Arkadaş, sizin hoşlanmadığınız kimselerden hoşlanmayan bir insandır. --anonim
mustafa ertürk
mustafa ertürk
@mustafaerturk1

Hastanede zaman

17 Ocak 2025 Cuma
Yorum

Hastanede zaman

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

76

Okunma

Hastanede zaman

Hastanede Zaman
13 Ocak 2025 Pazartesi 12:20:29
Hastanede zaman
11 Ocak 2025 Cumartesi 05:20:18
DDY HASTANESİ
(Gazi Mah. Ankara )

Alamanlar yapmış yapısını
Mustafa Kemal aşmış kapısını
sağlığa insanlığa deyip
bırakıp gitmişler tapusunu

Bahçede ruhuyla büstü
Etrafında birer can
birer ışık birer umut
ışıl ışıl canım çamlar

Hastanede 1. gününüm
04. 08. 1999

Hastanede Zaman

Öğlen yemek servisi ziyaretçiler akını; akşam yemeği ve nöbetçi hemşire hanımların hizmetleri:
Tabelanıza göre ilaçlar tansiyon, varsa iğne serum vs. tüm bunlar yatsıya kadar tamamlanmış olur.


Hemşire ’gece bir şey olursa ararsınız ’ der kapıyı çeker gider. Artık acı ve ağrılarınızla baş başasınız.
Odanızda başka hastalar varsa onlarla dertleşir; acı ve ağrılarına katılır ya da katlanırsınız. Odanızda
yalnızsanız hastalığınıza yaşınıza ağrı ve acınıza moralinize göre hayatınız bir film şeridi gibi
gözlerinizin önünde akar; belki ölümü de düşünür: ALLAHTA MAĞFİRETLER DİLERSİNİZ!..

Bugün Gülay (karım) ziyaretçilerimdendi; değişikleri (iç çamaşır pijama vs.) getirmiş.
Sabaha kadar uyuyamadı sivrisineklerle mücadele etmek zorunda kaldı kadıncağız

11. 08. 1999 Çarşamba ; bugün GÜNEŞ TUTULMASI OLDU

Tüm dünyanın ilgisini çeken tarihi bir gün! Kimi yerlerde çok net izlenmiş.
Ankara’da alaca bulutumsuydu; hastane bahçesinde izledik.
Basında yazıldı çizildi Tv. kanallarından izlendi bu gök bu doğa olayı.

12. 08. 1999 Hastaneye yatışımın 8. günü. Biraz daha iyiceyim.


’Yakında düzelecek işinin başına döneceksin...’ diyor doktorum ,

14. 08. 1999 SİVRİSİNEKLERLE SAVAŞ
Daha önceki bölümlerden anlaşılacağı üzere bel fıtığından Tedavi görmekteyim.
Ankara Gazi Mah. Devlet Demir Yolları Hastanesi Fizik Bölümü.

Çamlar yeşillikler arasında temiz sakin bir hastane.
Yemekleri kahve atlı servisleri sair hizmetleri hastaya yaklaşımları...
ALLAH için güzeldi, hoştu; şahsen memnunum.
Ama ah şu sivrisinekler olmasaydı
Akşam olup el ayak çekilip hastalar acılarıyla dertleriyle baş başa kalınca onlar
yani sivri giller dediğim sivrisineklerin mesai servisleri başlar.

Topları tüfekleri okçularıyla mızıka ve banda eşliğinde
Savaşa mı geliyorlar; biz hastalara müzik konseri sunmaya mı
İnce saz keman ’inleyen nameler makamından ’ bir başlıyorlar ki
bitmek de bilmez konserleri
Müzisyenleri ince makamdan iniler ,vızıldarken; okçuları yapışıp yapış
oklarını hortumlarını batırıp kanını emip canınızı yakarken
dön anam babam dön kaşın dur : dur durabilirsen
Ta ki şafağa Ezana değin
’Eğin lan sivri giller boyun eğin’ deyip karşı atağa geçtim
Bir kaç taktik uyguladım tutmadı
Battaniyeye sarındım yine kurtulamadım.
Sonunda banyonun ışığını yaktım kapıyı açtım dolabımda bulunan
adana kebabı dürümünü açıp kendilerine ziyafet çekme zorunda kaldım.
İşte tek kusur bunu buldum diyebilirim

Bu da hastane yönetiminin çözebileceği bir sorun değil elbet
Devletin gücünün yetmeyeceği bir sorun da değil; değil de!..


Yine neyse diyelim derinlere inip başımıza dert açmayalım

15. 08. 1999 Bugün pazar,
bahçesiyle koca hastane terk edilmiş bir mekan görünümünde.
Rutin işlerin görevlilerinden başka bir de çamlıkta tanıdık dost kuş seslerinden başka.

Öğlen sonu ziyaretçi saatinde Av. -kadim -arkadaş dost Hikmet Bey,
oğlum Umut kızım Şeniz eşi...Memnun oldum sevindim, sağ olsunlar.
Öğlen yemeğinden sonra rahatsızlandım
Nöbetçi doktor çağrıldı; sordu ’Sanırım makarnanın salçasından oldu; oldum olası
rahatsız eder beni -salçayla kızartılan soğan- dedim çıkarmış rahatlamıştım;
seruma vs lüzum görmedi.
Akşam nöbetçi hemşire Çiğdem hanım ’ şimdi nasılsın!’ dedi; ’iyiyim , dedim iyi

17. 08. 1999 pazar. Evciğim.
03. 02 ev sallanıyor bina kütür kütür, direniyor. Allaha yalvarmaktan
battaniye alıp dışarı kaçmaktan başka! ne yapabilirsiniz ki!



19. 08. 1999 deprem felaketinin 2. ve güneş tutulmasının 8. günü.
Ankara’ya hastanelere yaralı sevkiyatı akın akın : basın Tv. görüntüleri devam ediyorken.

’ Bir hafta önceki güneş tutulmasının bu depremin habercisi olduğunu ’
’ işte Allah’ın dediği kimsenin kimseye yardım edemeyeceği gün ;
’işte Allah’ın ibret alınacak gücü...’ kara mizah sapkınlığı için;
bu iki doğa olayını kullanmayı fırsat bilmiş kimileri ve dünyaya yayın yapan


bir TELEVİZYON kanalı dahi, ne yazık ve ne acı ki böyle çığırtkanlık yapmışlardır
Bu yaygara bu kara mizah çok da tepki çekmiş kınanmış yuhalanmıştır
’Öyle ya O NASIL ALLAH Kİ (haşa!) böyle bir zulmü günahlı günahsız
(üstelik kendine inanmış) kullarına reva görmüş olsun ’
Her neyse!!
Belim ağrıyor. bugün fizik tedavisinde ışın fazla gelmiş olmalı ki fenalaştım.
Geçenler de bir iğne sonrası tansiyonum çok düşmüştü , doktorum çağrılmıştı.


Aynı iğneydi ama olmuştu oluyordu işte ’ can bıçağın sırtında, ölüm göz kapağındadır’ derler
.

24. 08. 1999 gök gürlüyor yağdı yağacak!
Gazeteler radyo yayınları Tv. görüntüleri deprem bölgesinin perişanlığını çoğunun
çaresizliğini yansıtıyor; anlatıyor görüntülüyor.

Gerçek şu ki -kim ne derse desin- deprem sel gibi doğal afetlere
hazırlıkta yeterli olmadığımız gibi;
KİMİ AKLIEVVELLERİMİZ varsa kusur hata hatır batır sorumluluğumuzun ya da sorumsuzluğumuzun
SUÇUNU VEBALİNİ ( haşa) ALLAHTAN diyor ONU ortak etme günah ve sorumsuzluğunu


tescillemiş olmuyorlar mı! AH! bunu bir bilseler; kabullenseler ya!

Bu acıları, acılı duyguları ; Ağustos yağmurunun şu güzelliğini biraz da algılayalım, olmaz mı!


Ekmek kokusunu andıran şu kavruk torak ve çam kokuları ruhumun derinliklerine işlemekte;
bir hoş olmaktayım...
Bu duyguyla bu doğa güzelliklerini dile getiren dizeler dizilir içimden.
Şu şimşek patlamalarını, gök gürlemelerini duygularıma birer kamçı ,
ruhuma ışık etkisiyle, ufuktan ufuğa; şafaktan şafağa kol kanat uçar olurdum.
Ama şimdi! ya şimdi! Yara taze deşmeyelim.

YİNE EZAN sesiyle uyandım.
Çamlığa bakan camı açtım.
Hem o YECE ÇAĞRI SESİNİ duyayım
hem yağmur sonrası doğanın has kokulu
havasını teneffüs edeyim, etmekteyim.
EVET kanatları ıslak ya da ıslanmasın diye olacak ki sivri gillerin
saldırısına maruz kalmadan sabah çay servis sesiyle uyanıncaya değin uyumuşum;
uyku eksiğimi tamamlamışım, zindeyim, bel ağrısı da yok gibi rahat ve keyifliyim.

Hele güvercin ve üveyik sesleri guuk guuk ... Bayılırım, o seslere.
Onlar da sabah sabah sevdiklerine belki de bizlere seslenip duyulmak
bilinmek istiyorlardır kim bilir .
Ah! Şimdi ’KUŞ DİLİ BİLİRDİ HZ: SÜLEYMAN OLMASK İSTERDİM’

Bugün doktorum ( FİZİK) ALİ SEVER BEY NÖBETÇİYMİŞ
Odamda geç saatlere değin kalma nezaketinde bulundu
.Kibar saygılı: saygılı olduğu için saygı duyulan HEKİM ruhlu kültürlü bir bey efendi
olarak değerlendiriyorum.
Hastanenin tarihçesi yönetimi bağlı olduğu kurum sivrisinek sorunu sohbet edildi.
Sivri giillerden onlar da nasiplerini alıyorlar ELBET!

3 Eylül Cuma taburcu oluyorum
Doktorum son muayenesini yaptı 15 gün istirahat, iki aya kadar bir şeyin kalmaz...
geçmiş olsun ’ dedi şifa dileklerinde bulundu Tabelamı doldurdu çıkışımı yazıp imzaladı
Kendisiyle ve hazır hemşirelerden ÇİĞDEM hanımla el sıkıştık.
Oğlum gelmişti valizimi aldı çıktık..
Her ayrılık gibi hüzün vericiydi(ne de olsa bir ay kalmış) gidiyordum ama ayağımın biri
yüreğimin yarısı burada kalıyor gibiydi.
Bahçe kapısından hem çıkıyor hem dönüp dönüp bakmaktan kendimim alamıyordum.
Nedenini bilemiyorum. Vefadan olmalı mı dersiniz ne dersiniz.
En son büste baktım gözlerim yaşardı ve üveyik içli sesiyle beni uğurlar gibiydi
Durdum; oğlum; ’haydı bin baba!’ dedi direksiyona geçti.
Üveyik’ in sesini hala duyabiliyordum!
03. 09. 1999 DDY Hastanesi...

- Ar ş i v -
Def. . 15/1

.


Ana Karakterler:

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hastanede zaman Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hastanede zaman yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hastanede zaman yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ