Gamzeli Yanılgılar
İşte yine anılar kuşağından hafızama kazıdığın bir avuç güzel söz geldi aklıma...
’’ Unutursan, unutulursun.’’
Benim için yaşadığım şehrin, ülkenin hatta bütün evrenin tüm kapılarını açan anahtar, beni en olmadık zamanlarda yaşamadığım yerlere sürükleyen bir rüya, bir tılsım gibiydin.
Yalnızlığımın en kuytu gecelerinde aramızda oluşan duygusal bağla yarenlik ederken, sesimi duyacağın mesafe kadar yakındın bana. Bitmek bilmezdi sohbetlerimiz. Sırlarımızı paylaştık.
En dilsiz anlatılarda bile muhabbet kuşları kadar içtenlikle konuşabiliyorduk.
Nefesimiz tükeninceye kadar dinlerdim seni.
Sen benim unutamadığım ve asla unutamayacağım aydınlığımdın.
Kapatırdık ay ışığının perdelerini, çünkü göz kamaştırıcı ışığın bana yeterdi. Troya’da güzellik tanrıçam, Homeros’un İlyada’sındaki Helenimdin... Senin bana nazın geçerdi benim de sana.
Dizelerin ulaşırdı bana sayfalarca. Her okuduğum satırda başı çekerdi, buram buram aşk ve sevda.
Sonra inanca olan tutkun, yaratıcıya sığınışın, sen bana günahtan arınmanın yollarını öğrettin. Haramdan kaçınalım derdin. Uzatırdın ırmaklar boyu derin akıntılara kıyısız heveslerimi. Derinliklerine daldığımda adeta büyülenirdim. Su gibi akardın, azizdin.Usulünce eğlendirmeyi de bilirdin, hüzne doğru aheste aheste kürek çektirmeyi de...
Gerçekler acı olsa da yalan nedir bilmezdin, hep doğru konuşurdun, dürüsttün.Tek bir kötü söz çıkmazdı ağzından. Gece gündüz hayatımı doldurmuştun.
Sabahlara kadar birbirimize iyi gelişin, çok yetmişliğin ağırlığını taşırdık. Sonra kollarımın arasından salardın kendini uyuyakalırdık birlikte. Ah!.. Bir de o kokun yok muydu? Kendimden geçer mest olurdum. Bana sorsalar dünyanın en güzel kokusu nedir? diye... Öncelikle bebek kokusu, ikincisine de senin kokun derdim.
Sana dokunduğumda titrerdin, hassastın tıpkı bir gonca gül yaprağı gibi. Sıcacık yatağımızda benim de sana iyi geldiğimi anlardım. Ayrı kaldığımız zamanlardan çıkıp yamacına üşüştüğümde hele bir de elimi yüzüne sürdüğümde pırıl pırıl parlardın.
Tozlu gülümsemelerin yerini ışıltılar alırdı. Hissederdim mutluluktan uçtuğunu. Çünkü senden öğrenmiştim önemsenmek ve değerli kılınmanın mutluluğun formülü olduğunu.
Nereye gidersem gideyim uzunca bir süre sana vakit ayırırdım. Kendimi sana adamıştım, hep benimle kal isterdim. Sırtımda taşırdım da seni, hiç yorulmazdım, ağır gelmezdin bana yük olmazdın. Göğsüme bastırdığımda esmer tenini heyecanlanırdım. Ama en çok o narin cildinden öpüp alnıma koyduğumda gerçekten hakkını teslim ettiğimi hissederdim. Sen buna fazlasıyla layıktın... Asildin, kutsalımdın.
Bazen uzak kalırdık bir vesileyle...Bir an önce sana koşup kavuşmak isterdim. Biliyor musun ben seni en çok sigarama sardığım yalnızlık zamanlarımda özlerdim. Bir tek sen gör, senden başka kimsecikler görmesin isterdim suskunun cinnetine dikilmiş iğne yapraklı hüzünlere dalarken gözlerimi.
O gün, seninle sarmaş dolaşken uygun bir yer bulana kadar dolaşalım istedim salaş sokakları... ’’Tamam, buldum’’ dediğim ilk boşlukta saçlarımıza sarı sonbahar tozları yağdı. Sonra delice bir yağmur başladı. Hasbihal olduğumuz o parkın çıkışında yaşlı bir şemsiye satıcısı vardı. Islanıp, darmadağınık olmana izin veremezdim, seni koruyup kollamalıydım. Ben centilmenliği de senden öğrendim. Kendimi üşütüp hasta olmak pahasına da olsa montumu çıkarıp üzerine örttüm. Bir koşu gidip, geldim şemsiyecinin yanından. Döndüğümde seni göremedim!... Mont hadi neyse de sen nereye kaybolmuştun? Ben orada sensiz sırılsıklamken sen kimin ellerinde ıslanmaktaydın?
Ah benim sevdiceğim. Yol arkadaşım,can yoldaşım, canım kitabım...
Ötelemek istemezdim seninle kurduğum hayalleri. Ancak artık olan oldu, Yeni bir kitap siparişi vereceğim şimdi.
fld.
YORUMLAR
Eee oldu mu şimdi şairim
Her şey olanüstü giderken
Bir anda film koptu başka köprüye.
Ne demişler "her duyduğuna inanma, gördüğününde yarısına inan" demişler
B'aşka kitaba geçmek
"Bir yara iyileşmeden
Attığın her adım yara olur sana"
Buda benim sözüm
Yüreğiniz dert görmesin şairim