyüsünü aramaktan vazgeçip, elimizde kalan sevgiyi büyütmek gerek. Çünkü bayram, hâlâ içimizde bir yerlerde…
"Bayram, yalnızca bir takvim günü değil, kalpten kalbe uzanan, sevgiyle harmanlanmış bir yolculuktur. Eski bayramların sıcaklığını ararken, belki de hayatı kucaklamak, sevdiklerimize sarılmak ve her anı değerli kılmak gerekir. Bugün, geçmişin hatıralarıyla, yarının umutlarıyla dolsun. Bayramda sevginizle, huzurunuzla sarılın birbirinize. Bayramınız mübarek olsun."
Peri Feride ÖZBİLGE
29. 03. 2025