- 127 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CAMİLER VE TOPLUMUN DÖNÜŞÜM MERKEZLERİ
CAMİLER VE TOPLUMUN DÖNÜŞÜM MERKEZLERİ
Camiler birleştirici mekanlar olarak asli vazifelerine ne zaman dönecek ? Arap ’mescid’ demiş namaz kılma mekanlarına; mescid yani secde edilen yer. Secde kişinin Allah’a en yakın olduğu ibadet. Namazın bir rüknü gibi görünse de kulluğun en çok ve derinden idrak edildiği ibadet rüknü.
Bu rükün kendi başına bir ibadet şekli aynı zamanda. Tilavet secdesi, şükür secdesi olarak karşımıza çıkıyor bu ibadet. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de de bu adla geçiyor. Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa özel isimleri yanında,’Allah’ın mescidlerini Allah’a ve ahiret gününe iman edenler imar eder ‘ayetinde cins isim olarak geçer.
Biz Türkler bu ad yerine onun toplumsal fonksiyonunu öne çıkaran bir isimle anmışız tarih boyu. Ayasofya Camii, Sultanahmet Camii. Ancak bu fonksiyonu nedense Cumhuriyet tarihi boyunca engellenmiş, adeta yasaklanmıştır.
Biz şimdi ülkenin demokrasi ayarından sonra öncelikle bu noktayı ele almalıyız. Dahası bu ülkede maddi kalkınmanın bu denli yükseldiği, ilerlediği şu zamanlarda onunla at başı gitmeyen manevi kalkınmanın aşırı dünyevileşmeye yol açmasının gençliği dejenere ettiği y ve z kuşaklarının zuhur ettiğini görmek, bu gençliğin iyi bir gelecek vadetmediğini anlamak gerek. Yalnızca anlamak yetmez bu gidişin önünün alınması, gençliğin maddi gelişmeye kurban edilmemesi için gerekli önlemlerin alınması bir zaruret halini almıştır.
Bu zaruretten daha ileri, hayati bir zorunluluktur. Bu alanda yapılacak bir ihmalin geleceğimizi karartacağını bilmek için kahin olmaya gerek yoktur.
Bu önlemlerden birsi de camileri asıl fonksiyonlarına kavuşturmak olacaktır. Camileri toplumun değişik kesimlerini eğitmede en uygun mekan olduğu hatırdan çıkarmamalı. Milli eğitimi millileştirme, ahlaki nesiller yetiştirme söyleminin bir parçası da bu olmalı değil mi? burada en büyük vazife Diyanet’e düşmektedir.
Bir zamanlar kahvehaneleri aslına irca hareketi başlatmak isteyen yönetimin bu çabasının boşa çıktığını hatırlatalım hemen. Plansız programsız, hiçbir araştırmaya dayanmadan yapılan bu çalışmanın toplum psikolojisi, alışkanlıklar ve ortam düzenlemesi, özendirme çabaları olmadan yapılamayacağı bilinmeliydi.
Demek ki tüm toplumsal hareketin ön araştırmaları, fizibilitesi, uygulanabilirliği hesap edilerek, gerekli argümanlar önceden hazırlanarak yapılmalı.
Biz de bunu önererek düşüncelerimizi sıralayacağız. Öncelikle toplumu eğitmeyi planlamalı. Bu eğitimi eve, aileye, sokağa ve mahalleye yaymalı, dernekleri olduğu kadar, okulları, camileri ve tüm mekanları kültür, bilim ve araştırmaya yönelik olarak yeniden organize etmelidir.
Camilerin bir odasına kurulacak kütüphanelerde günün belli saatlerinde cami görevlilerinin yönetiminde, Kur’an eğitimi, hadis öğretimi, namaz surelerinin anlamının öğretilmesine yönelik tefsir çalışmaları, fıkıh ve ilmihal öğretimi yapılmalıdır.
Bu öğretimler yöresine göre günün en uygun saatinde olmalı. Derslerin yöneticisi cami görevlileri ders ücreti almalı, ders saatleri muntazam programlı olmalıdır. Halkın her yaş ve sınıfının tasnif edilerek değişik günlerde derse alınması sağlanmalıdır.
Ayrıca derse katılanları özendirici ödüller ve programlar yapılmalı, Diyanet’te bu eğitim faaliyetlerinden sorumlu planlayıcı uzman grup kurulmalı, onların araştırma ve buluşları illere aktarılmalıdır. Bu alanda Milli eğimdeki tecrübeli eğitimcilerden de istifade edilmelidir.
Ayrıca camilerde çeşitli mekanlar ihdas edilerek yörenin yetişkin bilim adamlarının ders vermeleri sağlanmalıdır.
Böylece cami asıl vazifelerinden biri olan (Ashab-ı Suffe ve Efendimizin sahabesini mescidde eğitmesi gibi) toplum eğitiminin merkezine alınması gerçekleştirilmelidir.
Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 20.10.2013 10:25:00
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.