bir
zamanlar, küçük bir köyde yaşayan Eli, karanlık
gecelerin getirdiği korkuyla başa çıkmaya çalışıyordu. her akşam, gökyüzü
yıldızlarla dolup taşarken, içinde bir boşluk hissediyordu. karanlık, ona yalnızlık ve
ölüm düşüncelerini fısıldıyordu.
gece olduğunda, köyün sessizliği Eli yüreğini sıkıştırıyordu. her köşede, bir gölge gibi dolaşan korku, onun düşüncelerini ele geçiriyordu. ailesinin kaybı, ona en derin suskunluğu öğretmişti. artık kimseye güvenmiyor, kimseyle konuşmuyordu.
bir
gece, Eli dışarıda dolaşırken, karanlık bir ormanın kenarına geldi. ağaçların arasında kaybolmuş gibi hissediyordu. korku, kalbini yerinden oynatacak gibi çarpıyordu. ama derin bir nefes aldı ve ormanın derinliklerine doğru adım attı.
.
ormanın içinde ilerledikçe, bir şey fark etti: karanlığın içinde bile, küçük ışıklar parlıyordu. karanlık, sadece korku değil, aynı
zamanda umut da barındırıyordu. Eli yüreğinde bir sıcaklık hissetti. Bu ışıklar, kaybettiği her şeyin anısını canlandırıyordu.
Eli karanlığın onu yenemeyeceğini anladı. kendi içindeki ışığı bulmuştu. artık korkuyla yüzleşmeye ve yaşamaya karar verdi.
köye döndüğünde, umut dolu bir kalple herkesle konuşmayı denedi. herkesin karanlıkla
savaştığını fark etti. yavaş yavaş, köydeki insanlar bir araya gelerek, karanlığın üstesinden gelmeye başladılar. Eli, artık suskunluğunu bozmuş, korkularıyla yüzleşmiş ve umut dolu bir hayat inşa etmek için yola çıkmıştı.
~