- 138 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şeytan Aleyna'dan da tilki...
Mürşidim, Mesnevî-i Nuriye’sinde, diyor ki: "İ’lem eyyühe’l-aziz! Sen bazı vecihlerden fenâya gittiğin zaman, Hâlık-ı Rahmân-ı Rahîmin ilminde, meşhudunda, malûmunda bâki kalmaklığın, senin bekan için kâfidir..." Zaten Kur’an’da da musırrane buyruluyor kısa bir mealiyle: "Rabbinin herşeye şahit olması yetmez mi?" Demek bu şahitliği bilmeye ihtiyacımız var. Peki ne için var? Çünkü insanız. Çünkü varız. Çünkü mahlukattanız. Varlığı tattık bir kere tekrar ademe dönmek istemeyiz. Arızîliğimizi ise sezeriz. Her yitiriş bir parça daha görünür yapar onu. Her ayrılık bir parça daha çağrıştırır gidişimizi. Yokluğa dönmekse artık cehennemden de cehennem bizim için. O yüzden şahitlerimizi çoğaltmaya çalışıyoruz bitevi. Kendimiz olarak kalamazsak başkalarında kalmaya çabalıyoruz. Düşerken duvarları tırmalıyoruz. Tutunduğumuz dalları kırıyoruz. Bağırıyoruz. Isırıyoruz. Hırlıyoruz...
Bütün bu kepazelik hep daha fazla kalabilmek için. Çünkü yalnız kendimizle bir sonsuzluk düşlemenin güçlüğünü okuyoruz. Taş çatlasa yüz senelik bir ömür. Kendisiyle kendisini asla bâki kılamaz. O halde kesinlikle bir yerden yardım alması lazım. Nereden alacak? Ya maddeden yahut da maneviyattan. Maddeden umduğumuz şahitliklerin ömrü yine sınırlı. Youtube’da videoların neden bu kadar izlensin istiyorsun? Tiktok’ta neden bu kadar beğenilmeyi arzu ediyorsun? Instagram’da kırmızı kalpler gördükçe seni sevindiren nedir? İşte bu bu derinden derine hissettiğin şahitliktir. Evet. Onlarda birer iz bıraktın. Artık kalabilmek için yalnız kendinden ibaret değilsin.
Seni gören gözlerde kalabilirsin. Hatırlayan hatırlarda durabilirsin. Duyan kulaklarda gülüşünün kaydı var. Bunları da bir nevi ’kalmak’ sanıyorsun. Avunuyorsun. Tıpkı heykellerine saygı duruşu yapılmasıyla kalıcılaştığını sanan diktatörler gibi. Nemrut gibi. Firavun gibi. Şeddat gibi... Herbir tapınma bir ’like’ heykelin sahibine. Gülme. Çok izlenme aşkıyla her deneate girenlerin hali de farklı değil emin ol. Aleyna’nın soyadı ’Tilki’ değil sadece. İçinde de şahitlerini çoğaltmaktan bekan uman bir tilki var. Fakat bu tilkilikle şeytan bile alay ediyor. Şeytan bile gülüyor. Zira bekasını umduğu şahitliğin en az kendisi kadar fani olduğunu biliyor. Onlar kalacak diye sen de kalacağını sanıyorsun. Fakat onlar da en az senin kadar kalmıyor. En nihayetinde dünya kıyametine gidiyor. Kayıtlar yıkılıyor. Bu yolda umutlar boştur. Buradan 17. Lem’a’nın 3. Nota’sına da fehmimiz uzanır şimdi. Evet. Orada da deniliyor:
"Ey gafil Said! Bil ki, galat-ı his nev’inden, gayet muvakkat dünyayı lâyemut ve daimî görüyorsun. Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sabit ve müstemir gördüğünden, fâni nefsini de o nazarla sabit telâkki ettiğinden, yalnız kıyametin kopacağından dehşet alıyorsun. Güya kıyamet1in kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun." Said gafil değil, kurban olayım Said’e, asıl gafil benim. Belki sensin. Belki başkasıdır. Belki hepimize bir/bin hisse düşer bu gafletten. Çünkü kalıcılığı ’ancak kıyamete kadar sürecek’ varlıkta arıyoruz.
Halbuki asıl kalıcılık ’hiç unutmayan’ın ilminde varolmakla elde edilir. Hem güzel varolmakla elde edilir. Hem razı olmasıyla elde edilir. Şahit olarak öyle birisini bulmalısın ki, hiç ademe gitmeyecek, unutmak bilmeyecek, ’Yok ol!’ demeyecek. Ve Onun bilmesi zaten varlığın yegane kaynağı olacak. Onun ’Ol’u yokluğun yokunu başından alacak. Yokluk kendine var diyecek. Var bilecek. Çünkü yokla varın arasında Onun emrinden başka mesafe yok. Hülasa: Aklı olan, fanilerden şahitlerini çoğaltarak, varlığa tutunmaya çalışmaz. Suya yazı yazarak hiçbir bilgiyi muhafaza edemezsin. Bu sosyalmedya bekası kandırıcı bir beka. Sahte bir beka. Zaten fanilikte kalıcılık arayan herkesin ameli tilkiliğe kurban gitti. Evet. Nefisleri onlara tilkiydi. Fakat şeytan cümlesinin nefsinden daha tilkiydi.
Cehennemde dişleri Uhud dağı büyüklüğünde olacak kadar biriktirdi bedenlerini. Bıraktırdı izlerini. Çoğalttı şahitlerini. Bir Aleyna görüne görüne bin, yüzbin, milyon Aleyna oldu. Her vücudu akıbetine bir ağıt oldu. Şimdi herbir şahitlik için ayrıca ademler çekecek. Herbir ilgiyi özleyecek. Herbir alkışa inleyecek. Onlar hareket halindeki trenden yol kenarındaki dikenli telleri tutmaya çalıştılar. Kârları kanları. Kanları izleri. İzleri yaraları... O kesiklerin sızlayacağı bir yer mutlaka olacaktır. Madem, şahitliğin için ademî yolları seçtin, ademin şahidin olur akıbet sana...