2
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
344
Okunma
Bir toplumda hakikatin yerini yalan, adaletin yerini zulüm, ahlakın yerini ahlaksızlık, merhametin yerini acımasızlık, emeğin yerini rant ve torpil aldığında, o toplumun dinden bahsetmeye hakkı kalmaz. Çünkü din, sadece namaz kılmak, başörtüsü takmak, cami yapmak ya da kutsal kavramları dillerden düşürmemek değildir. Din, en başta hakikati ayakta tutmaktır. Din, kul hakkına girmemektir. Din, yöneticilerin haram yememesi, halkın adalet içinde yaşaması, zayıfın korunması, mazlumun hakkının savunulmasıdır. Ama ne yazık ki bugün, din bir yaşam rehberi olmaktan çıkmış, bir maskeye, bir ticari ürüne, bir propaganda aracına dönüşmüştür.
1. Dinin Satıldığı, Ruhunun Öldüğü Günler
Dini kullanarak koltuklarını koruyanlar, her dönem aynı yalanları söylediler:
"Dindar iktidar giderse din elden gider."
"Camiler kapanır, ezan susturulur."
"Başörtüsü yasaklanır, Kur’an öğretilmez."
Ama gerçek ne oldu? Din, camileri yıkmakla elden gitmez. Din, içinde adaletin olmadığı, yolsuzluğun, torpilin, kul hakkının meşrulaştırıldığı bir düzende elden gider. Bugün her köşe başına cami dikilirken, o camilerin içinden adalet, merhamet, dürüstlük ve vicdan çıkartıldı. Allah’ın kitabında yer alan "adaleti emretme" ilkesi, yerini zenginlerin hukukuna, fakirlerin çaresizliğine, güçlünün tahakkümüne bıraktı.
Dini koruduğunu söyleyenlerin kurduğu düzen, faizle beslenen sistemleri, torpille iş bulanları, yolsuzlukla servet kazananları doğurdu. İslam toplumunda, yetim hakkı yiyenler fetvalarla aklandı, adaletsizlik "hikmet" diye yutturuldu, fakirin kaderi "sabır" olarak pazarlanırken, lüks içinde yaşayanlar "tevekkül" dersi verdi. İşte dinin asıl elden gittiği an, tam olarak budur.
2. Dini Rant Kapısı Haline Getirenler ve İkiyüzlü Ahlak
Dini bir geçim kapısı, bir siyasi araç, bir ticaret malzemesi hâline getirenler, İslam’ı bir "marka" gibi kullandı. Müslümanlık, bir ahlak ve adalet sistemi olmaktan çıkarılıp, kişisel servet ve güç elde etme metodu hâline geldi. Bugün Allah adına konuşanlar, lüks makam araçlarında geziyor, milyon dolarlık evlerde oturuyor, halkı "sabır" tavsiyesiyle oyalıyor.
Düşünün:
Haram yiyenler "dindar" kimliğiyle anılıyor.
Zalim yöneticiler "İslam’ın bekçileri" ilan ediliyor.
Fakirin hakkını yiyenler "Allah’ın lütfu" diyerek aklanıyor.
Bir zamanlar dindar nesiller yetiştirmek için çıktıkları yolda, öyle bir nesil ortaya çıkardılar ki bu nesil dine değil, dinden geçinenlere öfke duyar hâle geldi.
3. Gençler Neden Dinden Uzaklaşıyor?
Bugün gençlerin dine mesafeli olmasının sebebi, ateizmin yükselmesi, küresel propagandalar, modern hayatın cazibesi değil. Asıl sebep, "dindar" diye gösterilenlerin sahtekârlıklarıdır. Bugünün gençliği, camilerde "Kul hakkı yemeyin" vaazı dinleyip, dışarıda o hakkı yiyenleri gördü. Siyasetçilerin dini kullandığını, sözde "İslam devleti" iddiasındaki yöneticilerin lüks içinde yaşarken fakiri ezdiğini gördü.
Eğer bir yönetim, adaletsizliği din kisvesiyle örterse, yolsuzluğu "hizmet" diye yutturursa, haramı helal kılarsa, orada din kalmaz. Olan şey sadece, dinin adını kullanarak menfaat devşirenlerin sahtekârlığıdır.
Gençlerin asıl reddettiği şey, bu din değildir; onların reddettiği, din kisvesi altında dönen yalanlar, sahtekârlıklar ve ahlaksızlıklardır.
4. Dinin Gerçek Sahipleri Kimler?
Bugün din, zenginleşmek, güç elde etmek, makam sahibi olmak, insanları korkutmak için kullanılan bir araç oldu. Oysa ki dinin gerçek sahipleri;
Adaleti savunan, mazlumun yanında duran,
Yalanın karşısında susmayan, rüşvet ve torpile bulaşmayan,
Dini kişisel menfaati için kullanmayan,
Halkı soymayan, harama el sürmeyen,
Makam ve mevki için dini çarpıtmayan insanlardır.
Allah Kur’an’da buyuruyor:
"Sonuç muttakilerindir." (A’râf /128)
Yani sonunda, bu sahtekârlık düzeni çökecek. Yalanlar ortaya çıkacak. Dini, menfaat için kullananların maskeleri düşecek. Ve asıl kazanan, dini bir ahlak ve vicdan olarak yaşayan, din üzerinden servet elde etmeyen, dinin izzetine ve vakarına halel getirmeyenler olacaktır.
5. Gerçek Tehdit-Din Elden Gitmiyor, Dini Kullanarak Geçinenler Yok Oluyor
Bugün "din elden gidiyor" diyenlerin asıl korkusu, din değil, onların dinden geçinme düzeninin çökmesidir. Çünkü gerçek din ayakta kalsa, o koltuklarını koruyamazlar, o servetlerini büyütemezler, o haramlarını örtbas edemezler.
Dini, vicdanın, ahlakın, adaletin, merhametin ve doğruluğun simgesi olarak değil; bir tahakküm, baskı, rant ve çıkar mekanizması olarak kullananlar, bu düzenin sonsuza kadar süreceğini zannediyorlar. Ama bilsinler ki Allah, "Zalimler için acı bir son vardır." (İbrahim/42) diye buyurdu.
Günü geldiğinde, din üzerinden geçinenler, dini bir güç aracı olarak kullananlar, Allah’ın adını menfaatlerine perde edenler tarihin çöplüğüne gömülecek. Çünkü din, zilleti kabul etmez, riyaya boyun eğmez, yalanı, zulmü ve sahtekârlığı kaldırmaz.
Son sözümüz şu olsun:
Dinden uzaklaşan toplumlar değil, dini bir menfaat düzeni hâline getiren ahlaksızlar yok olacaktır.
Erol Kekeç/31.12.2024/Sancaktepe/İST