- 213 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
ŞİİR...
Kaçkın nidalarla örülü şiir ve de örtülü bir gizin sahibesi şehre dair efsaneler söylenirken ardı arkası kesilmez dizelerin:
Şiirdir hercai aşkın doğası
Şairdir anne duası ile çevrili bazen bir matem bazen genzi yakan gizem ve işte acının doruğu sözcüklerin kuytusu, demli bir hüzünse en yakışan şiire aşkın da dolgusuna binaen, yaralı düşler saklıdır her hecede…
Şiirdir verilen muhtıra.
Şairdir şair, tozu dumana katan bir ulak bir de uyruk adeta göğün sisinden firar eden yamalı bir bohça ve türlü türlü şaibe ya da yaralı şahika, zinhar acının istifi zekâ unsuru bir aşkın deminde çalakalem sevdiği kadar ruhun da zaferi bir kıta daha ekleyip de aşılası ne çok coğrafya ve süklüm püklüm olmayı reddeden bir rabıta.
Menzili şiirdir mademki şairin ve de meşrebi…
Mıntıkasında saklı hoyrat bir gazel…
İmgelerin tortusunda salınan gelişigüzel.
Mabedi yıkık olsa bile.
Matemi ise teyakkuz ertesi.
Mahrem düşlerin bıçkın seyri ve işte yüreğine yediği o tokattan öte bilirkişi tayin edilen umudun sarkacı.
Hayal yüklü iken cihan sözünün de eri iken şair…
Hüzün ertesi kıyılan içi en çok da kıyam ötesi umudun meali.
Sözcükler iken sürgün edilen.
Süngüsü aşkın düşmeden.
Küpeştesinde hazzın haiz olduğundan öte ne varsa aza çoğa dertlenen.
Mihrabı yerinde bir d/okunuş iken misal ve de yüreğin kımıltısında gezinen.
Mizacı yitik olsa bile şehrin şiirdir ruhu ve şehrin büyüsünü pekiştiren.
Tırnakları ile kazıdığı binlerce şiir ve işte içinde kalan ukdenin zaferi:
Ruhun tarumar edildiği varsın olsun addedilsin bir yenilgi ve işte şairin verdiği cevap hicranında saklı iken de cihat…
Aşkın menkıbesi özlemin kalesi sözcüklerse çoktan ispatlamışken rüştünü.
Çetrefilli düşlerin değil asla çentik atılası bir şerh olmasa gerek şairin duası ve duayeni iken sözcüklerin esintisinde saklı bir hece bir münferit kelime iken aşktır aşk, yalnızlığın kaidesi.
Örüntüsü cihanın, görüntüsü hicranın ve de gömütü o isyanın…
Ansızın tövbe eden bir günce iken kelamın da ruhun da erbabı…
Kanaviçeler ekili bir arazi ve hırpani bir kurşun ki derinde en derinde gizli ve de şiirin erbabı acıdan mütevellit bir hikâye misali derlediği her şiir nasıl ki saklı tuttuğudur kıblesi.
Üryan sıfatlar.
Haraç mezat kapışan firaklar.
Huzurun özlemi güncesinde de derli iken masallar şairin…
Esaretin sonlandığı bir nizam.
Aşkın kıblesinde saklı iken özlem dolu isyan.
Hercai sözcükler birer kaide iken havsalasından taşan düşlerse bazen yazılası bir ferman ve işte tökezlediği kadar şair dik duran başı ile de selamlarken cihanı ve her fasıla ve de hasıla kanaviçelerle sarılı gizemin uçuşan peçesinde saklı belki de matem dolu bir nüans eşrafın da gölgesinde saklı durduğu o pervaz…
Farazi iklimler.
Afaki hayaller.
Fidan misali büyüyen bir çocuk gibi ya da bir çiçek ve ön sözü kayıp bir romanın da finali iken başta yazılan sondan başa yol alan adeta bir ferman, şiir gibi yaşanan şair gibi de ölen dizginleri kaderin elinden düşmediği kadar imge imge kanayan…
Biteviye tartaklanan bazen yolunu kaybedip de kundaklanan…
Hazandan öte yol yok iken kalemin o çılgın mizacı akan kanın esen rüzgârın ötesinde ruhundaki urgan sözcüklerdeki yangın ve sözü özü bir mahrem bir rüyanın gizeminde ansızın nükseden o fısıltı mademki döndü bir çığlığa ve işte zaferin hası şairin de kalemdeki hazzı kusurlu bir edim olmasa gerek aşkın büyüsüne kapılan…