Arkadaş, sizin hoşlanmadığınız kimselerden hoşlanmayan bir insandır. --anonim
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
@tilhabeslifilozof

Toplumsal Yaşamın Derinliklerine Bir Yolculuk

16 Şubat 2025 Pazar
Yorum

Toplumsal Yaşamın Derinliklerine Bir Yolculuk

( 4 kişi )

2

Yorum

10

Beğeni

4,0

Puan

241

Okunma

Okuduğunuz yazı 16.2.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Toplumsal Yaşamın Derinliklerine Bir Yolculuk

Toplumsal Yaşamın Derinliklerine Bir Yolculuk

Çocukluk yıllarımın en parlak anıları, içimizi ferahlatan o pınarın başında yaşadığım tarifsiz mutluluk ve huzurla iç içe geçti. Köyümüzde, sadece 500 metre uzakta bulunan ve yaşamımızın merkezi olan bir kaynak su vardı. Bu su, evimizde, tarlalarımızda, hatta temizlik işlerinde kullandığımız; hepimizi besleyen, canlandıran ve bizi doğayla bütünleştiren kutsal bir nimetti. Herkes, elindeki kapları alıp oraya gider, o suyun berraklığında kendini yeniden doğmuş gibi hissederdi. İşte bu basit ama derin deneyim, bugün yaşamımızda bilgiye ulaşmanın, hakiki değerlerle beslenmenin ne kadar önemli olduğunu anlatan metafor haline geldi.
Temiz Su ve Çocukluk Anıları
Köy hayatının getirdiği zorlukların arasında, o pınar suyu adeta bir yaşam kaynağıydı. Günlerimiz, suyun ışıltısı, akışının sesi ve her yudumda hissedilen serinlik etrafında şekillenirdi. Ancak yaz ayları geldiğinde doğanın kendisi de değişirdi. Çeltik tarlalarından, derelerden akan pamuk suları, yer yer gübre ve ilaç kalıntılarıyla birlikte, suyun üzerine karışırdı. Bu durum, suyun üst katmanının bulanıklaşmasına ve içme suyunun kirlenmesine neden olurdu. Fakat biz, büyüklerimizden öğrendiğimiz o eski yöntemi uygulayarak, kaplarımızı sallayıp suyu çarparak, üstteki bulanıklığın gitmesini ve dipten gelen berrak, temiz suyun ortaya çıkmasını sağlardık. Bu eylem, sadece fiziksel bir su arayışı değil; aynı zamanda ruhsal ve zihinsel arınmanın, gerçek bilgiye ulaşmanın da sembolüydü.
Bilgi ve Su-Saflığı Ayırmanın Sembolizmi
O günlerde, suyun temizlenmesi için gösterdiğimiz çaba, aslında hayatın içindeki gerçek ve hakiki bilgiyi aramanın da bir temsiliydi. Eğer kaplarımızı sallamadan, suyu ilk gördüğümüz haliyle yetinsek, o an elimizde bulunan her su damlası, tıpkı günümüzün çeltik suları gibi, kirli, yönünü kaybetmiş ve kirli olabilirdi. Ancak o derin, berrak su damlalarını elde etmek için gösterdiğimiz gayret, bizi sadece susuzluktan değil, aynı zamanda bilgisizlik, yüzeysellik ve geçici hazlardan da arındırıyordu.
Bu metafor, modern toplumsal yaşamda bilgiye ulaşmanın önemini gözler önüne serer. Günümüzde, bilgi akışı her geçen gün hız kazansa da, çoğu zaman kalitesi sorgulanır hale geldi. Medya, internet ve eğitim sistemlerinde yer alan pek çok bilgi, tıpkı çeltik sularının karıştığı pınarda üstte kalan bulanık su damlaları gibi, yüzeysel ve çelişkili oluyor. İnsanlar, hangi bilginin kendilerini besleyeceğini, hangisinin ruhlarına zarar vereceğini ayırt edemediklerinde, aslında kendilerini manevi ve zihinsel bir hastalığa doğru sürüklüyorlar.
Toplumsal Yaşamda Bilgi Kirliliği ve Yönsüzlük
Günümüzde, bilgiye ulaşmanın hiç olmadığı kadar kolay olduğu bu çağda, her türlü kaynak akışı neredeyse serbestçe dolaşıyor. Ancak bu durum, her bilginin eşit derecede değerli olduğu anlamına gelmiyor. Tıpkı, suyun altındaki berraklık ile üstteki bulanıklık arasındaki farkı ayırt edebilmek için gösterdiğimiz çaba gibi, biz de toplumsal yaşamda doğru, saf ve derin bilgiyi seçebilmek için eleştirel düşünceye ihtiyaç duyuyoruz.
Eğitim sistemimizde, medyada ve hatta bazı dini söylemlerde, kaynağı belirsiz, geçici ve çıkar odaklı bilgiler hakim olmaya başladı. Genç nesiller, doğru bilgi ile yüzeysel ve çürümüş bilgiyi ayırt etmekte zorlanıyor; bu durum, onların manevi dünyalarını, ahlaki değerlerini ve toplumsal sorumluluklarını derinden zedeliyor. Gün geçtikçe, toplumda dayanışma ve ortak akılın yerini bireysel çıkarların ve yüzeysel düşüncelerin alması kaçınılmaz hale geliyor. Bir zamanlar, herkesin aynı pınardan su alıp, ortak bir yaşam kültürü oluşturduğu yerlerde, bugün farklı, kirli ve yönsüz bilgilerin tüketilmesi, bireyler arasında derin bir kopukluk yaratıyor.
Allah’ın Vahyinde Saklı Olan Hakiki Bilgi
Toplumsal ve kültürel yaşamın tüm bu karmaşası içinde, hakiki bilginin, saf düşüncenin ve gerçek manevi rehberliğin yerini bulması büyük önem taşıyor. Bu noktada, en değerli bilgi kaynağı olarak Allah’ın vahyine, kutsal kitabımıza dönmek gerekiyor. Tıpkı o pınarın derinliklerinden berrak suyu ayırmak için gösterdiğimiz gayret gibi, Allah’ın vahyinde saklı olan bilgi de, insanın hayatını, ruhunu ve kalbini besleyen, ona gerçek yönünü ve anlamı kazandıran bir iksirdir.
Maalesef, günümüzde pek çok insan, dini yalnızca toplumsal bir ritüel veya geçici bir duygusal haz olarak algılayabiliyor. Bu durum, tıpkı pınarın yüzeyinde biriken kirli su damlalarını içmek zorunda kalmak gibi, insanın ruhunu ve zihnini olumsuz etkiliyor. Hakiki dini bilgiye ulaşamayan, gerçek kaynağına yönelmeyen bireyler, geçici hazlar ve yapay öğretiler arasında kaybolup gidiyor; sonuç olarak, toplumda manevi bir boşluk, ruhsal bir hastalık ve toplumsal dayanışmanın erozyona uğraması kaçınılmaz oluyor.
Eleştirel Düşünce ile Gerçek Bilgiye Ulaşmanın Yolları
Hakiki bilgiye ulaşmak, suyun altındaki berraklığı görebilmek kadar zor ve zahmetli olabilir. Ancak bu zorluk, bilgi arayışını daha da değerli kılar. Her bireyin, tıpkı çocukken pınara giderken gösterdiği çaba gibi, bilgiye ulaşmak için sorgulayıcı, eleştirel ve araştırmacı olması gerekir. Bilgiyi doğrudan kabul etmek yerine, onun kaynağını, doğruluğunu ve yararlılığını sorgulamak; işte bu yaklaşım, bizi yüzeysel, kirli ve yanıltıcı bilgilerden korur.
Eğitim sistemlerimizde, medya organlarımızda ve dini söylemlerde, gerçek kaynağın – Allah’ın vahyinin – önemini vurgulamak, genç nesillerin doğru bilgiye ulaşmalarını sağlayacaktır. Bu noktada, öğretmenlerin, eğitimcilerin ve toplumun her kesiminden liderlerin sorumluluğu büyüktür. Onların görevi, bilgiyi yalnızca aktarmak değil, aynı zamanda eleştirel düşünceyi teşvik ederek, her bilginin kaynağını sorgulatmaktır. Böylece, toplumda yalnızca geçici ve yüzeysel hazlar değil, derin ve anlamlı yaşam değerleri yerleşir.
Dini ve Ahlaki Değerlerin Yeniden İnşası
Din, insanın varoluşunun en derin sorularına cevap aradığı, hayatın anlamını sorguladığı ve gerçek kaynağa – Allah’ın vahyine – ulaşmayı hedeflediği kutsal bir rehberdir. Ne yazık ki, modern yaşamın getirdiği yüzeysellik ve bilgi kirliliği, dinin özündeki derin anlamı gölgede bırakmaktadır. Pek çok insan, dini yalnızca sosyal bir norm veya duygusal bir destek olarak yaşarken, onun sunduğu gerçek rehberlikten uzaklaşmaktadır.
İşte bu nedenle, toplumsal yaşamda ahlaki değerlerin, manevi derinliğin ve gerçek dini bilginin yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Bu, yalnızca bireysel bir çaba değil, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğudur. İnsanların, tıpkı pınardan suyu ayırmak için gösterdikleri çaba gibi, gerçek dini bilgiyi ayırt edebilmek için bilinçlenmeleri ve sorgulayıcı olmaları gerekmektedir. Böylece, dini söylemlerin ve toplumsal ritüellerin ötesine geçip, hakiki maneviyatın, gerçek ahlakın ve derin bilginin yaşanması mümkün hale gelecektir.
Günümüzün Yüzeyselliğine Karşı Direniş
Gözlemlediğimiz modern yaşam örnekleri, bilgiye kolay ulaşımın aslında ne kadar yanıltıcı olabileceğini göstermektedir. Eskiden, köyde yaşayan herkes, o pınarın başında toplandığında yalnızca suyu paylaşmakla kalmaz, aynı zamanda yaşamın, umudun, dayanışmanın ve gerçek mutluluğun kaynağına da ortak olurdu. Bu ortak deneyim, toplumsal birlikteliğin, ahlaki değerlerin ve kültürel mirasın en güzel örneğiydi.
Bugün ise, şehir yaşamının getirdiği bireysellik, hızlı tüketim kültürü ve medya tarafından yönlendirilen yüzeysellik, insanları ayrı ayrı, izole ve yönsüz bir hale getirmektedir. Eğitimde, medya içeriğinde ve hatta sosyal ilişkilerde karşılaşılan bu yüzeysellik, tıpkı kirlenmiş suyun tüketilmesine benzer; kısa vadede tatmin sağlayabilir ancak uzun vadede insanın ruhunu, zekâsını ve toplumsal bütünlüğünü zedeliyor. Genç nesiller, bilgiye ulaşmada karşılaştıkları bu yüzeysellik nedeniyle, hangi bilginin gerçek, hangi bilginin yapay olduğunu ayırt etmekte zorlanıyorlar. Sonuç olarak, toplumsal hafıza, manevi değerler ve dayanışma kültürü giderek zayıflıyor.
Gerçek Bilginin İzinde-Kapsamlı Bir Yeniden Doğuş
Tüm bu karmaşanın, bilgi kirliliğinin ve yönsüzlüklerin arasında, her bireyin içinde var olan gerçek bilgi arayışı, tıpkı o pınarın derinliklerinden temiz suyu elde etmek için gösterilen gayret gibidir. İçimizdeki susuzluğu, yalnızca geçici ve yapay hazlarla dindirmeye çalışmak yerine, hakiki bilgiye ulaşma yolunu seçmeliyiz. Allah’ın vahyinde saklı olan bilgi, insana yalnızca dünyevi bir rehberlik sunmakla kalmaz; aynı zamanda ruhunu, kalbini ve zihnini besleyen, yaşamın gerçek özünü kavratan bir iksirdir.
Bu noktada, her bireyin kendi iç dünyasında, eleştirel düşünce ile sorgulama yapması, geçici ve yüzeysel bilgileri bir kenara bırakıp, gerçek kaynağa yönelmesi gerekmektedir. Bilginin kaynağına ulaştığınızda, tıpkı çocukken pınarın başında hissettiğiniz o tarifsiz sevinç, ferahlık ve umut yeniden canlanacaktır. İnsan, bu bilgiyle beslenerek, yaşamın getirdiği tüm zorlukların üstesinden gelebilecek, toplumsal dayanışma ve manevi bütünlük içinde var olabilecektir.
Kaynağa Dönüşün Önemi
Hayatın her anı, ancak gerçek bilgiyle, hakiki hikmetle beslenebilir. Eskiden, pınarın başında buluşup temiz suyun tadını çıkaran insanlar, aslında hem fiziksel hem de ruhsal olarak kendilerini yenilemiş, arınmış hissederdi. Günümüzde ise, bilgi kirliliği ve yüzeyselliğin hüküm sürdüğü bir ortamda, gerçek kaynağa – Allah’ın vahyine – yönelmek, toplumun ve bireyin yeniden dirilişi için en hayati adım olacaktır.
Toplumsal yaşamda, eğitim sistemlerinde, medyada ve dini söylemlerde, geçici ve yapay bilgilerin yerine, eleştirel düşünceyle sorgulanmış, derin ve anlamlı bilgiye yer verilmesi gerekmektedir. Bu çaba, yalnızca bireysel bir arayış değil; aynı zamanda toplumsal bilincin, manevi değerlerin ve kültürel mirasın yeniden canlandırılması anlamına gelir. İnsanlar, hakiki bilgiyi ayırt edebilme yeteneğini kazandığında, yaşamları daha anlamlı, toplumsal ilişkileri daha sağlam ve manevi dünyaları daha derin bir hale gelecektir
Benim çocukluk anılarımda o pınarın berrak suları, bugün hepimize ilham vermeli; tıpkı suyun derinliklerinden temiz olanı ayırmak için gösterdiğimiz gayret gibi, hayatın içindeki gerçek bilgiyi ayırt etmek, sorgulamak ve özümsemek gerekmektedir. Bu süreç, kişisel bir gelişimin yanı sıra toplumsal dönüşümün de temelini oluşturur.
Nihai Davet
Sizleri, kendi iç dünyanızda derin bir sorgulama yapmaya, yüzeyde sunulan geçici hazlardan sıyrılarak, hakiki bilgiye ulaşmaya davet ediyorum. İnandığınız değerlerden, aldığınız bilgilerden her zaman emin olmak yerine, onların kaynağını, doğruluğunu ve kalıcılığını sorgulayın. Çünkü ancak gerçek olanı seçtiğinizde, ruhunuz, kalbiniz ve zihniniz, tıpkı o pınarın derinliklerinden gelen temiz suyun verdiği canlılıkla dolup taşacaktır.
Gelin, her damlanın ne kadar kıymetli olduğunu bilerek, toplumsal yaşamın tüm alanlarında, eğitimden medyaya, sosyal ilişkilerden dini yaşama kadar, yüzeysellik ve geçici hazların yerine hakiki değerleri yerleştirelim. Bu süreçte, Allah’ın vahyinde saklı olan saf bilgiyi, yalnızca bir rehber değil, yaşamın özünü besleyen en değerli kaynak olarak benimseyelim. Unutmayın ki, hiçbir yüzeysel bilgi, hiçbir geçici haz, o derin, kutsal bilginin yerini tutamaz.
Çocukluk anılarımızdaki pınar suyu, sadece bedeni serinleten bir içecek değil; aynı zamanda ruhun, kalbin ve zihnin gerçek besin kaynağıydı. Günümüzde, bilgi kirliliği ve yapay hazlarla çevrili bir dünyada, her bireyin, tıpkı o pınardan temiz suyu ayırmak için gösterdiği çaba gibi, hakiki bilgiye ulaşması büyük önem taşır. Eleştirel düşünce, sorgulama ve manevi arınma yoluyla, gerçek kaynağa – Allah’ın vahyine – yönelmek, hem bireysel hem de toplumsal dirilişin temelidir. Bu bilinçle, sizleri, yüzeyselliğin ötesinde, derin ve anlamlı yaşam değerlerini benimsemeye, gerçek kaynağın sularını içmeye davet ediyorum.
İşte o zaman, hem birey olarak yaşamınızda, hem de toplumsal yaşamda; dayanışma, ahlak ve kültürel zenginlik yeniden canlanacak, her damla, ruhunuza işleyen gerçek bilgiyle yaşam bulacaktır.

Erol Kekeç/10.01.2025/Sancaktepe/İST

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

75% (3)

1.0

25% (1)

Toplumsal yaşamın derinliklerine bir yolculuk Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Toplumsal yaşamın derinliklerine bir yolculuk yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Toplumsal Yaşamın Derinliklerine Bir Yolculuk yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
17.2.2025 19:51:47
5 puan verdi
Hocam insanlık kazanacak ise her şey mubah yok bir kısım insanlık bir kısım insanlığı bitirerek bir yere varacak ise o zaman her şey iyi düşünülmeli her gelişmeyi olumlu yada olumsuz hayata dair bir din felsefesi ile değerlendirmek doğru değil zira din ile hiç ilgisi olmayan toplumlar daha insanı kutlarım çalışmalarınızı
Tevfik Tekmen
Tevfik Tekmen, @tevfiktekmen
17.2.2025 14:00:58
Gezegenimizde var olan hayatı insan olarak yaşamak için güzel şeyleri güzel güzel yaşamak için güzel şeyler kurgulanmış ve yazılarak anlatılmaya çalışılmış. Elbette güzel. Eyvallah ama bunun İslam dininin Allah olarak adlandırmış olduğu tanrı ile hiçbir alakası yoktur. Daha önceki dinlerle ve de onların var kabul edip tanımladığı tanrılarıyla da alakası yoktur. Bilim diyelim lütfen. Hani milyarlarca yıl önce evren kapkara bir yerken... Hani sonra gaz bulutlarından güneş oluşmuşken... Hani çekirdeğindeki artılı eksili iki atom buluşup güneş denilen bu ateş topuna isyan edip çekirdekten çıkıp uzay boşluğunda yolculuk ederek... Ve gezegenimize demir, çinko, bakır vs gibi çokça elementleri getirerek... ve okyanus sularındaki tek hücreli canlılar... ve sonra polipler. ve sonra... Hani kıyamet diyor bazı cahiller. Veya iki yüzlü kandırıkçı kişiler. Oysa gezegenimiz kıyameti kaç kere yaşamış. Bir, iki, üç... Hayat her birinin sonunda yeniden başlamış. Din afyondur. Bunu ben demiyorum, demiş birisi. Demiş yüz yıllar önce. Ve bugün bu bilgi çağı dönemde bile durum aynıyla vaki. Ki Yazık! Sadece bize değil bir gazete sayfası açmamış, bir kitap okumamış, aklını azıcık çalıştırıp beynini birazcık yükseğe taşımamış her bireye yazık! Yaşın yanında kuru da yanarmış; yok öyle bir dünya. Bundan sonraki hayatında ve de buradaki yazılarında sıfatının veya takma adının hakkını ver lütfen bay filozof! Sevgilerimle...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ