0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
99
Okunma
lambaları ışıldıyor.
Gazinonun ve göl çevresindeki ışıklarla göl ışıl ışıldı.
Bir doğa resimleri galerisindeydik sanki..
Bu güzellik karşında akşam havasının serinliğini his etmez,
tabloya kaptırmGölde Görünüm
Güneş batmış
Edisonışız.
Öyle ki garsona otonun anahtarını uzatıp
işaretle, hırkalarını getirmesini istedi adam..
Böylece dakikalarca göle yansıyan ışıklardan oluşan
renk cümbüşü içinde sessizce, uyumuş, uyuşmuş gibilerdi
Karşı tepenin ufku kızardı morardı. Gözler oraya kaydı.
Derken ufuktan yavaş yavaş sıyrılıyordu. dolunay
“ Bak dedi adam ayın çıkışına; kabuğunu yaran pembe bir gül,
doğan bir çocuk başı gibi nurani”
“ ay sen onu da mı biliyorsun, gördün mü hiç o anı!”
“ Çok gördüm çok! Bilmez olur muyum. İşte tıpkı şöyle
Ufuktan çıkan ay gibi ananın teninden yavaş yavaş sıyrılarak…”
“ Hayır görmüş olamazsın. Doğum anında oraya kimseyi
bırakmazlar ki”
“ Canım insanınkini görmek şat değil ya.
İneklerin keçilerin koyunların doğurmalarını yüzlerce kez görmüşüzdür .
Köy çocuklarıyız ne de olsa onlarla iç içe yaşamışız.
Onların doğum ebeliğini doğum doktorluğunu biz yapmışızdır.
Çocuk doğumu da işte öyle değil mi.”
“ Olay öyle olsa da biz kadınların doğumları daha sıkıntılıdır.
Sancı anından başlayıp doğum sonuna kadar kadının ne sıkıntılar çektiğini bilemezsin.
Nitekim doğumdan sonra kadının baygın, yorgun bitkin hali bunun kanıtıdır.
Siz erkekler hiç olmazsa o halimizden bizi anlasanız, derim”
Off of !.. dedi sigarasını derince çekti. kadın.
“ Anlamaz olur muyuz! Elimizde değil ki yerinize” dedi gülüştüler.
Garson yeni nevalelerle geldi yerleştirdi.
“ Bizim ışığı kapatır mısın! Sivriler üvezler üşüşmeye başladı”
Garson ‘hemen’ dedi. adam ‘ teşekkür ‘ etti..
Masanın sohbetinin dağıldığını, biraz soğukluk olduğunu anlayınca.
“ Bak sultanım şu güzelliğe. Bu taraftan bakmalısın’’ dedi yer açtı,
onun servis tabağını açtığı yere aldı.
Elini uzattı bayan kalktı, o tarafa geçti .
Adam da kalkarak iki eliyle onun elini tuttu
oturmasına yardım ederken;
içinden gelen zapt edemediği bir arzuyla
eli biraz sıktı okşadı öptü!..
bayan teşekkür ederek oturdu.
Artık ikisi yan yanaydılar ve göl sol taraflarında uzayıp gidiyordu.
“ Ha şöyle, dedi, göle bakarak, şu güzelliğe bak ,
kırmızı mor morötesi ışın tayfları . ışıklar suda çimiyor.
Ah bir ressam olsaydım şu görünümü şu oluşumu tablolaştırıp
seni de içine yerleştirerek kalcı bir baş yapıtla ölümsüzleştirseydim.”
“ Ay ne güzel tanımlar yapıyorsun, o dediğini sen de yazıyla,
nesirle nazımla yapıyorsun şairim aşkım benim.”
Gerçekten karşı sahilde göle yansıyan kuvvetli ışıklardan
bir gökkuşağı çember yayı oluşmuştu ki gerçek
gökkuşağından daha güzel daha canlı daha çok renklerden
suyun kıpır kıpır salınmalarıyla oluşan dans figürleriyle renk cümbüşü ,
Hele göle yansıyan ay ışığı!..
Bayana dönerek ’şansımız; doğa bile bizi böylesi güzelliklerle ağırlamakta,
kutlamakta” dedi .
“Evet güzel bir sonbahar akşamı’ . dedi bayan, devamla, ’Sahi
Gölün şu görünümü sahil ışıkları, ayın göldeki şavkı Öf öf !’ l
Haydı şairim kısa bir dörtlük. Tam yeri ve zamanı”
“ İki damla gözyaşı gibi
içimden atayım dedim
atamadım seni atamadım
Bir gözümden diğer gözüme
vereğim dedim veremedim
gönül pazarında satayım dedim
maddeye tamah edip
manayı satmadım satamadım
Ey peri
bir gün bir gün olsun
hayelinsiz yatayım dedim
yatamadım ah yatamadım!”
“ Şairim benim şairim. Ne güzel dizeler.
Kimmiş bu şanslı peri.!”
“ Her güzel bir peridir. Her gönülde
Erişilmek istenen bir peri yaşar, yaşamalı.”
Bu sıra ney sesiyle içli bir türkü söyleniyordu.
sahilde kalmış masaşlardan birinden
Adam bir of çekti
“ Ney deyince Neyzen gelir akla.”
Dedi, sessizce dinledi.
“ Ney nedir neden yapılır. Ney deyince Neyzen’nin
akla gelmesinin nedeni ne ola ki!!’
’Ney kamıştan imal edilir. Kamış suda biten içi oyuk bir bitkidir.
Neyzenle bütünleşmesinin nedeni Üstat öyle üflermiş ki
ney denen üflemeli müzik aletinden öyle bir ses çıkarmış ki
çalgı aleti inlermiş. İçinde sihirli bir peri var ki peri ağlar iniler…
üfleyen üstat ağlar ney ile neyzen bütünleşir biri diğeri içinde erir semada
‘ hoş seda ‘ kalırmış… dinleyen kendini alamaz sesi duyan bırakıp gidemezmiş… “
“ Ah şairim ah! Onun neyle, ney ile yaptığını sen kaleminle ruhunu yazıya dökmedesin…”
“Çok açıldık dedi bardağını aldı bayanın bardağına değirerek ONUN RUHUNA OLSUN
“ Hep ben anlattım “
’ Anlatımına doyum olmuyor şairim ’
“ Anlat!.. Sen de bana çocuğunu anlat!..
’Belki bir gün ben d e anlatırım..”